Nobel’in Ardından; Ezidi Kadınlar – Zarife Gürsoy

Nobel Barış Ödülü’nün Nadia Murad’a verilmesi Ezidi Jenosidi’nin küresel anlamda tanınması açısından oldukça önem taşıyor. Elbette Ezidi Kadınların yaşadıklarına yeniden bakmamıza da vesile oluyor. Onlar, cinsel şiddetin 21.yüzyılda ki en yakın tanıklarından biri şüphesiz.

73.Ferman

Ezidiler gerek Kürt olmaları gerek inançları nedeni ile yüzyıllardır soykırımlar yaşamış bir halk. Bu toplumsal bellek IŞİD’in varlığıyla tehlikeyi görüyor ve 2014 yılında her Ezidi evinde bir silah bulundururdu. Fakat IŞİD’in Musul’a saldırılarında Irak Hükümeti silahlarını topladı. Karşı çıkan Ezidilere KDP Peşmergeleri “Merak etmeyin, biz sizi koruyacağız.” diyerek güvence vermişti. IŞİD’in Musul’u işgali ile on binlerce Ezidi, çetecilerin eline geçmemek için Şengal Dağı’na sığındı. Geride kalıp peşmerge ile birlikte yurtlarını savunabileceklerini düşünenlerse hem 73.Ferman’ı hem KDP’nin ihanetini yaşadı. IŞİD “cihadın önemli adımlarından biri olarak” tasarladığı Ezidi Jenosidi’ni 3 Ağustos 2014 günü gerçekleştirdi. Peşmerge ve saldırı esnasında köyü terk ediyordu.

Sayısı kesin olmamakla birlikte, o gün 5 bini aşkın Ezidi katledildi. Binlerce kadın ve çocuk “savaş ganimeti” olarak esir alındı. O günden bu yana tahmini 3000 kadın ve çocuk çetecilerin elinden kurtarılsa da halen 3500’ü aşkını o cehennemi yaşıyor. Çetecilerin elinden kurtulan kadınlarla yapılan röportajlar yaşananların küçük özetleri. 17 yaşındaki bir kadın defalarca tecavüze uğrayışından bahsetmeden önce yaşlı adamların 10 yaşındaki çocuğa durmaksızın tecavüz ettiğini anlatıyor. Hepimizin, tüm dünyanın gözleri önünde IŞİD köle pazarları kurdu. Hatırlıyoruz, inkar etmeyelim. Esir alınan kadınlar 50-500 dolar arasında değişen fiyatlarla defalarca “satıldı”. Birçok kadına benzer cümleler kuruyordu; “İntiharı da istedik ama onu bile engellediler.” Anne olan bir kadının cümleleri şöyle; “Kendimi öldürmeyi düşünsem de hemen uzaklaştırdım kafamdan. Kızımı, kardeşimi yalnız bırakamazdım.” IŞİD bu pazarlarda Suudi Arabistan, Ürdün, Türkiye, Katar’a satış yaparken deepweb (derin internet) üzerinden de dünyaya açılıyordu.

Gazetecileri gören 18 yaşındaki bir kadın şöyle diyor; “Sor, sor ki bize neler yaşattıklarını duysun bütün dünya. Mahkemeye çıkarın beni anlatayım.” Ezidilerin, ortak talebi dile getirdiği. Hem kendilerine bunu yaşatan IŞİD çetecilerinin hem de bu çetecilere olanaklar sunan ülkelerin-sorumluların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savaş suçluları olarak yargılanmalarını istiyor Ezidiler. Fakat Ezidi Jenosidi’nin tanınmaması özellikle de savaş-cinsel şiddet suçlarının yargılanmasını engelliyor. Cinsel şiddete, Ezidi kadınlara yüzümüzü dönmüşken bu talebinde altını çizmeliyiz.

Sonrası…

Cinsel şiddetle amaçlananın savaşılan tarafın geleceğini yok etmek olduğunu belirtmiştik. Ezidi kadınlar açısından da yalnızca çetecilerin elinde geçen zaman aralığı ya da sadece IŞİD’in yaptıkları değil cinsel şiddet. Sığınmacı/Mülteci Ezidi kadınların neler yaşadıklarına bakmak istersek çok uzağa gitmemize gerek yok. 2014’te 20.603 Ezidi IŞİD’den kaçarak Türkiye’ye sığınmış. O dönem HDP-DBP’li belediyeler sayesinde hızla kamplar oluşturulmuştu. Sonrasında belediyelere atanan kayyumların ilk hedefinden oldu Ezidiler. Diyarbakır Büyükşehir’e atanan kayyum Ekim 2016’da hızla Fidanlık Ezidi Kampı’nı boşalttırdı. Mardin’e atanan kayyumsa önce Ezidilerin taziye evini, Ocak 2017’de ise kamp alanını kapattırdı. Ezidilere yapılanlar Türkiye’nin sığınmacı politikasının ikiyüzlülüğünün ispatı. Hem Kürt olmaları hem Müslüman olmamaları onları öteki sığınmacılara verilen “Nakit Kart”, nakti AFAD yardımları ya da Dini (Ramazan-Kurban) bayramlarda dağıtılan yardımların hiçbirinden Ezidiler yararlanamıyor. Halk arasındaki yaygın yanlış bilgiler ve hükümetin Ezidilere dönük yaklaşımları nedeniyle bir işte çalışma şansları da olmuyor. (Bir ara parantezle Allah’a kendini yaratan anlamına gelen “Xueda” diyen ve kendilerini de yaratılan anlamına gelen “Ezda”dan isimlendirilen bir halkın “Allahsız” ilan edilişi nasıl da ironik, değil mi?) Ekonomik zorluklar çocuk yaşta evliliklerden bedenlerini zorla satmaya uzanan sonuçları getiriyor. Kamplarda inançlarını yaşayamayan, birçok sağlık problemi yaşayan, sağlık hizmetleri ücretli olduğu için tedavi göremeyen ve sürekli taciz altında olan kadınlardan biri durumlarını şöyle özetliyor; “İnancımız yüzünden bizi katletmeyi hakkı gören IŞİD’den kaçıp Türkiye’ye sığındık. Burada da bize her şeyi reva görüyorlar.”

Çetelerin elinden kurtularak Şengal’e, Türkiye’ye, Almanya ya da herhangi bir yerde ailesinin, Ezidilerin yanına gelen kadınlar için de sürüyor yaşadıkları. Tecavüzlerden doğan çocukları toplum kabullenmiyor. Ezidilik kast sistemi çok katı ve kapalı olan bir inanç. Babası ortak düşman olan, “IŞİD kanı” taşıyan çocuklar olarak bakılıyor. Kadın için cehennem sürmüş oluyor. Yaşadıklarının ardından herhangi bir rehabilite koşulları olmuyor. İlk başlarda böyle ilerlerken “bizi bizden başka kimsenin kurtaramayacağını” gördüler. “Zavallı savaş mağdurları” temasıyla işlenip yarattıkları gölgelenmek isteniyor. Oysa 73. Ferman’la kendini dölleyerek yeniden doğdu Ezidi kadınlar. Parolalarıysa “Bir daha asla!”

 

Kaynakça

  • Türkiye’de Ezidi Sığınmacı Kadınların Sorunları Üzerine Sosyolojik Araştırma: Batman ve Diyarbakır Kampları | Yusuf Arslan
  • Cinsiyetçi Milliyetçilik ve Savaşlarda Cinsel Şiddetin Kullanımı | Tuğçe Kelleci