Gecenin Evinde Yangın Çıkartanlara – Deniz Gök

Biz Ki

Rengarenk kılmışken gönlümüzü

Yoksul çığlıklarına sunduk aşkları

Mayısın ilk günü kadar coşkulu

Özgürlük kadar çoğaltan sevdaları

Ol Sebepten

Çiçek Tadı Katarız hasretlere

Ve gün gelir bir ışık demeti

Kuşanıp

Darağacına çıkarız Erdal’ca

Erdal’ca vedalaşırız bir üst geçitte!

 

Devrimci yaşamın en zor anlarından biri ölümsüzleşen yoldaşların anısını ve öğretilerini yaşatmaktır. Devrimcilikteki ısrarları, kopuşları, çelişkileri, geri yanları… Birçok yönleri ile genç komünistlere bıraktıkları bu miras bizleri sarıp sarmalamaya ve devrime giden yolda ışık tutmaya devam ediyor.

Kasım ayı komünistler bakımından ölümsüz yoldaşlarımızın öğretileri ile kendi iç sorgularımızı yaptığımız ve kendi öz çelişkilerimizi açığa çıkartma fırsatını yakaladığımız bir süreç olarak değerlendirilebilir. Sisteme olan bağımlılığımız, kurduğumuz ilişkiler, ideolojik bağlılık düzeyimizi sorgulamak ve bu başlıklar altından ölümsüzlerden öğrenmek önemli bir nokta.

Her zaman ölümsüzleri devrimci üretkenlikleri, bağlılıkları ile anlatırız. Belki bazen korkuları, çelişkileri, geri yanları anlatılmalıdır. Dönem dönem geriye düşüşlerin yaşanması, kurulan geri ilişkiler gibi… Buradan asıl alınması gereken, bunlara rağmen inatla ve inançla devrimci kalmayı başarabilmeleri ve mücadele için kendilerini en önde siper etmeleri. “İlk ben olmalıyım!” diyebilmek her alanda, “Hayatlarımızı alt üst etmeliyiz!” diyerek devrime çağırmak, mücadelesine olan kararlılığı ve inancıyla yaşadığı saldırılara ve işkencelere karşı  Güneş olabilmek aslında tüm mesele. Hayatları, yaşadıkları durumlar aslında o kadar bizden, yanıbaşımızdaki hikayeler. Aile ile yaşanan çarpışmalar, sevgili ile kurulan geleneksel ilişkiler, burjuva alışkanlıklar bütünüyle her birimizin yaşadığı farklı boyutlardaki problemler. Ölümsüzlerin kopuş anlarında bunlara nasıl çözümler ürettiği, nasıl yüzleştiği ile ilgili kendimize çıkartabileceğimiz çok fazla ders var.

“Devrimcinin İşi, Devrim Yapmaktır!”

Faşizm her dönemde ilk olarak gençliği ve kadınları hedef alır. Faşizmin en ağır olduğu koşullarda dahi inatla devrimci kalmayı başarmış ve genç devrimcilere gösterdikleri ışık ile faşizme karşı mücadelede kaynak olmuşlardır. Bu noktada faşizm ilk olarak hedefine kadınları ve gençleri almıştır. AKP/Saray iktidarının daha da saldırganlaştığı, faşizmin daha bütünlüklü olarak kopuşlara neden olduğu dönemde Yasemin (Zilan) kendi içindeki çelişkilerine ve mücadeleyi bırakacağını düşünenlere inat feda ruhu ile ölümsüzleşti. Bahsettiğimiz sorunları, çelişkileri, geri düşüşleri o da yaşamıştı. Ancak Zilan, bu durumdan “hayatının altını üstüne getirerek” komünist genç bir kadını yarattı. Destan Temmuz daha çocuk yaşta sistemin çürümüş yanlarıyla tanıştı ve ilk kopuşlarını yaşamaya başladı. Çok yönlülüğü ve aklının zenginliğiyle kadın özgürlük mücadelesinde genç komünist bir nefer oldu. Gezi Direnişi sırasında “Kırmızı Fularlı Kız” olarak tanındı ama o kırmızı fuları ile aslında sosyalizme olan inancını göstermek istiyordu. Erkek adalet tarafından yargılanırken de sosyalist genç bir kadın olduğu, erkek egemenliğine karşı verdiği mücadele için yargılandığının farkındaydı elbette. “Düzenle aramda ne kadar mesafe olursa o kadar mutlu, özgür olacağımı düşünmüştüm.” diyerek çelişkilerini açığa çıkarıp bunlarla yüzleşmişti. Özgür, planlanlanmış bir üniversite eylemi sırasında tek başına kaldığı için bayraklarını gururla açıp üniversitede kendi inisiyatifi ile oturma eylemini gerçekleştirmişti. Ona orada tek başına oturma gücünü ve özgüvenini veren mücadelesi ile kurduğu o güçlü bağ aynı zamanda mücadelesinin meşruluğuydu. Çalışmalar sırasında bulunduğumuz serzenişler, yalnız çalışıyorum şikayetleri esnasında belki de hatırlamamız ve örnek almamız gereken en güzel örnek.

