Biz 20 Yaş Altı, Evde ‘Zor Duruyoruz’! – Eylem Özkan

“Acının boyunduruğunda çömelip

Kendini dinlemek değil kuluçka gibi

Ve yasaklamak değil kendimize,

Arzuları ,düşleri ve eylemi.”

 

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı saran Covid-19 Türkiye’de yayılıyor ve her geçen gün vakalar-ölümler artarak ilerliyor. Virüsün gençlere bulaşma oranı zayıf olsa da, krizi fırsat bilen devlet, genç – yaşlı demeden herkesi sömürmeye çalışıyor. Elbet de sarayda sefa sürenler işçileri, kadınları, öğrencileri kısaca ezilenlerin ezilenlerini düşünmeden konuşuyorlar. “Evden çıkma“ demek ve halktan dilenmek işlerine geliyor, amaçları ise “Bu halkı daha nasıl sömürebiliriz?” sorusuna binlerce yanıt bulmaktır. Her şeyi kamulaştırarak, sermayedarlar tarafından değil; halk tarafından bakarak yani bizleri katleden kapitalist sistemle değil, sosyalizmle kurtulabiliriz içinde bulunduğumuz durumdan. Fakat görüyoruz ki iktidar halktan para (ç)almak dışında hiçbir şeyi tam olarak beceremediği gibi durumu iyice buhrana sürüklüyor. 

20 yaş altına Covid_19 salgını sebebiyle sokağı yasaklayan ve Covid_19’un aldıkları önlemlerden güçlü olmadığının propagandasını her fırsatta yapan iktidar 10 Nisan akşamı gece yarısına saatler kala sokağa çıkma yasağı ilan ederek açlık ve geçinememe kıskacında olan binlerce insanı bir gecede sokağa çıkardı. Halk marketlere akın etti, iktidar halkın sokağa akın edeceğini düşünmekten bile yoksun durumdadır. Halkın marketlere akın etmesinin, canını tehlikeye atmasının sebebi ise güvensizliktir. Bu, erkek egemen kapitalist sistemin savunucularının söylediği hiçbir sözü yerine getirememesinin verdiği güvensizliktir. Onlar saraylarında rahatça otururken, halkın kendi başının çaresine evde kalarak bakması gerektiği ima edilerek -daha doğrusu açık açık söylenerek- en doğal haklarımızdan yoksun bırakıp, haklarımızı gasp ediyorlar. Yıllardır emeğini sömürdükleri işçilere ücretli izin vermiyorlar; bu kadar alçak ve aciz durumdalar. Emekçiler çok zor şartlar altında geçinmeye çalışıyor, birçoğu sigortasız çalıştırılıyor ve devlet ücretli izin vermeyerek yaşamlarını tehdit ediyor. Covid-19 virüsü ile beraber işsizlik oranı arttı ve insanlar yaşamak için çalışmak zorunda fakat böyle bir sistemde ya virüsten öleceksin ya da sistemden. Birçoğumuz kirada oturuyor ve ödemelerimiz devam ediyor. Peki halk bu kadar sefil haldeyken nasıl evde kalacak? Elbet de bunu da kimse düşünmüyor, tek düşündükleri: sermayedarlar ve daha fazla kar. Onlar sokağa çıkma yasağında bile halkı düşünerek karar vermediler çünkü halkı düşünselerdi ücretli izin verirlerdi fakat işçiler, evsizler, yoksullar kısacası bu ezilen halk ölümle burun buruna getiriliyor. 

Öğrencilere ise bu durum şaşırmadığımız ve tahmin ettiğimiz gibi yansıdı. Geçtiğimiz günlerde birçok üniversiteli arkadaşımızın bursları kesildi, yurtlarını karantina için kullandılar. Yurtların karantina alanı olması ne kadar mantıklı? Elbet de mantıklı değil. İktidarın bilinçsizliği ve acizliği sınır tanımıyor, yaptıkları daha doğrusu yapamadıkları ile bunu görüyoruz.

 

Peki Covid-19 ve Liseliler?

 

