Dilli Düdük | Bir Distopyanın Gerçekliği – Güneş Bulut

“Bir şeyler değişecek umut var tüm bunlar bir gün sona erecek.”

Margaret Atwood tarafından yazılan ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ distopik bir kitaptır. “Distopya” kelimesinden ziyade ‘abartılmış gerçeklik’ söylemini kullanmak daha uygun olur. Günümüz kadın gerçeğinden farklı değildir. Kurgusunun çok güzel olduğu ve pek beğenilen bu kitap diziye de uyarlanmıştır. Kurgusunda dünyada meydana gelen hava kirliliği, kimyasal madde atıkları gibi sorunlar yüzünden sağlıklı bebek doğumlarının yok denilebilecek kadar azalmasını öne çıkararak kendilerine ‘Yakub’un Oğulları’ diyen baskıcı, dinci, erkek egemen zihniyete mahkum bir grup, rejimi değiştirmiştir. Bir sabah uyandıklarında işlerinden atılıp kredi kartlarının dondurulduğunu öğrenen kadın ve LGBTİ+’lar duvar dibinde (teşhir yeri) kafalarına da çuvalla sallanan cansız bedenlerden biri olmaktan korktukları için duruma boyun eğdiler. Sınıf ayrımının çok net görüldüğü bu rejimden doğurganlığın çok önemli olmasıyla beraber alt sınıfa bağlı doğurgan kadınları ‘damızlık’ olarak adlandırmışlardır. Her evde bir damızlık kız bulunmakta ve ismini ‘soylu’ aileye göre almaktadır. Damızlık kızlar komutanı tarafından her ay (seremonide) bulunduğu aileye bebek vermek için komutanın okuduğu dua sonrasında tecavüze uğramaktadır.

“Biz iki bacaklı rahimleriz hepsi bu”

Hikayenin kahramanı Offred’in sözünden de anlaşılacağı gibi damızlık kızlar sadece doğuran, itaat eden, sorgulamayan ve kıyafetlerinden başlayarak tek tipleştirilen, insan olarak değil tamamen komutanlara bebek veren bebek fabrikaları olarak görüldüklerini anlayabiliriz. Tek tipleştirme sadece damızlık kızlar için değil hikayede yer alan tüm kadınlar için şarttır. Giyilen giysilerin renkleriyle tek tipleşmenin farkedildiği gibi damızlıklar kırmızı, komutanların eşleri yeşil, doğuranlığı geçmişte kalan ve evde hizmet eden kadınlar ise gri renkte giyinmektedirler.

‘Orda olmamızı istemiyorlarsa bizi aynı renk giydirmeselerdi.’

Dilde yasaklı kelimeler olduğunu görüyoruz ve onların yerine ‘tanrı bizi izliyor tohumların kutsansın’ gibi ifadeler kullanılıyor. Bu ifadeler rejimi kuran ve sürekliliğini sağlayan temel noktalarından biri. Baskıcı, sınıflandıran, kişisel geçmişi unutturmaya çalışan bu rejime karşı umudun olduğunu gösteren kurdukları yeraltı örgütünde ‘meydey’ sözcüğüyle tanıyorlardı birbirlerini. Kurgusunda yazar, Ofglen karakteri ile LGBTİ+ kimliğine dikkat çeker. Ofglen lezbiyen olduğu için bir tehdit olarak algılanır. Bu yüzden sevgilisi katledilir. Kendisi de yalnızca damızlık olarak kullanılmak için sünnet edilir.

Kitapta okuduğumuz, dizide izlediklerimiz bir distopya olarak incelensede abartılmış gerçeklik demek gerektiğini yinelemeliyiz. Erkek egemen iktidar; ne giymemiz gerektiğinden nasıl davranmamız gerektiğine, nasıl konuşup nasıl gülmemiz gerektiğine, cinsel hayatımızdan cinsel yönelimlerimize, kaç çocuk doğuracağımıza kadar her şeyi yönetmek ve bizleri tek tipleştirmek istiyor. Damızlık Kızın Öyküsü bir simge haline gelmesiyle Trump’ın baskıcı ve cinsiyetçi uygulamalarına karşı Washington,  New York ve Polonya’da kadınlar kırmızı pelerinler ile sokaklara inip damızlık olmadıklarını ve olmayacaklarını protesto etmişlerdir.