Rejimin İntihar ve “Kaza” Ölümlerine Karşı Genç Kadın Öfkesini Örgütleyelim!

Öğrenci gençliğin süreğen barınma sorunu son süreçte intihara sürükleme ve “kaza” biçiminde öğrenci katliamına dönüştürülmesiyle meselenin ciddiyeti, faşist şeflik rejimi ve kurumlarınca perdelenemez oldu. Üniversitelerin kelimenin gerçek anlamıyla ticarethaneye dönüştürülmesi, AKP’nin toplumu politik İslamcı restorasyona tabi tutmak için işe eğitim kurumlarından başlaması öğrenci gençliğin üniversitelerde ve yurtlarda yaşamakta olduğu kapsamlı sorunların kaynağını oluşturuyor.

Genç kadınların da pek çok platformda dillendirdiği gibi, faşist şeflik rejimi genç kadınlara koruma adı altında erkek egemen cinsiyetçi uygulamalarını dayatıyor, genç kadınların yaşamlarına yaptığı sınırlandırmalarla kontrolü koşulsuz elinde tutmaya çalışıyor. Örneğin, öğrenci genç kadınların yurtlara giriş saatleriyle erkek öğrencilerin yurtlara giriş saatlerinin aynı olduğu neredeyse hiç görülmediği gibi, üstüne üstlük genç kadınlar o ya da bu nedenle yurt giriş saatini kaçırdığında mutlaka ailesine hızla haber verilerek bir de aile dolayımıyla baskı kurulmak isteniyor. Yurda geç kalma, izinsiz yurttan çıkma gibi durumlarda ise soruşturma açılarak yurttan atılma tehdidine maruz bırakılır genç kadınlar. Erkek öğrenciler için bunlar gündeme bile gelmez. Cinsiyetçi ayrımcılığın ve eşitsiz uygulamaların en tipik örneklerinden biri bu konudur. Yine genç kadınların barındığı KYK yurtlarında yurt müdürlüklerinden değişik düzeylerdeki memurlara, yemek şirketlerinden tesisat-altyapı şirketlerine değin gerici kadrolaşmanın sıradanlaştırıldığı günümüzde, genç kadınların yaşam tarzı özgürlüğüne müdahale olarak sıkça yaşadıkları giyim- kuşam tercihlerine karışılması başlı başına bir baskı ve kısıtlama başlığına dönüşmüş durumda. Şort, mini etek, askılı tişörte ‘izin vermeme’ yönünde müdahaleler bunlardan en tipik olanı.

Yemekhanelerde kaliteli, hijyenik yemek çıkarılmayışına karşın yemeklerin fahiş fiyatlarda olması her daim bir barınma sorunu gündemi olmayı sürdürürken, oruç tutmayan öğrenciler üzerinde baskı oluşturacak tarzda yemek saatlerinin düzenlenmesi, verilmesi gereken öğünlerin atlanarak oruç tutmayan öğrencilerin adeta cezalandırılması gibi dinsel gerici uygulamalar da son on yılda artmış durumda.

