Virüs Yetmez Sağlık Sistemiyle Mücadele – Şirvan Çeliker*

Kuşkusuz coronavirüs ile mücadelede en görünür meslek grupları, “cephenin en önünde savaşıyorlar” denilen sağlık çalışanları. Mesleğini yaparken hastalanan, hayatını kaybeden sağlık emekçileri var. Türkiye’den de sağlık emekçilerinin ölüm haberleri gelmeye başladı. Peki bu süreçte hekimler, sağlık çalışanları neler yaşıyor, nasıl koşullarda çalışıyorlar, sorunları ve talepleri neler, bu taleplerin ne kadarı karşılanıyor?

Toplumun sağlığı, sağlık emekçilerinin sağlığından ayrı düşünülemez. Artan iş yükü ile birlikte olağanüstü koşullarda sağlığın kazanılması ve korunması için canla başla çalışan sağlık emekçileri ciddi risk altındalar. Koruyucu ekipmanlar yetersiz. Covid-19 için ayrı bir triaj mekanı sağlanmıyor. Covid-19 ile ilgili özel tanı, tedavi şemalarıyla ilgili rehber vb. eğitim materyalleri verilmiyor. Hekimler hastalarının test sonuçları hakkında aynı gün bilgilendirilmiyor. Hekimlere 24 saat kesintisiz çalışmayı öngören nöbet çizelgeleri hazırlanıyor. Ev izolasyonundaki aile hekimlerinin ücretleri kesintiye uğruyor. Sağlık çalışanları hasta oldukları halde çalışmaya zorlanıyor. Kabineye her 4 günde 1 coronavirüs testi uygulanırken, şüpheli veya tanısı konmuş hastalarla temas halindeki sağlık çalışanları teste tabii tutulmuyor. Hızlı, şeffaf, yaygın test çağrılarına kulak asılmıyor. Hayatını kaybeden sağlık emekçilerinin sayısı artıyor. Yüzlercesinin de coronavirüs testleri pozitif. Tablo gittikçe daha korkunç bir hal alacaktır da. Bu durumun sorumlusu şüphesiz, sağlık çalışanlarını adeta silahsız cepheye süren, TTB ve diğer sağlık örgütlerini sürecin yönetimine dahil etmeyen, sağlık çalışanlarının taleplerini karşılamayan ve önlem almayan, süreci açık ve şeffaf yönetemeyen Sağlık Bakanlığı ve iktidardır.

Sosyal medyadaki 21:00’da sağlık çalışanlarının alkışlanması çağrısı birçok yerde karşılık buldu. Alkışların mesleği kutsayarak duygusal emeğin sömürüsüne zemin yaratması bir yana, sağlık çalışanlarının maske ve koruyucu ekipman gibi taleplerini ve sorunlarını da maskeliyor. Sağlıkta şiddetin önüne geçmeyenler balkonlardan alkış tutuyor. Döveriz de, alkışlarız da deniyor. Bu arada sağlıkta şiddet artarak devam ediyor. Yoğun Bakım yataklarının ve solunum cihazlarının yetersizliği, testlerin birçok hastanede yapılamıyor oluşu, hastanelerde bulaşın engellenmesine yönelik hasta ziyaretlerinin kısıtlanması şiddeti tırmandırıyor. Sağlık çalışanları üzerindeki baskı ve şiddet yalnız bununla da sınırlı kalmıyor. İktidar bir yandan sağlık ve meslek örgütlerini bütün bu pandemi sürecinde devre dışı bırakırken, bir yandan da ortaya çıkan tüm eleştirel ve muhalif sesleri bastırmaya devam ediyor. Uzman Dr. Güle Çınar’ın meslektaşlarını bilgilendirirken kaydedilen görüntülerinin yayılması ve tepki çekmesi üzerine özür metninin yayınlanması, Van-Hakkari ve Mardin Tabip Odaları başkanlarının salgınla ilgili sorumlu oldukları iller ve halk sağlığı izlenimlerini kamuoyuyla paylaştıkları ve aile hekimlerinin enfekte olması durumunda yaşanacak yıkıma dikkat çektikleri için ‘halk arasında korku ve panik yaratmak’tan ifadeye çağrılmaları, Balıkesir’deki aile hekiminin esnek çalışma saatlerine uyulmadığı için sağlık müdürünü eleştirmesi üzerine görevden uzaklaştırılması; hekimler ve meslek odaları üzerindeki baskıyı gözler önüne seriyor.