Şu anki bulunduğumuz durumun en çok etkilediği kesimlerden biri de; liseliler. Biliyorsunuz ki sistemin bizleri yarış atı gibi görüp tabi tuttuğu belli sınavlar var ve bu sınavlar ertelendi. Sınavın ertelenmesi nedeniyle bazı bizleri ayrıştıran, eleyici konular çıkartıldı. Bunlar ise rekabeti daha da arttırdı. Okulların Covid-19’dan sonra 2 hafta tatil vermesiyle beraber aile içi sorunlar oluşmaya başladı; çocukların okulda ebeveynlerin işte olduğu bir düzen bozulmuş oldu ilk etapta. İlk hafta ders işlenmedi ikinci hafta uzaktan eğitim başladı ama bu uzaktan eğitimin de nasıl olacağı nereden olacağı konusunda bir bilgi karmaşası da hakimdi. Eba’dan başlatılan uzaktan eğitim, birçok öğrenciyi dışta bırakan bir ”çözüm” oldu adeta. Köyde yaşayan, durumu iyi olmayan, yoksul yerlerin çocukları uzaktan eğitimden faydalanamadı. Verilen uzaktan eğitimler ortaokulundan lisesine tam anlamıyla fiyaskoydu. Ortaokul öğrencilerine sandviç yapımı, damacanadan su nasıl doldurulur gibi saçma sapan konular öğretilirken, lise öğrencilerine de Adnan Menderes’in idamından tutun da materyalizm ve ateizmin yanlışlığına kadar her şeyi kendi propaganda aracına dönüştürdüler. AKP, Covid-19 koşullarında da kendi ideolojik alanını yaratmak ve genişletmek istiyordu, elbette. 

Bizlere devletin dini ve dili öğretiliyor ve bizler yıllardır bununla mücadele ediyor ve bilimsel, eşit, anadilde eğitim taleplerimizle mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu sürecin bir de mağdur meslek lisesi öğrencileri var. Stajyerlik yapan bu öğrenciler ise okullar tatil edilmesine rağmen ”zorunlu staja” gitmeye devam ettiler. Meslek lisesi sıra arkadaşlarımız ucuz emek gücüyle sağlıksız ve güvencesiz bir biçimde çalıştırılıyor. Dershanelere gelecek olursak, dershaneler de uzaktan eğitime geçmesine rağmen Covid-19 virüsünden önce alınan dershane ücretleriyle aynı ücreti bu koşullarda da alınmaya devam etti. Birçok sıra arkadaşımız online eğitim göremiyor ve iktidar taleplerimizi karşılamıyor, karşılamadığı gibi de baskı uyguluyor, susturmaya çalışıyor. Ayrıca imkanları olmadığından kaynaklı uzaktan eğitimden de faydalanamayan çoğu öğrencinin aileleri de ”zorunlu ücretsiz izin”e tabi tutuldular, işten atıldılar ya da hala ”ya açlıktan öleceksin ya da virüsten” diyen patronların fabrikalarında, atölyelerinde çalıştırılıyorlar. Lise son sınıflar ise ”her an her şey çıkabilir tedirginliğinden” dolayı sınava çalışırken bir yandan da geleceksizlik kaygısına ve umutsuzluğa kapılmış durumda. 

Liseli genç kadınlar için ise durum çok farklı değil, yapılan bütün araştırmalarda ev içi şiddetin arttığı karantina koşullarını en ağır biçimde hisseden genç kadınlar oldu kuşkusuz. Eve kapatılan, telefonuna el koyulan, sürekli olarak ”kiminle konuşuyorsun?” baskısı altında olan, ”sofrayı kaldır, çay koy” cümlelerine maruz kalan, bunlardan dolayı oluşacak herhangi ”olumsuz” durumda şiddet gören genç kadınlar oldu bu süreçte. Covid-19 virüsünü yaratan erkek egemen kapitalist sistem yüzünden kadınlar bu tip şiddetlerle daha sık karşılaşıyor.

 

Ne Yapmalıyız?

 

Sıra arkadaşlarımızın katili, en doğal haklarımızın düşmanı, halka ve öğrencilere düşman bu sisteme karşı olan mücadelemize devam edeceğiz! Şu günlerde liseliler olarak omuz omuza verip, bu eşitsiz sistemi yaratanlara karşı mücadeleye devam etmeliyiz. Bütün liselileri taleplerimiz için mücadeleye çağırıyoruz. Zaman korkma zamanı değil, cüret etme ve direnme zamanıdır. Yıllardır verdiğimiz mücadelede sen de saflarımıza katıl, sen de en doğal haklarına sahip çık. Katledilen, okuma hakkı elinden alınarak çalıştırılan, meslek liselerinde ucuz emek gücüyle çalıştırılan, okulda ve evde şiddete maruz kalan, okulda tacize uğrayan, anadilinde eğitim göremeyen sıra arkadaşların ve kendin için bu cinsiyetçi, anti bilimsel, bizleri müşteri olarak gören eğitim sistemine karşı mücadele ver. Yıllardır anadilde, cinsiyetçi olmayan, parasız ve bilimsel eğitim taleplerimize nasıl karşılık verdiyseler bugün hâlâ aynı şekilde karşılık verip, taleplerimizi kabul etmeyip, bizi susturmaya çalışıyorlar. Biz liseliler, taleplerimiz kabul edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz. Devlet bizi susturmaya çalışmaya devam edecektir fakat bizleri baskılar, tehditler yıldıramaz çünkü bizler gücümüzü biliyoruz, korkmuyoruz ve cüret ediyoruz!