Üniversiteyi de Sokakları da Saray’a Dar Edelim! – Ulaş Çelik

 

Gençlik , faşizmin her dönem korkulu rüyası olup, faşizme karşı mücadelede kazanılması gereken temel kuvvetlerden olmuştur. Şüphesiz gençlik bu karakterinden ötürü her dönem faşizmin hedefi haline gelmiştir. İktidara geldiği günden beri “dindar nesil” projesini hayata geçirmek için; eğitim sistemini ilkokuldan üniversiteye kadar türk-islam sentezine göre dizayn etmekte ,“kindar” bir nesil yaratmak için lise müdürlerinden, akademisyenlere, rektörlere kadar tüm mevkilere kendi kadrolu çalışanlarını yerleştirmektedir. AKP, İmam Hatip sayılarındaki artışla, bilimden yoksun yeni bir müfredatla, kadının kocasına nasıl hizmet etmesi gerektiğini anlatan ders kitaplarıyla, “yerli ve milli” bir kuşak yetiştirmekte kararlı adımlarla ilerlemektedir. 15 Temmuz sürecinden sonra fetö operasyonları adı altında meşru zemini yaratıp demokrat-ilerici öğretmen ve akademisyenleri  KHK’lar ile işten atmış binlercesini sürgüne göndermiştir. Bunlar Sarayın eğitim politikasına dair ilk akla gelenlerdir. Bu listeyi daha da uzatmak mümkün ve hiç de zor olmayacaktır. Politik islamcı saray cuntasının işten atmalara, polis-ögb baskısına , tutuklama ve gözaltı furyalarına rağmen susturamadığı yegane alanlardan biri : ÜNİVERSİTE’dir.

Üniversiteye sefer olur zafer olmaz

Saray diktatörlüğünün, gençliğin devrimci ruhu ve enerjisini bitirmek için yaptığı saldırılar her seferinde duvardan dönmüştür. Gençliğin devrimci duvarının harcı 68’den beri ödenen bedellerle harmanlamakta ve temeli sağlam bir kaleye dönüşmektedir. Saray diktatörlüğünün Kürdistan’daki temel politikası olan ‘’ez-çöz’’ taktiğini bu yeni dönemde üniversiteye uygulayacağı somut bir gerçektir. Sosyalist gençlik, Saray faşizminin gençliğe saldırısının dünkü biçimlerde gerçekleşmeyeceği öngörerek, yeni dönemde kampüslerde sertleşen bir hegemonya mücadelesine hazırlanmalı kendi politik hattını ve buna bağlı mücadele biçimlerini geliştirmekle beraber toplamda gençlik hareketinin saray diktatörlüğüne karşı saflaştırma, direniş çizgisini örgütleme perspektifiyle hareket etmelidir. Sarayın bu hegemonya mücadelesinin temelini polis-ögb baskısı ve faşist-gerici çetelerle sağlamaya çalışacağı su götürmez bir gerçektir. Bu kuşatmaya karşı gelecek dönemde gençlik hareketinin mücadele karakterini anti-faşist mücadele hattı oluşturacaktır.

Üniversitelerde anti-faşist mücadele hattını salt gerici-faşist çetelere karşı mücadeleye indirgeme eğilimi gençlik hareketi içerisinde yaygın fakat dar bir yaklaşımdır. Bu konjoktürde anti-faşist mücadele hattı, üniversite açılışlarında veya etkinliklerinde diktatör Erdoğan’ın emir erleri olan bakanları, milletvekillerini ve rektörleri teşhir etmekten, ifade ve eylem özgürlüğü hakkının savunulmasına , afiş, propaganda yasaklarından , ögb-polis-soruşturma terörüne mücadeleye kadar ve elbette ki  faşist-gerici çete örgütlenmelerine karşı amansız bir mücadele hattını kapsamaktadır. Yeni dönemde başta devrimcilerin etkili olduğu üniversitelerden başlayıp bütün coğrafyaya yayılan saray faşizmine karşı gençliğin mücadele örgütlerinin yaratılması somut görevlerdendir.

İçerisinden geçmekte olduğumuz koşullarda ülkenin politik gündemi doğrudan üniversitenin gündemi haline gelmekte ve öğrenci gençliğin politizasyonun temelini oluşturmaktadır. Tam da bu gerçeklik üzerinden üniversitelerde saray diktatörlüğüne karşı direnişi en geniş gençlik kitleleri içinde örgütlemenin nesnel koşulları bu gün çok daha fazladır. Esasen gençlik hareketinin tıkandığı nokta tam da burasıdır; Nesnel koşulların açığa çıkardığı potansiyele öznenin müdahale gücü ve etkisinin sınırlılığıdır.

Bu sınırlılığı aşmak ve saray faşizmine karşı mücadeleyi üniversiteden sokağa taşıma görevi sosyalist gençliğin omuzlarındadır. Sosyalist gençliğin kendi deneyimleri “nasıl yapmalı?” sorusuna cevap niteliğindedir. 1995 4-5 Şubat eylemleri bunun en somut göstergesidir.

Sonuç yerine

Yeni dönemde saraya karşı birleşik anti-faşist bir gençlik birliğinin oluşturulması görevi, özgüce dayalı öncü veya kitlesel mücadele biçim ve araçlarını yadsımamaktadır. Aksine gençlik hareketinde niceliksel ve niteliksel gücümüzün artmasına paralel olarak politik etkimizin artması anti-faşist birlikteliklerin oluşmasında yankısını bulacaktır.

Somut olarak yeni dönemde kampüslerde afiş ve bildiri yasaklarına karşı her gün yeniden çalışmayı sürdürmek, eylem ve etkinlere yapılan saldırılara karşı kitlesel ve sonuç alıcı direnişler yaratmak, fakülte işgalleri gerçekleştirmek, faşist-gerici örgütlenmeleri kampüste ve sokakta etkisiz kılmak, fiili direnişler örgütlemek, gençlik hareketinde ki saraya karşı direnişi basın açıklamalarına ve ‘’mağdur’’  solculuğuna indirgeyen ruh halini öncü çıkışlarla dağıtmak, sürecin moral-motivasyon üstünlüğünü tersine döndürebileceği gibi saray faşizmine karşı tutarlı ve militan bir hattın inşasını eylemiyle ete kemiğe büründürecektir.