YÖK tarafından yayınlanan 13.03.2020 tarihli Coronavirüs tedbirleri kararları doğrultusunda intern hekimler de diğer üniversite öğrencileri gibi 3 haftalık izne dahil edilmişti. Ancak 16.03.2020 günü YÖK’ün, intern öğrencilerin eğitim süreci hakkındaki kararı üniversite rektörlüklerine bırakmasının ardından bazı üniversiteler personel eksikliğinden dolayı intern doktorları göreve ‘davet’ etmişti. İntörnlerin bir iş tanımı yok. Sosyal güvenceleri yok. Koruyucu ekipmanların yetersiz olduğu bu dönemde intörnlerin korunmasız, güvencesiz ve savunmasız çalıştırılacakları yönündeki kaygılarına ve tepkilerine ise rektörlükler; gelmemeleri durumunda okulun uzayacağı, yemin töreni yapılmayacağı, mobbing uygulanacağı gibi tehditler savurarak karşılık veriyor. Evet, kesintisiz ve sürekli sağlık hizmeti için daha fazla sağlık çalışanına ihtiyaç var. Ancak AYM’nin iptal kararıyla birlikte artık hiçbir yasal dayanağı kalmayan güvenlik soruşturmaları gerekçe gösterilerek mesleğini yapması engellenen sağlık emekçileri varken, tıp eğitimini tamamlamamış öğrenciler ücretsiz çalıştırılmak ve sosyal güvencesiz şekilde sahaya sürülmek isteniyor.

Salgın süresince faturaların ödenmemesi, işten çıkarmaların son bulması, kredi borçlarının silinmesi, sağlık hizmetlerinin kamulaştırılması, sağlık hizmetlerinin ve sağlık ürünlerinin (dezenfektan, maske, ilaç vb.) ücretsiz ve erişilebilir olması, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi, KHK’larla işten çıkarılan veya güvenlik soruşturmalarına takılan sağlık çalışanlarının işlerine geri dönmesi, siyasi tutsakların tahliyesi gibi birçok talep etrafında şekillenen platformlar, koordinasyonlar oluşturuldu. Kolektif Üretim Hareketi adıyla 3D yazıcı kullananlar medikal malzemelere ihtiyaç duyan hastaneleri desteklemek için çalışmalar başlattı. Ev içinde artan kadına yönelik şiddete karşı kadın örgütleri dayanışma ağları oluşturdu. Mahallelerde, apartmanlarda da gönüllü dayanışma birimleri oluşturuldu. SES, ‘İşyeri Salgın Komitelerinin kurulması için çağrıda bulundu. Sosyal mesafelenme/izolasyon fiziksel mesafelenmede kalıyor, yardımlaşma ve dayanışma büyüyor.

Hastalığı belirli güç ilişkilerinin sonucu olarak değil, virüs veya benzer bir etkenin neden olduğu biyolojik-kişisel bir olgu olarak değerlendiren, hastalığı tıbbileştirerek onu siyasal ve toplumsal nedenlerinden ayrı yalnızca biyolojik zeminde ele alan anlayış çürüyor. Dolayısıyla sağlıklı olma hali, mevcut iktidar ilişkilerini değiştirmeyi amaçlayan sosyo-politik ve ekonomik müdahaleler gerektiriyor. Ücretsiz, eşit, anadilde, ulaşılabilir sağlık hizmetinin zorunluluğu bugün kendisini çok daha yakıcı biçimde dayatıyor. Salgın yalnızca sağlık alanındaki değil, siyasal, ekolojik, ekonomik, toplumsal alanlardaki çürümeyi de teşhir ediyor. Sağlık politikalarının iyileştirilmesi, sağlıkta reform gibi taleplerde bulunmak krizin kaynağını perdelemeye yarıyor. Tükenen şey sağlık politikaları değil, sistemin kendisi. Küresel salgın bunu bize bir kez daha tüm çıplaklığıyla gösteriyor.

*Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencisi