Che ile Randevulaşmak – Sinan Aydın

9 Ekim 1967 şafağında yankee emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçileri tarafından Bolivya dağlarında kuşatılan isyancı gerilla komutanı Ernesto Che Guevara’nın bir kavga neferi olarak düşmesinin üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçmiş bulunuyor. Biliniyor ki Che’nin yaralı bir savaşçı olarak kurşuna dizildiği o sabahta emperyalistler, tekelci burjuvazinin temsilcileri ve tüm dünya gericiliği yeni bir dünyaya uyandığını varsayıyordu. Gazeteler ve radyolar görülmedik bir hızda yayın yapmaya başladılar. Karşı devrim; büyük bir isyancı önderden ve gerilla savaşçısından kurtulduğunu düşünüyor, dört bir yandan aldığı devrimci darbelerin ortasında geçici zaferini kutluyordu.(!) İşte böylesi bir anda yani tüm isyancı halkların ve onların devrimci öncülerinin zor ve acılı olduğu düşünülen bir zamanda Küba’nın genç bir devrimcisi şöyle haykırdı. “Che’nin ölmüş olması önemli değildir. Önemli olan onun gibi bir insanın yaşamış olmasıdır.“ Bu sözler, karanlığın yalan perdesinin yırtıldığı ilk anlardı. Karşı devrimin zafer değil büyük bir yenilgi kazandığını söyleyen o genç devrimci, Che’nin bir başkaldırı manifestosuna dönüşeceğini vurguluyordu. Devrimin önder komutanı ve Ernesto’nun silah arkadaşı Fidel Castro da Che’nin tarihe kazanıldığını dünya halklarına ilan ederken “9 Ekim 1967 günü itibariyle Che; tüm ezilenler, tüm sömürülenler, tüm yurtsever, demokratik güçler, tüm devrimciler için ölümsüz ve yenilmez bir simgeye dönüşmüştür.” diyecekti ve devrim bir kez daha haklı çıktı. Che kurşuna dizildiği o sabahtan bugüne, kesintisiz bir devrim çağrısı, taraflaştırıcı bir devrimci ayraç, dizginlenemez bir isyancılık ve sınırsız bir düzen yıkıcılığın sembolü olarak yaşamaya devam ediyor. Öyleki dünyanın neresine gidilirse gidilsin onun bayraklarının yer almadığı devrimci bir eylem bulabilmek mümkün değildir. Che’nin fotoğraflarıyla süslenmemiş herhangi bir devrimci gençlik kurumu, gazete bürosu ya da siyasi parti temsilciliği yoktur. Her yerde devrimci yayınlar Ernesto’nun adıyla çıkmaktadır. Özgürlük, devrim ve sosyalizm için savaşan isyancı orduların, antifaşist kuvvetlerin ve devrimci gerillaların silahlarında Komutan Guevara’nın adı yazılıdır. Artık Che tam da kendisinin arzuladığı gibi bir devrim çağrısıdır.

Che Tarzı Devrimcilik ve Gençliğin Politik Öncülüğü
Elbette ki Che’nin devrimci mirası oldukça geniş bir çerçevede sahiplenilmiş, dünyanın bütün ezilenleri ve devrimci kuvvetleri Ernesto’nun çağrısını eylemle yanıtlamıştır. Ancak vurgulamak gerekir ki tüm bu kavgaların içerisinde, devrimci gençliğin eylemi ve Che’yi sahiplenme düzeyi oldukça özgün ve ayırt edicidir. Che, tüm devrimci anlamlarının yanı sıra gençliğin devrimci sembolü ve genç devrimcilerin ilham kaynağı olarak da tarihe kazınmıştır. Bir bakıma böyle olması kaçınılmaz, o bilinen deyişle eşyanın tabiatına uygundur çünkü toplumsal kesimler arasında Che’nin mesajını en hızlı alacak ve bunu kendisinde somutlayacak olan gençliktir. Nesnel olarak Che’nin devrimci karakteri ile gençliğin kendine has nitelikleri arasında büyük benzerlikler vardır. Che’deki cüret, hesapsızlık, adanmışlık, öncüleşme ve imkansızı ele geçirme kararlılığı gençliğin aklını ve yüreğini temsil etmektedir. Tıpkı Che gibi gençliğinde statükosu ya da onu bağlayıcı düzeniçi konumları yoktur. Aksine devrimcileşme potansiyeli olabildiğine güçlü, atak ve dinamik olduğundan Che’nin yolundan yürüyecek en temel güçtür. Gençliğin Che ile randevusuna geç kalmaması bu yüzdendir.

