Dev-Genç: Militan, Kitlesel ve Birleşik Geleneğimiz – Özgür Alçay

Dev-Genç, devrimci gençlik hareketinin her daim en önemli tartışma konularından birisi olmuş, üzerine çokça yazılıp çizilmiş ve güncelliğini hiçbir zaman yitirmemiş olan oldukça belirleyici tartışma başlıklarından birisidir. Öyle ki yakın döneme kadar Dev-Genç geleneğinin tarihsel mirası üzerine yürütülen bir dizi tartışma, politik öznelerin en temel gündemlerinin başında gelmekteydi. Günümüzde de bu geleneğin sürdürücüsü olmak hemen her gençlik örgütünün devrimci-demokratik faaliyetlerine ilham veren bir motivasyon ve inanç kaynağı olmayı sürdürüyor. Politik mücadelede çıkış yapmanın yolunu arayan her öznenin yolu şu ya da bu biçimde Dev-Genç’le buluşuyor. Dev-Genç, politik çizgisi, örgütsel yapısı, tarihsel şekillenişi ve var oluş tarzıyla devrimci gençlik hareketi içerisindeki aktüelliğini koruyor.

Elbette ki devrimci gençlik militanları kadar faşist rejimin sözcüleri de Dev-Genç üzerine çokça tartışma yürütmüştür. Özellikle Dev-Genç’in örgütsel varlığını sürdürdüğü tarihsel kesitlerde egemenlerin kara propagandası, yalan ve demagojisi onun üzerinde olmuştur.  Günümüzde ise bu saldırılar daha çok ideolojik karakterlidir. Öyle ki devrimci gençlik mücadelesi, yeri gelmiş darbecilikle suçlanmış, kimi zaman egemenlerin şiddet oyununa gelmekle itham edilmiş, bazen “aşırı sol” olarak görülmüş bazen de devrimci karakteri unutturularak “güzel çocuklar” derekesine indirilmiştir. Amaç, Dev-Genç mücadelesinin çarpıtılması ve yeni kuşaklar üzerindeki devrimci etkisinin sınırlandırılmasıdır. 

Dev-Genç’in 10 Ekim 1969 yılında gerçekleşen kuruluşunun üzerinden elli bir yıl geçmiş bulunuyor. Bu yıl dönümü vesilesiyle Dev-Genç’in mücadelesine yeniden bakmak, devrimci gençlik mücadelesinin köşe taşlarını analiz etmek ve gerçekleştirdiği sıçramayla yeni bir devrimcilik zeminini oluşturan pratiğinden dersler çıkartmak öğretici olacaktır. Ayrıca günümüz devrimci gençlik hareketinin içerisinde bulunduğu durum, Dev-Genç’in eyleminden öğrenmeyi  aktüel kılan bir başka nedendir. 

Bu bahiste “Dün dünle gitti.” demek ya da Dev-Genç mücadelesini nostaljik bir hatıra olarak değerlendirmek doğru değildir. Dev-Genç deneyimi, kaba ve dogmatik bir analizin konusu edilmez ve eksikliklerinden devrimci dersler çıkarılırsa bugünün mücadelesine çok büyük katkılar sunacaktır. Mesele öğrenmesini bilmektir. 

Birleşik, militan ve kitlesel bir devrimci gençlik hareketi yaratmak için öncü sorumluluklar üstlenen sosyalist gençlik ise gençlik hareketinin ortak mirası olan Dev-Genç mücadelesine daha yakından bakmak ve bu tarihten günümüz için ışık yontmak zorundadır. Bu görev, daha çok pratik-politik mücadelede yerine getirildiği gibi teorik bir kavrayışa da bürünmelidir.  Bu uğraş, devrimci gençlik hareketi içerisinde entelektüel gevezelik yapmak için değil, somut durumun somut ihtiyaçlarına yanıt olmayı başaran devrimci gençlik eylemini inşa etmek içindir. 

Dev-Genç, Denizlerin, İbrahimlerin ve Mahirlerin bizlere mirasıdır.

 

Dev-Genç Kitlesel Ve Militan Gençlik Örgütüdür

Dev-Genç, Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun 10 Ekim 1969’da gerçekleşen dördüncü kurultayında, devrimci gençlik mücadelesinin yükselen kitleselliğine ve militanlığına yanıt olabilmek için kurulur. Bir anlamda o, kitle eyleminin içerisinden doğmuştur ve daha ileri sıçrama kararı alan devrimci gençliğin iradesiyle kendi varoluşunu tamamlamıştır.

Bu bakımdan Dev-Genç, 1960’ların başından itibaren yükselen toplumsal hareketin ve buna öncülük eden devrimci gençlik mücadelesinin yaratmış olduğu tarihsel birikiminin ürünüdür. Döneme damgasını vuran işçi eylemlilikleri, köylülerin toprak işgalleri, üniversitelerde yaygınlaşan akademik-demokratik talepli mücadeleler, boykotlar, işgaller ve elbette ki anti-emperyalist mücadeleler Dev-Genç’in üzerinde yeşerdiği toprağın ta kendisidir. Bir anlamda Dev-Genç, devrimci gençliğin siyasal olgunlaşmasının ve eylemlerini daha yetkin bir örgütsel biçimde sürdürme arayışının ifadesidir. 

Onu böylesi bir tarihsel çıkışa zorlayan ise devrimci gençlik mücadelesinin reformizm tarafından düzen sınırlarına çekilmek istenmesidir.  Öyle ki devrimci gençliğin yükselen dinamizmi karşısında TİP yönetimi “güleryüzlü sosyalizm”, “barışçıl devrim”, “ileri demokrasi” , “parlamentarizm” ve “sendikalizm” savunuculuğu yapmıştır. Gençliğin militan eylemi “Aman ha faşizmin oyununa gelmeyin.” denilerek engellenmek istenmiştir. Düzen sınırları zorlayan her eylemin karşısında dönemin “eski tüfekleri” vardır.

Ancak gençliğin devrimci kararlılığı TİP yönetiminin pasifizmine boyun eğmez. TİP’in gençlik örgütü olan Fikir Kulüpleri Federasyonu, devrimci gençliğin reformizme karşı en sert ideolojik mücadele yürüttüğü yerlerden birisine dönüşür.  Gençlik kitlelerini doğru siyasal çizgiye kazanan devrimci gençlik ilk olarak Ocak 1969’da gerçekleşen FKF 3. Kurultayında yönetimi kazanır. Bu gelişme, yükselen sınıf mücadelesinin ve kitle hareketinin dolaysız bir yansımasıdır. 

Bu gelişmenin sonucu olarak devrimci gençliğin büyüyen etkisi her alanda kendisini göstermeye başlar. O güne kadarki en kitlesel köylü eylemleri olan Akhisar, Ödemiş mitingi ve yine bir dizi toprak işgali devrimci gençliğin öncülüğünde gerçekleşir. Başta 6. Filo eylemleri olmak üzere gençliğin anti-emperyalist mücadelesi daha militan bir karakter kazanarak kitleselleşir. Bu süreç içerisinde işçi eylemleriyle bütünleşmenin hızı da artar.  Üniversite işgallerini bir mücadele yöntemi olarak devrimci gençlik mücadelesine kazandıran İstanbul ve Ankara Üniversitesi işgalleri de aynı aylarda gerçekleşir. 

Devrimci gençliğin FKF yönetimini kazanmasıyla birlikte FKF kısa zamanda bir tartışma kulübü olmaktan kurtulmuş, anti-emperyalist eyleme öncülük yapan ve kitleleri peşinden sürükleyen devrimci gençliğin tek merkezi kitle örgütü durumuna yükselebilmiştir. Bu olayla iç içe bir şekilde Türkiye’de anti-emperyalizm siyasi bir çizgi haline gelmiş ve gençlik kitlelerini sürükleyen bir nitelik kazanmıştır. Yine bu gelişmenin bir sonucu olarak devrimci mücadelenin kitlelerle kurduğu ilişki en geniş sınırlarına ulaşmış ve o güne kadarki en anlamlı ilişkileri yaratmıştır. Devrimci gençliğin öncülüğündeki bu süreç, devrim ve sosyalizm propagandasını aydın uğraşı olmaktan çıkarak ona kitlevi bir nitelik kazandırabilmiştir. 