Çok çeşitli, kapsamlı barınma sorunu gündemleri şüphesiz öğrenci genç kadınların ve öğrenci gençliğin yaşamsal sorunlarının başında geliyor. Öyle ki meselenin gençlik kesimleri, özelde de genç kadınlar içindeki ağırlığı yaşam hakkının gasbına dönüşerek gencecik ömürlerin elimizden kayıp gitmesiyle sonuçlanıyor. İşçi-emekçi aileler derinleşen yoksullaşmayla birlikte çocuklarının öğrenim süreçlerine yeterince maddi destek sunamıyor. Faşist şeflik rejimince barınma ihtiyacına sırt çevrilmesi gençliğin eğitim-öğrenim hakkının gasbına varıyor. Bu, son tahlilde politik bir sorun olarak öğrenci gençliğin karşında çığ gibi büyüyor.
Geride bıraktığımız on yıllar akademik-demokratik mücadele yürüten gençlik örgütlerinin nitelikli, sağlıklı, ücretsiz barınma hakkı talep ve eylemlerinin dersleriyle yüklüdür. Özellikle komünist gençliğin ve de Öğrenci Gençlik Sendikası, Üniversiteli Genç Kadınlar (ÜGK), Özgür Genç Kadın (ÖGK) gibi gençlik örgütlerinin barınma sorunu eksenli akademik-demokratik mücadele deneyleri bu dönemki barınma hakkı gündemli hareket ve öğrenci yurtlarında gerçekleşen gençlik katliamını durdurma ve sorumlulardan hesap sorma mücadelesi bakımından çalışmalara zenginlik katacaktır. Yurt çevresinde afiş, pankart, bildiri, sorunlarla bağlı talepleri alma ve iletişim kurma amaçlı stant, fanzin- broşür- dergi gibi araçlarla ajitasyon-örgütlenme faaliyetinin çeşitlendirilmesi ve her çalışmanın sosyal medyadan duyurularak bütünlenmesi, sınırlı da olsa çeşitli TV kanallarında konunun gündemleşmesi için zorlanması avantajlı olacaktır. Bunların yanı sıra, sorunları çözmekle yükümlü KYK Müdürlükleri ve burayla ilişkili başkaca kurum önleri irili ufaklı, çeşitli içerik ve nitelikte eylemlerin mekanına dönüştürülebilir. Bu kurumlara yürüyüşler, kurum önünde oturma eylemleri, kurumun kapısını mühürleme eylemleri, açlık grevi direnişleri ve ziyaretler yoluyla direnişin etki sahasının genişletilmesine ve hatta bu süreçlere eğitim emekçileri, sendikalar, meslek örgütleri ve ailelerin de katılımı yoluyla konunun yalnızca gençliğin sorunu ve talebi olma sınırlılığından ileriye taşınmasına ve toplumsallaşmasına hizmet edecek biçimler devreye sokulabilir.

Yine genç kadın yurtlarında yakalanan birkaç ilişki üzerinden bile olsa genç kadınları farkındalığa davet edecek çalışmalar yapılabilir. Odalara bildiriler bırakmak, ortak kullanım alanı olan tuvalet ve banyo kapılarını ve uygun mekanları stickerlarla donatmak en bilinenidir. Giriş saatlerindeki eşitsiz ayrımcı uygulamalara karşı toplu şekilde yurda geç saatte giriş yapmak ve imza atmayı reddetmek; kıyafet özgürlüğüne müdahalelerde oda oda gezip genç kadınları askılı-şort giyerek yurt bahçesinde toplu şekilde oturmaya, dans etmeye, halay çekmeye davet etmek; yurtlarda ısınma sorunu, sıcak su sorunu gibi konularda koridorlarda ajitasyonlu yürüyüşler örgütlemek, bunu her gecenin belli bir saatinde ışık yakma- söndürme eylemiyle birleştirmek; sözlü tacizde bulunan yurt görevlilerinin toplu dilekçeler- imzalar yoluyla görevlerine son verilmesi çalışması yürütmek ve bunun yanı sıra değişik araç ve biçimlerde caydırıcı pratiklerle özsavunmayı gündemleştirip örgütlemek; çeşitli kentlerdeki yurt sorunlarını sosyal medyada gündemleştirerek bunların duyulmasını ve kent kent genç kadınların ve gençliğin haklı talepleri için harekete geçişi örgütlemek… Yani mücadele biçimlerinin yelpazesi hayli geniştir. Barınma alanlarında yaşam hakkı elinden alınmış genç kadınlar için adalet talepli mücadeleyi yükseltmek güncelliğini bu dönem de korumayı sürdürecektir. Hem sokakta hem de adliye salonlarında “gerçek adalet” talebini örgütlemek özellikle genç kadın örgütlerinin ve kadınların önemli bir görevidir.

