Ermeni Devrimci, Partizan; Misak – Arev Baran

“ölüm her yerde aynı

insan bir kere ölür

fakat ne mutlu can verene

halkların kurtuluşu için.”*

şair / gözü pek bir partizan /  kimilerince bir komünist çetesi başı

Ne olursa olsun ‘O’ hayata sevdalı bir devrimciydi.

Misak Manuşyan, 1 Eylül 1906’da Adıyaman’da Ermeni bir ailenin çocuğu olarak doğar. Ermeni soykırımının yaşandığı 1915 yılında dokuz yaşında olan Misak’ın babası, İttihat ve Terakki’nin yönetimindeki katil çeteleri tarafından öldürülür. Annesi ise Deyrizor çöllerine doğru gönderildiği ölüm yolculuğunda açlıktan hayatını kaybeder. Tüm bunlar o zamanlar çocuk yaşta olan Manuşyan üzerinde derin izler bırakmıştır. Bir kürt ailesi onu koruması altına alır, böylece kardeşleriyle birlikte katliamdan kurtulur. Çocukluk yılları Suriye’nin Cuniye kentindeki bir Ermeni yetimhanesinde geçer. 1925 yılında Suriye üzerinden abisi Garabet ile Marsilya’ya geçerler. Oradan sonra da yolları I.Dünya Savaşı’nın, İspanyol İç Savaşı’nın, komünizm düşmanlığının ve otoriter rejimlerin Fransa’ya savurduğu binlerce “yabancı”nınki ile, Paris’te kesişir. Fabrika işçisi olarak çalışmaya başlayan Misak, kısa bir süre sonra kardeşini kaybeder ve 1929 krizinin getirdiği buhranlı günlerde göçmen olduğundan işten ilk atılanlardan olur.

Misak şiir, müzik ve edebiyata ilgilidir ve bunları ele alarak kültürünü yaşatma çabasındadır. Çocukluk tutkusu şiir yazmayı yeniden ister. Arkadaşı Keğam Atmacıyan ile iki tane edebi dergi çıkarırlar: Çank (Çaba) ve Mışaguyt (Kültür). Fransız ve Ermeni Edebiyatları üzerine makaleler yayımlarlar, ayrıca çeviriler yaparlar. Aynı dönemde, Sorbonne’da edebiyat, felsefe, siyasi bilimler ve tarih dersleri alır.

1934’te Misak, Fransız Komünist Partisi’ne üye olur. Aynı günlerde Ermenistan Yardım Komitesi üyesi de olmuştur. Ermeniler arasında tanınan saygı duyulan ve son derece aktif bir üye haline gelmiştir. 1939’un sonunda İkinci Dünya Savaşı başlar. Komünist Parti yasaklanıp kapatılır. Misak, antikomünist dalga sonucu tutuklanır. Birkaç hafta sonra serbest bırakılır. Yıl 1943’e gelir. Alman Nazi birlikleri Fransa’ya girmiştir. Fransa’nın özgürlüğü ve bağımsızlığı için Komünist Parti, işgale karşı silahlı direniş başlatma kararı alır. Fransa’daki göçmen işçilerden oluşan özel bir Partizan birliği kurulur. Manuşyan bu birliği komuta eder. Alman Nazi işgaline ve faşizme karşı eylemlere katılır, askeri eylemler yönetir, savaşır-savaştırır. Almanların ikmal hatlarına sabotajlar yaparlar, onlara silah taşıyan trenleri, demiryollarını havaya uçururlar, üst düzey Nazi subaylarına suikastlar düzenlerler. Liderlerinin adından dolayı Manuşyan Grubu olarak anılan birliğin asıl adı “Stalingrad Müfrezesi”dir. 

Grup, bir ihbar sonucu 1943 Kasımında önemli bir darbe alır. Manuşyan, 23 direnişçi yoldaşı ile birlikte Alman Nazileri tarafından tutuklanır, hapse atılır. Üç ay işkence görürler, teslim olmazlar. Manuşyan mahkemede, faşizme karşı direnişin savunmasını yapar. Bu konuşması, sonradan Cezayir ve Londra radyolarında yayınlanır. 23 direnişçi, 21 Şubat 1944’te kurşuna dizilir. Manuşyan kurşuna dizildiğinde otuz yedi yaşındadır. Yaşadığı otuz yılın dökümü: yetimhane, hapishane, direniş; neredeyse bütünüyle militanlıkla geçmiştir. 

Çoğunluğu yabancı göçmen işçilerden oluşan Manuşyan grubunun eylemleri ve mahkemedeki duruşları bir efsaneye dönüşür. Fransa halkının ve başkaca direniş hareketlerinin ilham kaynağı ve motivasyonu haline gelir. Naziler onları karalamak için üzerinde “Özgürlük Savaşçıları mı? Hayır, suç ordusu!” yazan ünlü ‘’Kızıl Afiş’’’i hazırlarlar. Paris’in her köşesine astıkları Kızıl Afiş’te grubun yaptığı tüm eylemleri fotoğraflarıyla sıralarlar. Manuşyan’ın fotoğrafının altında şöyle yazar: “Ermeni, çete başı, 56 suikast, 150 ölü, 600 yaralı.” Ancak Kızıl Afiş direnişin sembolü haline gelir. Afişlerin altına daha sonra el yazısı ile şu cümlenin eklendiği görülür:

“Morts Pour La France!’’

yani;

“Fransa için öldüler!”

(*) bir Ermeni devrim şarkısının sözleri