Devrimin Yapıcıları

Özgür Gençlik Dergisi’nin 37. sayısında CKŞ temsilcisi Devrim Serhildan ve Doğa Ezgi Güneş, Cevahir Deniz ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz. 

 

CKŞ (Ciwanen Komunisten Şoreşger) kimdir? Kurulma amacı, iddiası ve hedefleri nelerdir?  

Devrim Serhildan: CKŞ, Rojava devriminin komünist genç bileşenidir. Rojava’da ve giderek tüm Ortadoğu’da inşa edilmek istenen komünist çizginin gençlik bölüğüdür. En temel amacımız gençliği sosyalizm mücadelesine kazanmak ve devrimimizin inşasını güçlendirirken onu sosyalist devrime doğru götürmektir. Bu anlamda CKŞ; devrimi koruma, yaşatma ve ilerletme görüşüne sahip bir hareketin genç temsilcisidir.

Bugün devrimimizin kendisini savunabilmesi için önündeki en temel görev özsavunma gücünü yükseltmek ve halkların birliğini daha da geliştirmektir. CKŞ, bu iki görevi yerine getirebilmek için mücadele yürütüyor. Saflarına kazandığı farklı ulus ve ulusal topluluklardan gençleri sosyalizm ruhuyla kardeşleştiriyor. Bu yüzden Rojava ve Kuzey Suriye Devrimi’nin ihtiyaçları, gençlik çalışmasının hareket tarzını da belirtiyor. Devrimin topraklarının sömürgecilerce işgal altında tutulduğu, emperyalistlerin devrimin kazanımlarını yok etmek için çabaladığı bir coğrafyada haliyle özsavunma görevleri de öne çıkıyor.  

Ancak devrimimizin bir başka ihtiyacı var ki o da gençlik kitlelerinin devrime daha güçlü katılmalarını sağlamak, devrimin kurumlarında ve toplumsal örgütlenmelerinde gençliği kitleselleştirmektir. Çünkü devrimimizin toplumsal gelişimine öncülük ancak bu yolla mümkündür. Söylemeliyiz ki devrimimiz abluka altındadır ve buna karşı koymanın yolu da kitleleri kazanmaktır. Belki garipsenebilir ama devrimin topraklarında da kitleleri her gün yeniden kazanmak, kitlelerin enerjisini devrime katabilecekleri örgütler inşa etmek zorundasınızdır. Çünkü devrim gün gün büyüyen bir toplumsallıktır.

Bu amaçla cephelerden okullara, özsavunma örgütlerinden kültür sanat çalışmalarına kadar evet her yerde var olmaya çalışıyoruz. Yapacak çok işimiz var ama yolun başında değiliz. Devrim savunmasında ölümsüzleşen genç komünistler ve Suruç Şehitleri, sosyalizmi gençlikle buluşturmanın yolunu açtılar.   

Türkiye’de ve Kürdistan’da gençlik, her dönem politik mücadelenin en dinamik parçası oluyor. Siz kendinizi bu dinamik içerisinde nerede görüyorsunuz?

Gençliğin devrimlere öncülük ettiği ve en fedakar sorumlulukları omuzladığı biliniyor. Elbette bu coğrafyamız içinde geçerlidir. Devrimci mücadelemizin tarihine bakarsak, devrimimizin bütün sıçrama anlarında gençliğin var olduğu, yol açtığı, toplumsal harekete öncülük ettiği, en umutsuz anlarda umut olmayı başardığını görüyoruz.

Bizim bu dinamik içerisinde kendimize baktığımız yer birleşik devrim aynasıdır. Bu ayna da devrimlerimiz iç içe geçmiştir. Rojava, Kürdistan, Türkiye aynı devrimin yani birleşik devrimimizin farklı alan ve coğrafyalardaki parçalarıdır. Biz ise birleşik devrimimizin Rojava parçasıyız. Bu yüzden de Türkiyeli gençlik hareketi ile yoldaşlığımızın ve mücadele ortaklığımızın güçlenmesi gerektiğini söylüyoruz. Gençliğin devrimci birlikteliği güçlendikçe, birleşik devrimimiz de güçlenecektir. Şu iyi bilinmelidir ki Rojava’yı işgal eden sömürgeci faşist Türk devleti Türkiye gençliğinin ve halklarının da en büyük düşmanıdır. Mücadelemiz tarihsel olduğu kadar güncel ve siyasi olarak da hiç olmadığı kadar iç içedir.