Barınma sorunu, bu sorunla ilişkili talepler ve benzer nitelikteki gündemler milyonlarca öğrencinin, yok saymak şöyle dursun, gündelik yaşamın sürdürülebilirliği içinde sessiz kalamayacağı, erteleyemeyeceği denli yakıcıdır. Somut başarılar ancak ve ancak belirli ihtiyaç- talep konuları etrafında mücadele yürütülmesi ve koparıp almaya odaklanılmasıyla kazanılabilir. Bu talep eksenli ve kazanım odaklı çalışma aynı zamanda toplumsal muhalefetin silikleşerek sessizleştiği ve yalnızca ‘maruz kalan’ olarak konumlandığı bir dönemde genç kadın kitlelerinde ‘mücadele ederek kazanma’ bilincini geliştirebilir ve örgütlü hareket etme duygusu- heyecanını da varedebilir. Çeşitli konularda KYK müdürlüğünün, ilgili yerel yönetim kurumlarının taleplerin karşılanması için harekete geçirilmesi ve bu başarıların başkaca yurtları ve apart gibi barınma kurumlarını da zorlaması kazanımları genişletir. Ancak bunlardan daha stratejik olanı özgürlük yoksunluğu ve derin yoksulluk cenderesindeki öğrenci genç kadınların ve hatta bir bütün öğrenci gençliğin mevcut itirazlarını daha ileri bir düzeye çekmeyi başarmaktır. Barınma sorununda ve bununla bağlantılı konularda, genel olarak akademik sorunlarda tek tek hak temelli gündemleri, bir genç kadın hareketi ve/veya öğrenci gençlik hareketi yaratmaya doğru politize etmek; mevcut itiraz ve isyanları olabilecek en geniş birleşiklik zemininde kolektifleştirerek eylemli mücadeleyi yükseltmek odaklanacağımız nokta olmalıdır.
Meselenin esası, eğitimin ticarileştirilmesi, dinselleştirilmesi ve cinsiyetçi-ayrımcı erkek egemenliğinin, heteroseksizmin üretim alanı olması gerçeği üzerinden ele alarak, her düzeyden ve her zeminden tepkiyi, itirazı ve isyanı faşist şeflik rejimine yöneltmektir. Antifaşist, antikapitalist, cins özgürlükçü bir öğrenci gençlik hareketinin yükselteceği sokak eylemliliği ve isyan pratiği yakıcı akademik-demokratik sorunlarda, barınma ve ulaşım hakkı gibi öğrenci gençliğin gündelik yaşamını doğrudan etkileyen sorunlarda, genç kadınların ve LGBTİ+’ların yaşamlarının cinsiyetçi ayrımcılıkla kabusa çevrilmesi benzeri sorunlarda kazanımlar elde edebileceği gibi, politik özgürlüğün kazanılması doğrultusunda gençlik dinamizmine yaraşır biçimde durmaksızın kendi politik-örgütsel sürekliliğini de üretecektir.
Tam da burada yeni genç kadın ve gençlik ilişkileri yakalamak, bu ilişkileri örgütsel genişleme imkanına çevirmek, mutlaka ama mutlaka temasa geçtiğimiz genç kadını ve genel olarak öğrenci gençlikten öne çıkan kesimleri örgütlü saflara kazanmayı en temel görevimiz olarak yerine getirmeliyiz. Her girişilen akademik-demokratik mücadele gündeminden taleplerimiz ekseninde kazanımla çıkmaktan daha da önemlisi gelecek mücadele ve çarpışmalar için güç biriktirmektir. Ancak örgütlediğimiz- parçası olduğumuz her uzun ya da kısa erimli kampanya, politik çalışma, hak temelli eylemlilik gibi mücadele süreçlerinden kesinkes yeni genç insanları saflarımıza kazanmış olarak çıkmak kavranacak temel halka olmalıdır.