Ancak devrimci mücadelenin kitleselleşmesiyle birlikte kavganın ihtiyaçları da genişlemiştir. Devrimci gençliğin yönetimindeki FKF, örgütsel biçimi ve yapısıyla bu ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır. Artık devrimci gençliğin görevi yükselen mücadeleye yanıt olabilecek, öncü-militan ve kitlesel bir gençlik örgütü inşa etmektir. 

Dev-Genç, politik mücadelenin gereklilikleriyle bunun örgütsel biçimleri arasındaki boşluğu doldurmaya aday olan devrimci gençlik iradesinin ete kemiğe bürünmesi olur. Farklı siyasal eğilimlerin sahibi olan devrimci gençlik grupları, “gençliğin devrimci eyleminin birliği” için Dev-Genç’te bir aradadır. Siyasi muhtevasına paralel olarak, pratik eylem birliği bakımından da Dev-Genç kitlelerle çok sıkı ilişkiler kurmayı başarır. Gençliğin en kitlesel ve birleşik mevziisi olan Dev-Genç, aynı zamanda sokaktaki tek militan güçtür. Kitleselleşmeyi militanlaşmayla birlikte ele alan devrimci gençlik hareketi, biri için diğerinden vazgeçmeyi yanlış bir görüş olarak değerlendirmiştir.

Bu bağlamda Dev-Genç devrimciliğin kitlesel bir karakter kazanmasının ürünü olduğu gibi aynı zamanda  devrimci gençlik mücadelesini daha fazla kitlesel kılmıştır. Dev-Genç’in politik mücadele hattı da kitlelerin istek ve arayışlarının üzerinde oluşturulmuştur.  Bu bakımdan Dev-Genç, yalnızca öncü devrimci kadroların örgütlenmesi ya da kitlelerden kopuk bir militanlık değil, bir bütün olarak gençliğin daha devrimci bir pozisyonda konumlanmasıdır.

 

Gençliğin Birleşik Mücadelesi ve Dev-Genç

Dev-Genç’in tarihsel gelişimi analiz edildiğinde onun eylemine, kitleselliğine ve militanlığına yön veren en önemli ayracın birleşik karakteri olduğu görülmelidir. Dev-Genç, gençliğin birleşik cephesel örgütü olmayı başardığı için bu düzeyde kalıcı bir iz bırakabilmiştir.

Bugün her ne kadar Dev-Genç’in birleşik karakteri unutturulmak ve yalnızca kimi siyasal geleneklere sıkıştırılmak isteniyorsa da gerçek böyle değildir. FKF’nin kurulduğu 1965 yılından başlayarak Dev-Genç’in resmi olarak yasaklandığı 1971 yılına kadar geçen süre içerisinde gençlik hareketi birleşik tarzda ilerlemiştir. Hem FKF hem de Dev-Genç içerisinde farklı siyasal çizgileri ve farklı devrim stratejilerini savunan kişi ve gruplar bir arada yer almıştır. Üstelik bu gruplar arasındaki ideolojik mücadele de olabildiğine sert geçmiştir. Ancak tüm siyasal farklılıklara rağmen devrimci gençlik; birleşik ve merkezi örgütlenmesini dağıtmamış, devrimci gençlik hareketinin çıkarlarına bağlı kalarak hareket etmiştir.