Siyaset tarzı bakımından da Che Guevara ile gençlik arasında benzer bir köprü inşa etmek olanaklıdır. Che’deki politik öncülük fikri hangi mücadele tarzında olursa olsun gençliğin tarihsel misyonuyla uyumludur. Elbette devrim gibi meşakatli ve zorlu bir eylemin bütün sorumluluğunu, atılgan ve savaşkan olduğu için tek başına gençlik omuzlamayacaktır ama gençlik, toplumun farklı kesimlerini harekete geçirmede hareket halindeki kitlelerin mücadele azmini düzen dışı hedeflere yöneltmede ve düzenin sınırlarına hücum etmede önemli roller üstlenecektir. İşte 68 gençlik hareketi; Che’nin bir devrim bayrağı olarak göndere çekilmesinden bir yıl sonra tam da Che’nin sözleriyle “Gerçekçi ol, imkansızı iste.” diyerek yeni bir devrimci dönemin kapısını açmıştır. Türkiye ve Kürdistan devrimide de aynı yolu takip ederek ilerlemiştir. Tereddütsüz söylenebilir ki Deniz, Mahir ve İbrahim’le simgeleşen devrimci gençlik kuşağının takip ettiği yol Ernesto Che Guevara’nın yoludur. Che’nin politik öncülük fikri, halk hareketleine öncülükten en militan anti-emperyalist eylemlere kadar devrimci gençliğin her eyleminde verilidir. Emperyalist 6. Filo denize döküldüğünde ya da Kommer’in arabası yakıldığında “Ernesto’ya bin selam!” diye slogan atılmasının devrimci anlamı budur.

71 devrimciliğinin sınırsız ve adanmış militanlığına bakıldığında da Che’yi görmek mümkündür. Devrimin zaferi için silahlı isyanın tek kurtuluş yolu olduğunu Che’nin devrimci pratiğinden öğrenen devrimci gençlik önderleri, tereddütsüz bir şekilde karşı devrime hücum etmiş, içinde bulundukları olumsuz koşulları umursamaksızın Che gibi silahlı mücadeleye atılmışlardır. Burada altı çizilmesi gereken Che’deki yol açma iradesidir. O, devrimci eylemiyle buzu kırmış ve yolu açmıştır. Che’nin yolundan yürüyen devrimci gençlik de bu halkaya sıkıca bağlanarak ilerlemiştir. Che’de doruğuna ulaşan ve onun isyancı ruhuyla tüm dünyaya yayılan politik öncülük iddiası, devrimin en olumsuz gözüken koşullarında dahi kavgaya atılarak devrimin akabileceği yeni kanallar açabilmektir.
Che’nin her daim gençlikte somutlanacak olan politik öncülük iddiası bugün de yeni yollar açmaya devam ediyor. Bugün her kim ki Che ruhunun yok olduğunu söylüyorsa o en büyük yalancıdır. Belki Che’nin ruhu yaralar almış ve zayıflamıştır. Ya da Che tarzı politik öncülük arzulanan düzeyde değildir. Ancak tüm bunlardan daha önemlisi Che Guevara, gençliğin devrimci eyleminde, kavganın tam ortasındadır. Yenilmemiştir ve daha güçlü ayağa kalkmanın imkanlarıyla doludur. Çok uzak değil, Gezi barikatlarında direnen on binlerce halk gencinin yüreğinde, onların kendini sakınmadan yürüttükleri kavgada Che soluk alıp vermemiş midir? Peki, Rojava Devrimi’ne, Kobane’nin en önsiperlerine koşan genç komünistlerde, Che’nin adanmışlığı, Che’nin enternasyonalizmi yok mudur? Tam da Che Guevara’nın sözleriyle “ hadi gidelim dostum haksızlıkların öcünü almak için, yenemezsek ölürüz ne çıkar” diyen Sinan Sağır’ın gözlerinde Che’yi aramak boşuna mıdır? Peki Emre Aslan, tıpkı Che gibi “direnenlere şans dilemeyip, onlarla aynı kaderi paylaşmayı” kabul etmemiş midir? Açık ki Che tarzı devrimcilik ve politik öncülük böylesi adanmış genç komünistlerin omuzlarında büyüyor. İşte sınırları yıkarak, gençliğe yürüyeceği yeni bir yol gösteren Roza Renas, faşist saray rejiminin karşısına isyancı bir gerilla olarak çıkan Sarin Awaz, devrimci savaşı yaygınlaştırmak için yönünü Karadeniz’e çeviren Koray Aspir… Eğer bugün Che’nin başeğmez kavga ruhu nerede yaşıyor diye soracak olursak tereddütsüz adını saydığımız genç komünistleri örnek gösterebiliriz ancak unutmamak gerekir ki eğer Che Guevara’dan ve bu kapsamda devrimci gençliğin politik öncülüğünden bahsediyorsak Gezi’den Kobane’ye uzanan birleşik devrim köprüsünden bahsetmek ve onun Che ruhlu 33 kızıl karanfilinin önünde saygıyla eğilmek durumundayız. Sosyalist gençliğin öncülüğündeki bu devrimci eylem baştan aşağıya Che’nin devrimcilik tarzıyla yüklüdür. Sınırları yıkan, düzenden kopuşu simgeleyen, dayanışmayı yüksekte tutan, kendini sakınmayan ve düşlerine sıkıca bağlanan tarzıyla Che’ye ait olan ne varsa bu eylemin içerisinde mevcuttur. Sokakları zorlayan kararlılık, birleşik mücadeledeki ön açıcılık yani politik öncülük anlamı taşıyan her eylemin içerisinde Ernesto’dan bir parça muhakkak vardır.

