Kadın Aklının Öncü Kadrolarından: Yeliz Erbay – Cevahir Ulaş

Her Kasım ayında olduğu gibi bu yıl da “parti ve devrim şehitleri” ayını özel olarak yaşıyor, şehitlere bakarak teraziye çıkıyoruz. Onları okuyarak, onlardan öğrenerek kendimizi sorguluyoruz. Marksist Leninistlerin bütün hayatını ve günlük yaşamını nasıl örgütlemeleri gerektiğini gösteren en iyi tablo yine Marksist Leninist şehitlerdir. Kasım ayına son dönemde gelen şehit haberleriyle girdik. Önceki Kasım aylarında olduğu gibi bu Kasım ayını da özel olarak örgütlediğimiz, şehitlerin yaşamlarından öğrenip öğrettiğimiz, tekrardan onların ölümsüzlüklerini haykırdığımız ve onlara devrim, sosyalizm ve parti saflarını büyütme sözü verdiğimiz bir zaman dilimi olarak geçiriyoruz.

Bu yazıda kadın devrimi programının temelinin atılmasında çok önemli bir rol oynayan, partinin kadın devrimi fikrinin kurucularından ve partide kadın aklının gelişmesinde en çok emek vermiş yoldaşlardan olan Yeliz Erbay’dan bahsedeceğiz.

Yeliz yoldaş (Berçem Renas) 1978 yılında dünyaya geldi. Bundan sadece 20 sene sonra devrimcilerin saflarına katıldı. Sadece 20 senelik hayatında sistemin bozukluğunu, çürümüşlüğünü bizzat yaşayıp devrimden başka bir hayat olmadığına karar verip komünist öncünün saflarına katıldı. Mücadele hayatına gençlik mücadelesi ile başlayan Yeliz yoldaş partinin bir dönem öğretmen olması gerektiğini ve orada bazı ihtiyaçları karşılayacağını söylemesi ile bu görevi omuzlamış, hem öğretmen hayatı sürdürüp hem de devrimci hayatını devrimin gereksinimi için yeraltı çalışmasıyla birlikte yürütmüştür. Mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda hayatını yönlendirmiş ve partinin yeraltı çalışmaları ne gerektiriyorsa kendini ona göre ayarlamıştır. Kendi repertuarına hiç bilmediği alanlar eklemiş, kendisinde fark edemediği yeteneklerini keşfetmiştir. Bu dönemi “Bu süreç devrimciliğimi yeniden kalıba döktüğüm, partili kültür, partili yoldaşlık ilişkileri bağlamında devrimciliğimi güçlendirdiğim, kendimin bile üzerine düşünmediğim yeteneklerimi açığa çıkardığım bir süreçti. Partili kimliğimi, aidiyetimi, yaşam disiplinimi, partiye katkı sunma gücümü kat kat artıran bir süreç yaşadım.” sözleriyle anlatıyor Yeliz yoldaş. Karşısına çıkan geri adımları bir eksiklik olarak değil iki adım ileri gitmek için bir olanak olarak görmüştür. Yeraltı yaşamına geçtikten bir süre sonra Marksist Leninistleri bitirmek üzere yapılan Gaye operasyonunda birçok yoldaşı gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Gaye operasyonundan sonra zorlu bir sürece giren Yeliz yoldaş öncesinde de tek bir yoldaş ile sınırlı olan iletişimini kaybetmiş ve çalışma alanında iki yıl boyunca yalnız kalmıştır. Ancak önüne çıkan bu süreçte devrimci iradenin ne demek olduğunu her bir yoldaşa öğretip bulunduğu mevziiye, parti kararlarına bağlılığın önemini tekrar herkese hatırlatacak bir pratik sergilemiştir. Bu tek başına geçirdiği iki yıllık sürecin kendisini yıpratmasına izin vermemiş, teorik ve ideolojik olarak kendisini geliştirmiş, devrimciliği en zor anlarda üretme pratiği göstererek bir yol çizmiş, arkasından gelen devrimci kuşağa devrimci iradenin ne olduğunu göstermiş, büyük bir deneyim bırakmıştır. Bulunduğu alanda tek başına olsa bile yine devrimciliğini en militan, en doğru şekilde sürdürmüştür. Yaşadığı dönem emekçi solun kadın özgürlük mücadelesi ile kurduğu ilişkide bir sınanma yaşadığı, emekçi sol içerisinde erkek egemen aklın bugün olan düzeyinden çok çok ileride olduğu bir dönemdir. Yeliz yoldaş bu erkek egemen zihniyete karşı büyük savaşım vermiştir. Kadın aklının parti saflarının damarlarına işlemesinde emek vermiş, erkek egemen tarz ve yaklaşımlara karşı net bir tutum almıştır. Bu savaşı hem partiyi geliştirip güçlendirmiş, hem de devrime giden yolda kadınların örgütlülüğü olmadan devrimin olmayacağını hem partili yoldaşlara hem de tüm emekçi sol harekete yaşamı ve pratiği ile anlatmıştır. Kadınların devrimdeki sarsılmaz yerini sadece sözde değil bunun programı olan kadın devrimi aklının oluşumunda bizzat en önemli görevleri alarak, her yoldaşı bu aklın oluşumunda seferber ederek başarmıştır. Partili olmayı, parti çizgisinde hareket etmeyi yoldaşın yaşamının her anında görebiliriz. Hayatının her anını devrime göre ayarlamış, gösterdiği her pratiğin devrime katkısı olacak mı diye düşünmüş, yapacağı her işi buna göre örgütlemiştir.

