Çok Yendik, Yine Yeneceğiz; ODTÜ’den Boğaziçi Direnişine Eylem Notları – Özgür Alçay

Devrimci gençlik hareketi, Boğaziçi Üniversitesi direnişiyle birlikte, zorlu ve uzun soluklu bir mücadele sürecinin içerisinden geçiyor. Her geçen gün daha fazla gösteriyor ki, faşizm-özgürlük saflaşmasının mevzisine dönüşen kayyum karşıtı direniş, faşist saray rejimine karşı biriken toplumsal öfkenin tabanını genişletiyor ve kitleleri politik özgürlük talebi etrafında taraflaştırıyor. Gençlik hareketi, devrimci mücadelenin tamamı adına “devrimci bir moment” kazanmıştır. Şimdi görev devrimci momentin devrimci sürece doğru evriltilmesidir.

Elbette bu, her şeyden önce devrimci eylemin içerisinde başarılacaktır. Ancak devrimci gençlik hareketinin karşı karşıya olduğu politik görevler ve mücadele süreçlerinin içerik bakımından benzerliği, önemli bir deneyim olarak ODTÜ öğrencilerinin faşist rektör Hasan Tan’a ve faşist MC hükümetine karşı mücadelesini hatırlatıyor.

Dikkat merkezini mevcut hareketin güncel görevleri üzerinde yoğunlaştıran herkes, ODTÜ’nün Hasan Tan’a karşı mücadelesinden, Boğaziçi Üniversitesi direnişine sunulan “öneriler ve eylem notları” bulacaktır.

Direnişin Güvencesi: Direniş Örgütünü Yaratmak

ODTÜ direnişinin en temel başarısı, faşizme karşı mücadeleyi doğru bir saflaşma temelinde yürütmesi ve buna uygun örgütsel araçlar inşa edebilmesidir. ODTÜ direnişi, başta ODTÜ’nün öğrenci kitlesi olmak üzere tüm devrimci demokratik kitlelerin aktif bir özne olarak politik sürece dahil edilebilmesiyle kazanılmıştır. Kitlesellik ve militanlık, ODTÜ direnişinin devrimci kaldıracı olmuştur.

Devrimci gençlik hareketinin o günkü doğru politikası, en geniş anti-faşist kitleyi kazanmak ve eylemde saflaştırmak üzerine kuruludur. ODTÜ’nün devrimci öğrencileri, daha en başından itibaren faşist rektöre karşı direnişi, devrimci gençlik gruplarıyla faşist MC hükümetinin bir çatışması olarak değil; üniversitenin özgürlüğü, söz-yetki-karar hakkı ve öğrencilerin can güvenliği mücadelesi olarak tarif etmiştir.

Bu bağlamda belirtmek gerekir ki ODTÜ-ÖTK, öncesi ve sonrasıyla “Hasan Tan ODTÜ’ye rektör olamaz süreci”nin kurmayıdır ve öğrencilerin öz örgütüdür. Binlerce öğrenci, doğrudan demokrasinin başarılı bir uygulamasıyla ODTÜ-ÖTK’nın içerisinde yer almış ve mücadelenin her aşamasında söz ve karar hakkına sahip olmuştur.

ODTÜ-ÖTK örgütlenmesinin ayırt edici yanlarından birisi direnişinin ODTÜ tabanına yayılması için bütün fakültelerden başlayarak bölümlere ve amfilere kadar direniş komiteleri oluşturmasıdır. Her komite, politik ve örgütsel planlamalarını öğrencilerin katıldığı forumlarda oluşturmakta ve kendi çalışmalarını yönetmektedir. Faşist rektöre karşı direnişin merkezi kararları ise Devrim Stadyumu’nda binlerce öğrencinin katılımıyla gerçekleşen kitlesel forumlarda alınmaktadır. Yalnızca öğrenciler değil akademisyenler ve üniversite çalışanları da aşağıdan yukarıya doğru tüm komitelerde temsil edilmişlerdir.

ODTÜ direnişinin başarılı ve özgün bir diğer çalışması da öğrenci velilerinin sürece kazanılmasıdır. Bu amaçla ODTÜ ÖTK, velilere dönük özel yayınlar çıkardığı gibi oluşturduğu heyetlerle de aileleri ziyaret etmiştir. 4 bin velinin katılımıyla gerçekleşen miting, yürütülen çalışmanın derinliğini ve kapsamını göstermesi bakımından çarpıcıdır.

ODTÜ direnişi gösteriyor ki kitlelerin, politik bir özne olarak sürece dahil edilmediği her durumda çarpışmaların daralması, sürekliliğin korunması ve hareketin kazanımlarla ilerlemesi zorlaşacaktır. ODTÜ, parlayıp sönen çıkışlarıyla değil sürekliliği sağlanmış bir örgütlenme ve kitlesel hareket tarzıyla kazanmıştır. ODTÜ zaferinin anahtarı olan “Kitleler için, Kitlelerle Birlikte” görüş açışı, şimdi Boğaziçi Üniversitesi direnişine ışık tutmaktadır.

Direniş Uzun Soluklu ve Kesintisiz Olacaktır

ODTÜ’nün faşist rektör Hasan Tan’a karşı direnişi, zaferin her zaman kolay ve kısa süre içerisinde kazanılamayacağını, siyasi kararlılığın uzun erimli bir mücadeleyi göğüslemesi gerektiğini gösteriyor. Bu bakımdan ODTÜ direnişi, kesintisiz bir eylem çizgisinde ve çeşitli eylem biçimleriyle desteklenen dokuz aylık direnişin ardından önemli kazanımlar elde etmiştir.