Bizler bu mücadelede tüm Ortadoğu’nun devrimci mirasını sahipleniyoruz ve inanıyoruz ki, Rojava Devrimi’nin ateşi tüm bölgede yanacak ve sosyalist gençlerin Rojava, Türkiye ve Kürdistan’da dalgalanan bayrağı bugünden daha yukarılarda dalgalanacaktır.  

Son olarak merak ettiğimiz bir konu var. Devrimin yaratıcısı olmak ve ona dokunmak nasıl bir duygu?

Elbette ki, devrim büyük bir altüst oluş eylemidir ve devrimin öncüleri bu büyük toplumsal alt üst oluşları örgütlerken kendilerini de yeniden yaratmak zorundadır. Biz de bu büyük yıkıcı hareketi hem gerçekleştiriyor ve ona öncülük ediyor hem de devrimin içinde kendimizi yeniden yaratıyoruz. Sınırlarımızı yıkıyoruz, düzene ait olan her şeyle daha güçlü hesaplaşıyoruz. Onun coşkusu ve mutluluğunu her an hissediyoruz. Bu aynı zamanda devrim için düşenlere borcumuzdur, onların ideallerini yaşatıyoruz. 

Ancak şunu vurgulamak isterim. Sınırları yıkmak için bir devrimin içerisinde yer almak gerekmiyor. Esas olan düşünce, moral ve ideolojik dünyamızdan düzeni temizlemektir. Devrimci pratiğimizde bizi zayıflatan, zorlayan, daha ileri çıkmamızı engelleyen yanlarımızdan kurtulmaktır. Baran Serhat yoldaş “Hızlı yüzmek istiyorsanız yüklerinizden kurtulun.” derdi. Özgür, militan, adanmış ve bir o kadar örgüt insanı olmayı bilen ruhlar yeni devrimlerin yaratıcısı olacaktır.  

Merhabalar. İlk olarak bizlere Rojava Devrimi’ne katılım sürecinden ve bugün devrim içinde üstlendiğiniz görevlerden bahsedebilirmisiniz?

Doğa Ezgi Güneş: Demokratik lise mücadelesine katılarak gençliğin sosyalizm mücadelesinde yer almaya başladım. Lise yılları, belkide her genç kadın erkek egemen sistemin bütün şiddetini ve toplumsal cinsiyet ayrımının çelişkilerini daha keskin yaşamaya başladığım bir dönemdi. Bu benim için cins bilincimin yükselmesi ve sosyalizme bağlılığım yükselmesi anlamına geliyordu. Artık daha güçlü bir çıkış yapmanın ve özgür bir genç kadını yaratabilmek için daha ileri sıçramanın zamanı gelmişti. Devrimin topraklarına gelerek bunun önemli ama asla son olmayacak  adımlarını attım.

Bugünse Rojava Kadın Devrimini, komünistlerin kadın şafağıyla buluşturmak, genç kadınları sosyalizme kazanmak, onları askeri, politik ve ideolojik olarak yetkinleştirmek; kadın devrimini evlere sokmak ve kadın devriminin özgür komünist kadınlarını yaygınlaştırmak  için çalışıyoruz.    

Rojava Kadın devrimi ve genç kadınların ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rojava ve Kuzey Suriye Devrimi’nin yarattığı alternatif ve halka dayalı özgürlükçü sistem bugün en çok gençler özellikle de genç kadınlar tarafından sahipleniliyor. Devrimde açığa çıkan kadın iradesi tüm dünya halklarından kadınlara örnek ve öncü oluyor. Elbette burada her şeyden önce var olan bir kadın ordusunun altını çizmek gerekiyor. Kadın ordusun neredeyse tamamı, genç kadın savaşçılardan oluşmaktadır. Bu irade IŞİD çetelerini yenilgiye uğratmış, köleleştirilmek istenen kadının özgürleşme destanını savaşıyla yazmıştır. Bu güç, Rojavalı kadınların cins bilincini ve özgürlük tutkusunu kuvvetendiren en önemli etmendir. 