Bugünden bakıldığında inşa edilmesi oldukça zor görünen böylesi bir birlikteliğin ayağa dikildiği iki dinamik ise örgütsel demokrasi ve devrimci eylem birlikteliğidir. Daha doğru bir tabirle örgütsel demokrasi, devrimci eylem birlikteliğine bağlanmıştır. Geniş katılımlı toplantılar, üniversitelerde amfi, bölüm ve fakülte meclisleri, öğrenci forumları, paneller ve sistematik biçimde gerçekleşen kurultay, konferans ve kongreler devrimci gençliğin en temel demokratik ve örgütsel mekanizmalarıdır. Yine her grup kendi siyasal fikirleri doğrultusunda yayınlar çıkarmış, bu yayınlarda devrimci mücadelenin sorunları üzerine karşılıklı tartışmalar yürütülmüştür.

Ancak böylesi demokratik mekanizmaların birleşik örgütlenmeyi korumaya yetmediği defalarca kanıtlanmış olduğundan meselenin birleşik devrimci eylem yönüne bakmak gerekir. Dev-Genç, en geniş birlikteliğin değil kararlı devrimci eylem birlikteliğinin ürünüdür. Kaldı ki en geniş birliktelikten en kararlı birlikteliğe geçiş FKF’den Dev-Genç’e ilerleyiş sürecinde yaşanmış ve kararsız unsurlar sürecin dışına düşmüştür. Bu kararlı birliktelik devrimci etkisini eylemlerdeki kitleselleşme ve militanlaşmada kendisini göstermiştir. Devrimci eylem birlikteliğinde netleşmiş ve gözünü sokaktan ayırmamış olan devrimci gençlik gruplarının, birleşik ve merkezi bir örgütte yan yana yürümeleri zor olmamıştır.

 

Dev-Genç’in Yolundan Yürümek:  Militan, Kitlesel ve Birleşik Bir Gençlik Hareketi İçin İleri

Bugün Dev-Genç tartışması, gençlik hareketi içerisindeki canlılığını koruyor. Öyle ki, bir çok gençlik örgütü yalnızca basit bir soyağacı işlemi uygulayarak kendisini Dev-Genç’in mirasçısı ilan ediyor ve bu geleneğin devrimci birikiminden öğrenme hakkını kendisinden başka kimseye tanımıyor. Dahası böylesi tutumlar gençlik hareketinin en militan damarını daraltırken, bu damarın birleşik ve cephesel karakterini de karartıyor. Devrimci gençlik hareketinin ortak mirası, güncel politik mücadeleler içerisinde yeniden inşa edilmesi gerekirken, “geleneğin sahibi biziz” diyen her tutum devrimci gençlik mücadelesini de yalnızca basit bir nostaljiye hapsediyor.

Ancak durum tam da Dev-Genç kurucularının söylediği gibidir. 

“Geçmişin mirasçısı, geçmişteki kararlı ve uzlaşmaz mücadelelerin mirasçısı olmak isteyen kimse, bugün doğru devrimci çizgide proletaryanın devrimci bayrağını yükseklerde tutmak zorundadır.

Bu bayrağı her kim yükseklerde tutmuyorsa, her kim devrimci hareketin oportünizm oklarına hedef olmasına sebebiyet vererek, hareketi zayıf ve cılız düşürüyorsa, o kişi, mazideki durumu ne olursa olsun, geçmişin temsilcisiyim diye ortaya çıkamaz.”

Bugün devrimci gençlik hareketi büyük imkan ve olanaklara rağmen Dev-Genç’in yaratmış olduğu kitlesel, militan ve birleşik bir örgütlenmeden yoksundur. Tartışmanın çubuğunu böylesi bir hareketin nasıl inşa edilebileceğine yöneltmek ve buna uygun pratik sorumlulukları omuzlamak devrimci mücadeleye soyut bir miras ve gelenek tartışmasından çok daha fazla katkı sunacaktır.  

Mücadelenin bugünkü ihtiyacı, son yıllarda belirli bir eşiği aşmakta zorlanan devrimci gençlik hareketini yeniden militan ve kitlesel olarak var edebilmektir. Bu başarıldığı ölçüde devrimci gençlik öncülük rolünü yerine getirebilecektir. Bu ise gençliğin birleşik devrimci eylemiyle olanaklıdır. Yalnızca son birkaç yılın devrimci gençlik pratiğine bakıldığında görülecektir ki, hareketin kitleselleşme ve militanlaşma eğilimi içerisine girdiği her süreç birleşik devrimci eylemin gücüyle yaratılmıştır. 

