Güneş’ten Işık Yontmak – Ayçe Özmez

‘’Adın bir isyan andıdır 

gülümsemelerin kavgaya çağrı.’

Devrimci, yaşamdaki her şeyden öğrenebilir ve güç alabilir. Bir kitaptan öğrenir. Politik bir kampanyada deneyim kazanır. Kitle çalışmasında insanlara dokunur, kitlelerden öğrenir. Bir sofrada buluşur, ekmeğini böler. Bir işçinin gün sonundaki yorgunluğu, devrimcinin öfkesini harlar. Bir sokak çatışması kararlılığını ve inancını biler. Bir çiçekten bile öğrenebilir, devrimci. 

Bu devrimcilik okulunda bir ‘ömür’den de öğrenirsin. Doludizgin yaşanmış bir ömür…

İşte O, öğrenilecek ve güç alınacak bir ömür yaşadı: feda ruhunun yiğit müfrezesi, yoldaşlarının Güneş’i; Şengül Boran.

O, devrim ve sosyalizm mücadelesi ile 14 yaşında tanıştı. Ölümsüzleşinceye dek de bilinci ve yaşamının belirleyeni mücadelesi oldu. Adana’da ihtiyaç vardı. Güneş oradaydı. Koşulların zorluğu tereddütsüzce koşmasının önünde engel değildi. Partisinin çıkarlarını kendi çıkarlarının üzerinde tutmanın ötesinde zaten onun kendi çıkarları partisinin çıkarları ve iradesiyle birdi. Verilen görevlerde partisine ve kendine olan güveni sonsuzdu. Heves ve coşku ile kavrardı yapılacak olan her neyse. Yakınma, sızlanma, yılgınlık ve karamsarlığa yer yoktu yaşamında. “Yapamam”ları, “olmuyor”ları yoktu, daha iyisi daha ilerisi için uğraştı. Adana’ya ilk gittiğinde okulunda tek kadın öğrenci olması ya da haftalarca kimseyle iletişim kuramaması onu geriye düşürmedi, daha da hırslandırdı. Ne kalacak yer bulamaması ne de yüzüne kapanan kapılar moralini bozmadı. 

Okumaya, öğrenmeye, bilgisini artırmaya büyük bir çaba harcar, planlı ve sistematik okumalar yaparak partisinin siyasal çizgisini, savunduğu görüşleri en iyi şekilde öğrenmeye ve öğretmeye çalışırdı. Devrimci pratik için teorinin rolünün önemini savunurdu ve yoldaşlarını da okumaya teşvik ederdi. “Planı olmayanlar başkalarının planlarına dahil olurlar” derdi ve buna uygun yaşardı.

Yoldaşları onun için çok değerliydi. Her anlarında onlarla birlikte olmaya, sevincini ve acısını paylaşmaya önem verirdi. Sıkı yoldaşlık bağları kurup onları geliştirmek için çabalardı. İlişkilerinde emekçiydi, sadece öğrenmeyi değil aynı zamanda öğrendiklerini paylaşmayı da kendine görev bilir, bundan mutluluk duyardı. İnsanlarla okuduklarını, deneyimlerini tartışıp kolektifleştirmeyi severdi. Yoldaşlarının kişisel gelişimini onlara bir kitap verip geriye çekilmek olarak kavramaz; okumalarını takip eder, tartışmalar yürütürdü. Liselilerin gelişimine ayrı bir önem verirdi. Onlarla sorunları üzerine konuşur, politik sohbetler ederdi. O, onların ‘’Güneş ablası’’ öğretmeni, arkadaşıydı. Güneş’i görür görmez yanına koşup ona sımsıkı sarılırlardı yoldaşları. Onu görmeyince çok özleyen yaşadıklarını ona anlatmak için sabırsızlanan liseliler epey fazlaydı.

Girdiği her yerde sımsıcak gülümsemesiyle, doğallığıyla dikkat çeken bir yoldaştı, Güneş. Türküler söylemeyi, yıldızları seyretmeyi, şiir okumayı severdi. Yaşama ve ezilenlere gerçek bir sevgiyle bağlıydı. Yoksul semtlerin sevilen, sözü dinlenen ablası, kardeşi, kızı, yoldaşı oldu. Örgütçülüğü ve Adana’da yarattığı politik etkiyle kısa sürede düşmanın hedefi haline geldi. Polis baskılarının ve takip koşullarının ağırlaşmasıyla bir süre sonra Adana’dan ayrıldı. Tekrar dönüp ilişkileri toparlaması, çalışmayı yeniden kurması gerektiğinde ise çekinmedi, tereddüte düşmedi. Adana’ya il komitesi üyesi olarak döndü. 

Yaptığı her ne olursa olsun devrimci görevleri, partideki görevlerini daima ciddiye alışı, sıkı disiplini ve sistematik hazırlık çalışmasıyla Güneş özel bir örnekti. Eylem alanına ilk giden ve en son ayrılan daima o olurdu. Yaptığı her işte başlama ve bitirme iradesiyle bağlıydı. Militan bir eylem sonrası düşmanın eline geçtiğinde genç bedenine yapılan işkenceler onu yıldıramadı, polis karşısında dik durdu. Daha sonrasında yaşadığı tutsaklık döneminde de inancını, gülümsemesini kaybetmedi.

Kadın özgürlük mücadelesi ve kadın önderleşmesi açısından, kendini örgütleme ve yönetme kapasitesi bakımından bir tarz kurmada da Güneş’ten öğrenilecek çok şey var. Politik mücadelede kendini ortaya koyuş biçimi, sıradan öğretilmiş kadınlık rollerini reddedişi tüm mücadele yaşamı boyunca ön plana çıkan bir özelliğiydi.

Mücadelesini daha ileriye götürebilmek ve “Parti, atılım, zafer” şiarını büyük bir tutkuyla sahiplendiği partisinin ihtiyaçlarına daha güçlü yanıt olabilmek için gittiği askeri eğitim kampında 3 Nisan 1995 günü ölümsüzleşti.

Güneş dünden bugüne adanmış devrimciliğin, kararlılığın, umudun adı ve çağrısıdır. Onun 21 yıllık yaşamı bugün genç komünistlere sesleniyor: ”Kavgada bir adım ileri yoldaşlar; öğrenin, politik mücadeleyi yükseltin ve faşist şeflik rejiminin temellerini parçalayın!”