Yarım Bıraktıkları Söz Bizim Başlangıcımız Olacak

33 Kızıl Karanfil’in katledildiği Suruç Katliamı, dünya tarihinde gençliğin özel olarak hedef alındığı birkaç katliamdan biriydi. “Yıkılmış bir kenti yeniden inşa etmek” isteyen yüzlerce insan o gün Kobane’ye gitmek için yola çıkmıştı. Bayramdan kalma şekerleri bile toplayıp ceplerine doldurarak yola çıkmaları bunun bir göstergesi idi. Peki onlara bu cüreti veren neydi? Onlar bir düşün peşinden yıldızlaşanlardı. Birer “devrimci” olarak orada olma gerekliliğini bilmeleri onları o yola çıkartma cüretini veren cesaretti.  “Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim.” diyen Ahmed Arif’in dizelerinde de anlaşıldığı gibi. Devrimcilik insan olmaktır ve onların bize bıraktığı da insani değerler/vicdanımızdır.

Suruç’tan sağ kurtulmayı başarmış ama yüreğinde acısını her daim yaşayan Sarin’de öyle idi. Kadın Devrimi’ne olan inancı, katledilen yoldaşlarının hesabını sormak için kendini özgürleştirmiş ve devrimin topraklarında tekrar hayat bulmuştu. “Gelin hayatımızı alt üst edelim.” demişti Roza. Çünkü hayatın altının üstünden daha güzel olduğunu görmüştü. Sistemle olan tüm bağlarını kopartıp dirençle ve inançla tutunmuştu kavgasına. İnancını belkide geride bıraktığı yoldaşlarından alıyordu ama geride bıraktıklarına ve ileridekilere mücadeleye olan inancını miras bıraktı. Sarin, Kadın Özgürlük Mücadelesine olan bağlılığını erkek ve geri yanlarıyla yüzleşerek sağlamıştı. Korkmadan üstüne yürümeyi başarmıştı bu yolculukta. Alışkanlıklarından sıyrılıp, farklı yaşam koşullarına adapte olmuştu. Bu alışkanlıklardan kopmak kolay değildi ama bunlar ile yüzleşmek en zor olanıydı. Genç kadınlara bunu başarabilmeyi ve çarpışmayı bir yol olarak sundu.

Özellikler, nitelikler kişiden kişiye değişebilir. Devrimci olmak bu farklılıkları birleştirir. Ölümsüzlerden geri bıraktıklarını almak, devrimci bireyin kendi öz gelişimi içerisinde kendi ile yüzleşmesini ve alt üst oluşunu sağlar. Gecenin evinde yangın çıkartarak kendilerini kolektif yaşamlarını baştan inşa ederler. Bize bıraktıkları kırmızı zemin üzerine yerleştirilen gülüşlerinin dışında inançları, mücadeleleri, kopuşları… Bu yüzden sadece ileri adımlarını değil aynı zamanda çarpıştıkları, yüzleştikleri yanlarını anlamak ve oradan öğrenmek önemli bir noktada duruyor. Bunları kendi içimizde gerçekleştirdiğimiz zaman gerçekten gecenin evinde yangın çıkartabiliriz.