Direnişin kaderini belirleyen ise polislerin, jandarmaların ve sivil faşistlerin saldırılarına karşı gösterilen militan eylemli tutum olmuştur. Üniversiteyi sayısız kez işgal eden faşist kolluk kuvvetleri, fakülteleri ve yurtları boşaltmak için saldırılar gerçekleştirmiş ancak her seferinde dişe diş bir direnişle karşılaşmış ve binaların içerisine kurulan devasa barikatları uzunca bir süre aşmayı başaramamıştır. Yine bu süreç içerisinde faşist rektör Hasan Tan’ın üniversiteye soktuğu faşistler, öğrencilere ve akademisyenlere silahlı saldırılar gerçekleştirir. Öncüleri hedefleyerek direnişi zayıflatmayı amaçlayan faşist rejim, ODTÜ ÖTK temsilcisi Ertuğrul Karakaya ile birlikte üç ODTÜ öğrencisini ayrıca iki ODTÜ’lü akademisyeni direnişin farklı zamanlarında katleder. 2 Aralık 1977 yılında ise öğrencilerin üzerine bomba atarak katliam saldırısına girişen faşistler, elli iki öğrenciyi yaralarken, devrimci öğrenci İbrahim Baloğlu aynı saldırıda ölümsüzleşir.

Bu anlamda söylemek gerekir ki, ODTÜ direnişinin her anı kazanmaya ve faşist saldırganlığı püskürtmeye uygun olarak örgütlenmiştir. Barikatlarla, boykotlarla, ölümüne direnişlerle ve aylar süren sebatkar bir mücadeleyle kazanılan ODTÜ Direnişi, Boğaziçi Üniversitesi’ne “Kazanmak istiyorsanız uzun soluklu ve militan mücadelelere hazırlanın.” demektedir.

Militan ve Kitlesel Eylem Çizgisi

Devrimci eylemin politik yönünü tayin eden ODTÜ-ÖTK, üniversite içini ve üniversite dışını örgütlemeyi iki temel prensip olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda ODTÜ direnişi, geniş kitlelerin katılımına olanak sağlayan ve üniversitenin tamamına temas edebilen oldukça farklı ve yaratıcı eylem biçimleri yaratır. Elbette fiili direnişe dayanan yani okulu terk etmemeyi amaçlayan boykot, tüm diğer eylem biçimlerini belirlemiş ve direnişin esas omurgası olmuştur. Bununla birlikte forumlar, paneller ve söyleşiler bu sürecin öne çıkan diğer eylem biçimleridir. Böylesi etkinliklere aydınları, sanatçıları, işçi sendikalarını ve demokratik kitle örgütlerini davet eden ODTÜ’lüler; ODTÜ’yü faşizme karşı toplumsal saflaşmanın merkezlerinden birisine dönüştürmeyi amaçlamışlardır.

Direniş boyunca belirli aralıklarla düzenlenen ve mücadelenin kazandığı her yeni düzeyi ifade eden mitingler de faşist rektöre karşı mücadelenin etkin bir aracı olmuştur. On binlerce öğrencinin katılımıyla gerçekleşen bu mitingler, anti-faşist toplumsal kesimlerin katılımına olabildiğince açık tarza örgütlenmiş ve mitinglerin içeriği faşist rektöre karşı mücadelenin sınırlarını aşarak, devrimci bir toplumsal hareket görüntüsü kazanmıştır.

Elle çizilmiş karikatür kitap

Yine bu süreçte ODTÜ oyuncuları tarafından oluşturulan ve faşist rektöre karşı mücadeleyi anlatan “Gelin Görün” isimli tiyatro oyunu, yalnızca bölüm ve fakültelerde izlenmemiş, çeşitli direnişlere ve semtlere gidilerek ODTÜ’nün mücadelesi halk kitleleriyle buluşturulmuştur. ODTÜ öğrencilerinin Hasan Tan’a ve faşist MC hükümetine direnişini konu edinen karikatür kitabının basılarak öğrenciler içerisinde yaygın dağıtılması da, direnişin önemli bir propaganda aracıdır. Devrimci sanatçıların katıldığı konserler ise adeta direniş sürecinin vazgeçilmezidir. Ayrıca ODTÜ’lü sporcuların müsabakalarda faşist rektörü protesto amaçlı siyah kolluklar takması ve yine tüm ODTÜ öğrencilerinin direnişi simgeleyen logo ve rozetler taşıması da direnişin yaygınlaşması bakımından etkili olmuştur.

Direnişi üniversite sınırlarının dışına çıkarmak isteyen ODTÜ öğrencilerinin sıklıkla başvurduğu yöntemlerden biri de duvar gazeteleri çıkarmak ve kent meydanlarında korsan eylemler gerçekleştirmektir. ODTÜ pratiğinde bunların yanı sıra kahve toplantıları, sinema aralarında ve toplu taşıma araçlarında kısa ajitatif konuşmalar, kuşlamalar ve ev ev dolaşılarak dağıtılan direniş bültenleri de yer almıştır. Ayrıca tek seferlik olmak üzere ODTÜ’nün direniş gazetesi çıkarılmıştır.

Başta da belirtildiği gibi devrimci deneyimlerle kurulan ilişkinin zemini “mücadelenin gelişim sorunları” olduğu müddetçe her devrimcinin aklında yeni şimşekler çakacak ve devrimci eylemin önüne yeni yollar açılacaktır. ODTÜ’nün şanlı direnişi, Boğaziçi Üniversitesi direnişçilerinin elinde “eylem kılavuzu” olabilmelidir.

 

*Bu yazı, Özgür Gençlik Dergisi’nin 12 Şubat 2021 tarihinde çıkan 39. sayısında yayımlanmıştır.