Dilli Düdük | Berec ve Flomar Grevleri – Alev Özkiraz

Türkiye sendikal mücadele tarihi birçok greve tanıklık eder. Grevcilerin talepleri tek bir yerde toplanır; emeğimizin karşılığını istiyoruz! Emek karşılığı ise, kazancın işçiye yansımasının neredeyse %1 bile olmaması greve çıkmakla somutlanır. Geçinemeyen, evlerine ekmek götürmekte zorlanan, emeğinin karşılığını alamayan işçiler her ne pahasına olursa olsun greve giderler. Her ne pahasına dediğimiz şeyin kendisi zordur. Kapitalist sistemin işçiye yüklediği sorumluluklar öyle ağırdır ki işçiler kimi zaman sendikalı olmaya dahi çekinirler. Bu da faşizmin kaçmazıdır.

Böyle süreçleri çokça yaşamışızdır. Zaten yaşamamak kapitalizmin kurumsallaştığı şu dönemlerde ve öncesinde anormal olmaz mıydı?

Bunları yazarken tarihin sayfalarından bizlere seslen bir grev duruyor: Berec Grevi. Petrol-İş sendikasının öncülüğüyle 1961 yılında başlayan grev 41 gün sürdü.

Toplu İş Sözleşmesi ve grev hakkı 1961 Anayasası’nda tanınsa da bildiğimiz üzere hak verilmez, alınır. Kavel Grevi ile kazanılan hakların ardından 1964 Bereç Grevi işçi eylemleri zincirinin önemli bir halkasıdır.

Grevin bir diğer önemi ise çoğunluğunu kadınların oluşturuyor olmasıdır. Kadınların hak talep etmesi şimdi olduğu gibi o yıllarda da zordur ve bu zorluğa rağmen kadınlar grev alanını bırakmamış ve 41 gün boyunca direnmiştir. Çeşitli sendikaların, siyasi örgütlerin desteğiyle birlikte grev büyümüştür.

Kadınlar ile yapılan röportajlar can alıcı: 7-10 haneli aileyi geçindirmek zorunda kalanlar, ailesinden sendikalı olan birileri olduğu için işten çıkarılanlar, sendikaya kayıtlı olduğu için patron tarafından maddi olanak sağlanmayanlar…

Berec’den Flormara uzanan çoğunluğunu kadınların oluşturduğu nadir grevlerden birine tanıklık ediyoruz şu günlerde. Berec Grevi 41. Günün sonunda kazanımla sonuçlanırken, Flormar Direnişi şu günlerde 250 günü aşkındır devam ediyor.

Flormar işçileri; eşit işe eşit ücret talep etmeleri, mobinge uğramaları, kötü çalışma koşullarına itirazlarıyla birlikte sendika haklarını kullanıp kayıt oldukları için işten çıkarılan işçilerdir.

Başladıkları günden bugüne dek yani 250 günü aşkın zamandır AKP /Saray iktidarı tarafından tehlikeli görüldü. Tüm medya kurumlarında, toplantılarda işçi sınıfından özelinde kadın mücadelesinden rahatsızlığını dile getirmiyor mu zaten? ‘’Patronların kazanmasından yanayım.’’ söylemi çok uzakta değil, keza faşist iktidarın bunu rahatça dile getirmesi sorunun kendisini oluşturmuyor mu? Sendikalı olmayı suç sayan, işçinin boyun eğmesini isteyen iktidarın korkusu her gün tescilleniyor.

16 yıldır toplumu tek tipleştirme çabası da acizliğini gösteriyor. Tek tipleştirmeye çalıştığı şeylerden bir tanesi de kadınlar olunca zaman zaman tökezliyor. AKP/Saray iktidarının, ‘’makbul” kadın yaratma çabasına 21.yy da somut cevabı Flormar Direnişçileri vermiş oldu. Kaderci yaklaşımın toplumda karşılığını bulamayan AKP/SARAY iktidarı büyük çıkmazlar yaşıyor. Hele ki bu karşılığı kadın cephesinde alamayınca daha da sertleşiyor. (Faşizmin kuralı, kendisini uretmek için daha baskıcı oluşudur.)

Bu bilgi bir kenarda dursun. Gelelim iktidarın korktuğu asıl şeye; kadın mücadelesine… Yukarıda da bahsettik, hedeflediği makbul kadını yaratmakta büyük sıkıntılar yaşıyor/yaşayacaktır. Erkek egemen sistemin büyümesine katkı, faşizmin büyümesine katkısıyla eşittir. Berec Grevi 41 günün sonunda kazanımla sonuçlanmıştı. Temelinde kadınların hak talep etmeleri dönemin yöneticilerini korkutmuş ve kadın işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kalmıştır. Flormar direnişinin rakamları sürekli artıyor. 1,10,150,250…

Flormara  ve dünyada yankı buluyor. Flormar ürünleri boykot ediliyor. Hedefe doğru biriken öfke, direnişi de büyütmeyi beraberinde getiriyor. Bu öfke kadınların artı emek sömürüsüne karşı, cinsiyetçi politikalara karşı (kadınların ikinci cins konumuna konulması ) daha da artıyor.  

Flormar Direnişçilerini ve Berec Grevcilerini ortaklaştıran kadın öznesi, değişen tek şeyin rakamlar değil, kadın mücadelesinin de olduğunu göstermiş oldu. Soğuk, yağmur, sıcak demeden kadınların sol yumruğu hedefine ulaşacak.

Kadınlar 21. yüzyılın kazananı olacak.