21. yüzyılda ve arkamızda bıraktığımız dönemde kadın mücadelesi bize bir devrimin cins özgürlükçü mücadele olmadan olmayacağını, devrimin en büyük güçlerinden olan kadınların devrimi örgütleme yolunda en önemli saflardan olduğunu ve kadınların önemli görevleri aldıklarını gösterdi. Her geçen gün kadın mücadelesinin işçi ve emekçilerle, Kürt özgürlük hareketi ile buluştuğu, farklı mücadeleler geri düşse bile cins özgürlükçü mücadelenin her zaman ilerici bölük olarak kendini örgütlediğini görüyoruz. Yeliz yoldaş da partinin kadın mücadelesinde bir öncü olması gerektiğini düşünüp, bunun önemini önce kendisi kavrayıp sonra parti saflarını da bu konuda ileriye çekmek için büyük emekler vermiştir. Yalnız kaldığı dönemde okumalarını cins mücadelesi üzerine yapıp kadınların partide komutanlaşması, devlete karşı zor aygıtlarını kullanmasının gerekliliği üzerine yazılar yazmıştır. Kadın komutanlaşması konusunda eksiklikleri ortaya koyup bunun aşılması yönünde de emek sarf etmiştir. Yeliz yoldaş “Hem partili kadınları askeri çalışmaya, zorun aygıtlarını kullanmaya çağıran çokça yazı yazıyordum, hem de kendi durduğum zemin bu değildi. Bu beni rahatsız ediyordu.” sözleri ile de bize kendi çalışmasını hep bir ileri konuma çekmek istediğini gösteriyor. Hüseyin Demircioğlu’nun bedenini ölüm orucuna yatırırken dediği gibi “ Yoldaşlarımdan isteyeceksem önce kendim yapmalıyım” düşüncesi ile hareket etmiştir Yeliz yoldaş. 2010’da dediği gibi yapıp partinin Medya Savunma Alanları’ndaki saflarına katılmış, askeri alan içerisinde de erkek egemen tavırlarla karşılaşmıştır. Ancak önceden olduğu gibi önüne çıkan bu zorluğu aşılması gereken bir engel olarak görüp Medya Savunma Alanları’nda sadece işgalci ordulara karşı değil erkek egemen yaklaşımlara karşı da bir mücadele yürütmüş, karşısına çıkan erkeklik engeline karşı duygularının onu değil onun duygularını yönettiği bir karşı duruş sergilemiştir. Olan durumun onu geri düşürmesine izin vermeyip aksine bu koşulları hem partiyi hem de kendisini geliştirmesi için bir fırsat olarak görmüştür. Yeliz yoldaşın her bakımdan partiyi değiştirip dönüştürdüğünü, dünyanın her yerinde ses getiren devrimci mücadeleye ışık tutan Kobanê ve Rojava zaferlerinde partinin ve kadın yoldaşların bu alanlara yaklaşma tarzının temellerini attığını söyleyebiliriz. Şehit oluşu da hayatı gibi devrimci ve militan şekildeydi. Hayatını nasıl yaşadıysa öyle şehit düştü Yeliz yoldaş. Devrimcilikle tanıştığı ilk andan itibaren mücadelesi ile gelecek neslin örnek alacağı, hatıralarından ders çıkaracağı bir profil oluşturdu Yeliz Erbay. Nasıl zorlukları bir fırsat olarak gördüyse ölümü de o rahatlıkla karşıladı. Ölüme yürümeyi devrimciliğin bir parçası olarak gördü ve ona göre mücadele etti. Kullandığı parti ad soyadında, soyadını Yılmaz Selçuk yoldaşın kullandığı parti soyadından aldı. Şimdi de onun ismini alarak mücadelesini omuzlayan kadın yoldaşlara ışık oluyor. Medine yoldaşın parti ismine Berçem’i yani Yeliz yoldaşın parti ismini alması ve onun yolundan ilerleyerek devlete karşı zor aygıtlarını kuşanması bunun kanıtıdır.

Kasım ayı özelinde her gün parti ve devrim şehitlerini anıyoruz ve her seferinde kendimize şu soruyu yöneltiyoruz; onlardan ne kadar öğrendik, onların partiyi bıraktığı yerden ne kadar ileri götürebildik? Ve söz veriyoruz. Onların bize devrettiği bayrağı onlar kadar onurlu, onlar kadar yüksekte taşıyacağız.

Onlara sözümüz devrim olacak.