Bugün var olan ancak ve daha da güçlenmesi gereken Che tarzı devrimcilik budur. Gençlik, tüm toplumsal kesimlere öncülük ve giderek önderlik etme iddiasını büyütecektir çünkü coğrafyamızın devrimci gençlik hareketi Che’den bunu öğrenmiştir. Bunu başarabilecek güç, nitelik ve militanlık gençlikte mevcuttur. Gençlik, ileri bir çıkış sergilediği ve toplumsal çelişkilerin fay hattını eylemiyle parçaladığı anda ezilenlerin hareketi de bir deprem gibi karşı devrimi sarsmaya başlayacaktır.

Che Tarzı Devrimcilik : Devrimden Başka Hayat Yoktur
Che; adanmış bir devrimcilik sembolü olarak yaşıyor ve düzenden kesin bir kopuşu simgeliyorsa, böyle olması nedensiz değildir. O büyük gerilla komutanının omuzlarında devrimin ve devrimciliğin ihtiyaçları dışında başka bir sorumluluk yoktur. Onun bütün dikkati devrimin üzerinde çivilenmiştir. Devrimci iddialarını, bu iddialarına denk düşen bir devrimcilik tarzıyla başarmıştır. Bunun anlamı düzene ait ne varsa tutuşturup küle çevirmektir. Devrimciyi geriye çeken, açık ya da gizli onun bilincini sınırlandıran, düzenden kopuşunu yavaşlatan her ne varsa kesin bir biçimde geride bırakmaktır. Che’nin çağrısı basit anlamıyla günün yirmidört saatini devrimciliğe ayırmak değildir. Bütün düşüncelerini, bütün hareketlerini, bütün eylemlerini devrim ile yoğurmaktır. Che gibi olmak “Devrimden başka hayatım olmadığı gibi devrim için yapamayacağım bir şey de yoktur.” diyebilmektir. Devrimci, devrim için yapabildiklerini çoğalttığı ölçüde sınırlarını yıkacak ve özgürleşecektir.
Bu yüzdendir ki Che tarzı devrimcilik soyut bir kavram değil her devrimci için bilinçle yürünmesi gereken açık bir eylem güzergahıdır. Her kim ki düzenle olan bağlarına bilinçli olarak hücum ediyorsa Che orada zafer kazanmıştır. Korkularını, eksikliklerini, çekincelerini ve düzenle olan bağlarını yenmek için savaşan devrimcinin bu eylemi, Che üzerine söylenmiş en etkili sözlerden daha değerlidir.

Ernesto, bir kez olsun arkasına bakmadığı devrimci yaşamıyla büyük bir miras bırakmıştır. Hatırlayalım, ne diyordu komutan: “Bir şeye tutkuyla bağlanmak için onu çok sevmelisiniz, çok sevmek içinse ona inanmalısınız.” İşte devrim ve devrimcilik de tam olarak budur. Eğer devrime ikirciksiz bir şekilde inanıyorsanız, onun bütün gerekliliklerini de yerine getirmeye hazırsınız demektir. İnancınız yalın ve keskin olduğu müddetçe kimsenin sizi devrimcilik için, eyleme geçmek için, şu ya da bu faaliyeti sürdürmek için zorlaması gerekmez. Bu bakımdan devrimci gerili bir yay gibi fırlamaya hazır olandır. Yine Che’nin sözleriyle “Devrimciliğin ateşi insanın yüreğinde tutuşmuştur.” Bu ateşi harlamak her devrimcinin görevidir. Şu an içinde bulunduğumuz dönem Che’yi yeniden kazanmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdir. Che tarzı devrimciliğe kitlesel yanıtlar verme görevi tüm yakıcılığıyla ortadadır. Ve bunun başarılması için bir kez daha gençliğin devrimci öncülüğüne ihtiyaç vardır.

Bugünün doğru sorusu, tıpkı Che’nin ruhuyla sınırları yıkanların bir duvara yazdıklarıyla aynıdır. “Sen değilsen kim, şimdi değilse ne zaman?” Cevabı oldukça basit olan bu sorunun tek doğru yanıtı “Herkesten önce, ben.” diyebilmek “Gün bugündür.” inancıyla harekete geçmektir. Che gibi yıldızlaşan genç komünistler, militanlığın ve adanmışlığın yolunu gösteriyor. Bu yolu takip eden her devrimci, Che ile randevusuna zamanında yetişecektir.