İçerisinde bulunulan süreç, Dev-Genç’in gerçekleştirmiş olduğu ileri sıçrama eylemini günün koşullarına uyarlayabilecek bir düşünüş ve devrimci yaratıcılığı gerekli kılıyor.

İddia açık ve yalındır.

Militanlığı ve sokakta dövüşmeyi temel hareket noktası olarak kabul etmeyen ya da sözde kabul edip şu ya da bu sebepten kaynaklı devrimci gençlik mücadelesinin militan gerekliliklerini yerine getirmeyen hiçbir anlayış ve hiçbir örgütlenme yeni bir devrimci gençlik hareketi yaratamaz. Tarih bu gerçeğin sayısız ispatıyla doludur.  Devrimci gençlik hareketi yeni bir sıçrama eşiğine geldiği her süreçte militanlaşarak ileri yürüyüşünü sürdürebilmiştir. Yalnızca Dev-Genç’in kuruluş süreci değil, devrimci gençlik hareketinin yakın tarihi de bunun örneklerini gösteriyor.

Devrimci gençlik hareketinin ihtiyaç duyduğu militanlık, kitlesel bir gençlik hareketi yaratma iddiasıyla iç içe olmak durumundadır. Bu sebeptendir ki devrimci gençlik mücadelesi kitlesel bir hareket yaratma hedefinin üzerinden atlayamaz. Kaldı ki karakteri itibariyle gençlik mücadelesi ancak kitlesel bir hareket yaratabildiği ölçüde politik güç olacaktır. Günümüzün devrimci gençlik hareketi; gençliğin istek, özlem ve arayışlarıyla örtüşen bir politik çizgide gelişecektir. Devrimci gençlik mücadelesi, gençlik kitlelerinin yalnızca kafasını değil kalplerini de fethedecek bir siyasal çizgi yaratma göreviyle karşı karşıyadır. 

Ve devrimci gençlik hareketinin en temel ihtiyacı gençliğin birleşik devrimci eylemini daha güçlü var edebilmektir. Henüz gençliğin birleşik devrimci eylemi merkezi tarzdaki örgütsel biçimler kazanmanın uzağındadır. Ancak sokakta yaratılan birleşik mücadele azımsanmayacak bir deneyim ve politik kazanım biriktirmiştir. Bu politik çizginin devrimci gençlik mücadelesindeki ön açıcılığı artık hiç kimse için tartışma götürmüyor. Öyleyse devrimci gençlik hareketi birleşik mücadeleyi daha stratejik bir görev olarak belirginleştirmeli ve devrimci gençlik mücadelesini bu yoldan ilerletmelidir. Eğer Dev-Genç’ten öğrenmek yalnızca sözsel bir iddia değil aynı zamanda devrimci eylemin esin kaynağıysa başlanılması gereken yer, gençliğin birleşik devrimci eylemi olmalıdır.     

Sosyalist gençlik, devrimci gençlik hareketinin tarihsel mirasını günün devrimci görevleri içerisinde var etmeye ve yeni bir devrimci gençlik hareketinin inşasında öncü sorumluluklar üstlenmeye adaydır. Onun ısrarla sürdürdüğü birleşik mücadele, fiili meşru eylemlilik ve kitlevi politika çizgisi, devrimci gençlik tarihini nostalji konusu olmaktan çıkartarak devrimci eylemin kılavuzu yapabilmek içindir. Bu görevlere sıkıca bağlanmayan ve tüm enerjisini bu uğurda harcamayan her kim olursa olsun güncel politik mücadelenin dışında düşmüş demektir. Dev-Genç’in yolundan yürümek ancak onu da aşacak bir gençlik hareketi yaratma  iddiasıyla mümkündür. Sosyalist gençlik bu yolu devrimci gençlik hareketinin en kararlı birlikteliğiyle yürümeye hazırdır.