İkinci olarak da, devrimin toplumsal alanda kadın devrimi görüş açısı ve kadın iradesi aklıyla örgütleniyor olmasıdır. Devrimin kurumları ve yasaları, genç kadınların gücünü ve iradesini güvencelemiştir. Kadınların hakları toplumsal sözleşme ile kurumsallaşmıştır. Bu genç kadınların başarısıdır. Kadın Devrimi büyüdükçe, saflarınız daha da genişleyecek. 

Genç bir kadın olarak askeri alanda kadın komutanlık görevini yerine getiriyorsun. Karşılaştığınız geleneksel ve erkek egemen rollerle nasıl mücadele ediyorsunuz?

Öncelikle devrimin özgür topraklarında her şey berrak biçimde ortaya çıkıyor. Sınırları aşıp devrime adım atınca tamamlanmış ya da arınmış olmuyorsun. Duvarları aştıktan sonra asıl sınırlar insanın kendi içinde başlıyor. Geleneksellikler, özgüvensizlikler ve korkular daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Eğitim alanları bu durumlarla karşılaştığımız ve mücadeleye ilk başladığımız yer oluyor. Örneğin kadınlar silahı tanıyıp kavradıkça, askeri alanda uzmanlaştıkça, kendisine yüzyıllardır yasaklanan bu alanda yani savaşın içinde özneleştikçe kendi geleneksellikleriyle daha güçlü bir mücadele yürütüyor. Yine devrimimizin kadın karakteri, kadın yoldaşlığında, kadının kadını daha ileriye taşımasında başka bir anlam kazandırıyor.

Erkek egemenliği ile mücadelede de askeri alan bunun en çok yansımalarının olduğu yer. Kadın özgürlük mücadelesi ekseninde düzenli eğitimler, raporlar, bireysel ve kolektif tartışmalar erkek egemenliği ile mücadelede önemli araçlarımız. Yine yaşamda, askeri alanda askerileşme ve erkekleşme pratiklerine karşı kadın aklı ve pratiğiyle aşmaya çalışıyoruz.

Son soru olarak kadın özsavunmasını soralım. Rojava Devrimi bu konuda neler öğretiyor?

Kadınların özsavunma eylemleri tüm dünyada yaygınlaşıyor. Ancak bu özsavunma pratiklerinin daha örgütlü bir nitelik kazanması ve kitleselleşmesi gerekiyor. Rojava Devrimi, bunun en örgütlü ve kitlesel yürütüldüğü yerdir. Gelenekselliğin ve erkek egemenliğinin bu kadar güçlü olduğu bir coğrafyada bunun kolay kazanıldığı düşünülmesin. Öncü kadınlar ve savaşçıların büyük kopuşlarıyla, savaşın içinde yer alma kararlılıklarıyla başarılmış ve toplumsallaşmıştır. Erkek egemen sistemin en büyük üstünlükleri olan silah ve zor aygıtlarını kullanma tekelini parçalayan ve kendini her yönden silahlandıran kadın bunu başarmıştır. Bu silahları özsavunmada tek tek kullanmanın yanı sıra kadın ordulaşması ile birlikte güçlü politik silahlı bir örgütlenme düzeyine ulaşmıştır. Bugün, öz savunma artık kadınların bilincinde verilidir. Bu konuda tacize, tecavüze ve erkek egemen devlete karşı yönelecek öncü öz-savunma pratikleri, özsavunmayı daha etkin ve kullanılır bir mücadele biçimine dönüştürecektir.      

Rojava Devrimi’ne katılım sürecinizden ve bugün devrim içinde üstlendiğiniz görevlerden bahsedebilir misiniz? 

Cevahir Deniz: Rojava devrimine katılmadan önce de, devrimci gençlik mücadelesinin içerisindeydim. Demokratik lise mücadelesi ile örgütlü devrimciliğe adım attım. Gezi ayaklanması ve sonrasında oluşturulan park forumları, Kobane direnişi, üniversitelerdeki anti-faşist mücadele özcesi devrime katıldığım tarihe kadarki gelişen toplumsal hareket ve eylemlerin içerisinde yer aldım. Kobane direnişi, birleşik devrimimizin geleceği için bir dönüm ve atılım noktası oldu. Her bir devrimcinin bu atılım karşısında eski pozisyonunu terk edip daha yeni ve devrimci bir mevziye geçmesi gerekiyordu. Ben de birleşik devrimimiz için tarihsel dönemdeki bu sürecine katılmak için devrimin topraklarına geldim. Bugünde devrimin savunulmasında görevler üstleniyorum.  

