O Gün – Ferman Cezeni

Kara asfaltın üzerinde,
Güneş gibi yatıyor.
Bedenini sarmalayan bir göl
Bir göl ki
Hiç görülmemiş bu kadar derini
Dediler kim baksa
Yerdeki o yansımaya
Orada kalakaldı büyülenmiş gibi..

Sabahın ilk ışıklarıyla,
Dediler newrozun son ateşi
Yandı göğsünde bir magma gibi
Ve hiç söndürülemeyecek gibi heybetli
Dediler 23’ünde Mart’ın,
Devrimin çığlığı yankılandı her yanda
Dediler sokaklar şahit
Çığlıkların en can yakanı
Ve hiç susturalamayacak gibi kararlı..

Bir yol arşınladım, tüm denilenler üzerine
Dediler nefes alıp veriyor, inandım

Denizleri dalgalandıran bir poyraz misali
Ağır mı yaralandı
Ağır mı yaraladı anlamak zor.
Tüm doğa ve tabiat
Kanat çırpışları kuşların
Evrenin varoluşu kadar hızlı
Ve yok oluşu kadar yavaş geldi gözlerime

Yollar kapalı, bariyerler kurulmuş cadde başlarına
Benimse yollarım uzanıyor dünyanın her bir yanına
Dediler bir hastane bahçesinde
Duruyor birkaç komünist
Nasıl oluyorsa ağlamıyor hiçbiri
Duruyorlar, sanki onun omurgasıyla
Sanki onun göğüs kafesi göğüslerinde
Dediler bedenleri dimdik ve de başları
Sanki onun başı, omuzlarının üstündeki

İki kat altında hastane binasının
Yattığı o soğuk ranza
Gireceğim dedim içeriye,
Ya yüzlerce metre daha düşüp aşağı
Bir enkaz gibi kalacağım
Ya da çıkacağım oradan onun nasırlı elleriyle
Dediler henüz kimse bakamadı
Esmer tenine
Değmedi göz kapaklarına
Tek bir göz bile daha

Bu satırlar şiir olsun diye demiyorum
Ona yakıştıramadığım için de değil
Ama ben böyle ölü görmedim ömrümde
Bir çocuk kahkahası kadar katıksız
Ömründe ilk defa uyuyan bir bebek gibi
Sakin ve huzurlu,
Ve de umarsız
Sıcacık henüz şakakları
Ve her an bir slogan atacakmış gibi
Sımsıkı dudakları
Coşkulu heyecanlı
Ve de biatsiz!

O gün biter diye düşündüler bu kararlı yürüyüş
Dediler düşerse o en önde yürüyenleri,
Yollarını kaybedecek hepsi birden
Dediler ışığını söndürürsek en öndekinin
Karanlığa boğacağız geride kalanları
Öldükçe çoğaldığımızı biliyorlardı,
Biliyorlardı bir ölüp bin doğduğumuzu
Ama hesapta olmayan bir şey vardı
Hesap edilemeyecek kadar parlaktı onun ışığı

O ışık
Ve karşı konulmaz cesaret
Çoktan çıkmıştı yola
O yarattıkça bir kıvılcım
Dağıttı ötesindekine, berisindekine
Işığa sahip olan değildi o yalnızca, taşıyandı ışığı
O elçisiydi devrimin ve zaferin inancının
Binlerce eli ve ayakları vardı
Her birimizin omzundaydı elleri,
Her birimizin yanındaydı adımları..

O gün o kara asfaltın üzerinde yatan güneş
Ve o kan gölü
O gün o tabutta bekleyen deli poyraz
Ve o ateş topu
Gökyüzü ve yeryüzü arasında
Büyüyen insan seli
Ve yükselen irade
Hiç ağlamayacak gibi duran o bakışlar
Hiç düşmeyecek gibi sertleşen omuzlar
Ve intikam andları
Hiç unutmamaya yeminli




O gün,
O tarihe kör bir bıçak gibi saplanan sözcükler
Onun tarihiyle
Ve gelecek olan güzel günlerin umuduyla
Harlanan fikirler
Yarına toprak ve su olacaktır
Tohumları patlayıp delecektir en sert betonları bile
Gökyüzü ve yeryüzü arasında yükselen o irade
Onun anısıyla bir gün zafere varacaktır
Ve o hep kalacaktır omuz başımızda
Devrimi  ve partiyi saran cüretli gülüşüyle..