Devrimin özsavunmasında gençlik nasıl bir rol oynuyor ?

Rojava devriminin başından bugüne kadar genç kadın ve erkek savaşçılar hem ordunun hemde halk savunmasının esas gücünü oluşturmuşlardır. Bu güç gençliğin savaşçı yapısı içerisinde niceliksel bir gücünden öte niteliksel olarak kendini her alanda hissettirmiştir. Gençlik, savaş cephelerinde ve hamlelerde cesaret ve dinamizmi ile öne çıkarken başta FOC kuvvetleri olmak üzere uzmanlık branşlarında, saha ve cephe yönetimlerinde de yer almaktadır. Gençliğin savaş cephelerinde yarattığı etki toplumsal inşa çalışmalarında rolünü ve gençliğe duyulan güveni büyütmüştür. Özellikle sömürgeci rejimin Kürt ve Arap halkları arasındaki düşmanlaştırma politikalarına karşı Efrin’den, Rakka’ya Serekaniye’den Deyra Zor’a kadar savaş cephelerinde halk gençliğinin kanları birbirine karışmış, aralarındaki bağları güçlendirmiştir. Bu bağlamda gençliğin devrimin savunmasında üstlendiği rol, toplam olarak devrimimizin gelişimi ve kökleşmesinde de kendini göstermiştir.

Rojava Devriminin deneyiminden bakarak gençliğin devrimci savaş ve özsavunma ile ilişkisini nasıl tarifliyorsunuz?

Gençlik, sınıf savaşımları tarihinde devrimci savaş, mücadelenin şiddet ve zor araçlarına dayanan biçimlerinde buz kıran rolü oynamıştır. Rojava devrimindeki rolü, bu tarihsel birikim ile değerlendirilmelidir. Ekim devriminde genç işçilerin öncülüğünde kurulan müfreze grupları, Nazi faşizmine karşı 500.000 komsomolun gönüllü olarak kızıl orduya katılımı yine Çin, Vietnam, Küba devrimci gerilla ve halk ordularında gençliğin kitlesel katılımları bu mirası yarattı. 71 devrimci atılımının öncüleri bu tarihsel mirasa dayanarak Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelesinde bir sıçrama yaşatmışlardır. Gençliğin, devrimci savaştaki rolü romantizm ya da heyecanlı bir macera değil, kapitalizmin gerçeğinde yatan zorunluluktur. Rojava Devrimi’nde şehit düşen komünist gençler ve yüzlerce ölümsüz bunun en güçlü örneğidir.

Rojava Devrimi savunmadan inşaya gençliğin öncülüğünde ilerliyor. Peki devrim ve devrimler nasıl bir gençlik istiyor ?

Rojava devriminden, gençliğe çıkarılacak en önemli sonucun kopuş olduğunu düşünüyorum. Bu kopuş burjuva ideolojiden, onun görünür/görünmez bütün bağlarından, sisteme duygu, düşünüş ve davranış tarzından kopmaktır. Bunlar ise soyutlama ya da bilinmez bir geleceğin sorunu değildir. Devrimin ihtiyaçları üzerinden şekillenmektedir. Görüyoruz ki devrim, ona uygun düşünmeyi, yaşamayı, mücadele araç ve biçimlerini buna göre örgütlemeyi gerektiriyor. Bunun anlamı, devrimin ihtiyaç duyduğu bütün mücadele yöntemlerine başvurmak ve tüm devrimci görevleri tereddütsüz kabul etmektir. Bu yüzden gençlik politik mücadelede olduğu kadar, politik askeri savaşımda ve silahlı mücadelede de öne çıkmak ve onun örgütüyle buluşmak zorundadır. Gençliğin politik-askeri mücadelede sorumluluk üstlenmediği bir devrimin başarısı söz konusu olamaz. Bu başarıldığı ölçüde devrimin zafer yürüyüşü hızlanacaktır.