Tereddüt Üzerine – Hivda Selen

Yeşim Ustaoğlu tarafından senaryosu yazılmış ve yönetmenliği yapılmış olan Tereddüt, farklı geçmişlerin gölgesinde ama aynı kabusun içerisinde yaşayan iki kadının hikayesini anlatıyor. 2016’da Türkiye’de sahnelenen Tereddüt aldığı birçok ödülü hak ediyor. Şöyle ki; filmin her sahnesi coğrafyamızın gözardı edilen gerçekliğini bir tokat edasıyla yüzümüze vuruyor.

Elmas (Ecem Uzun) 15-16 yaşlarında hayalleri elinden alınarak evlendirilmiş, kendisinden çok büyük olan kocasına köle edilmiş ve kocasının yatalak annesine (Sema Poyraz) bakmaya mahkum edilmiş bir kız çocuğudur. Yönetmen, erkek egemen düzenin ve hegemonyanın şiddetine maruz kalmış ve içeri hapsedilmiş kadının temsili olarak seçiyor Elmas’ı. Nefes alabildiği tek yer, kocası evden çıktıktan sonra gizlice oksijeni sigara dumanıyla takas ettiği bir balkon oluyor. Diğer bir yandan psikiyatrist olan ama kendi ilişkisindeki sorunlara bir çözüm bulamayan ve partneriyle olan sorunları gidermek için kendi bedenini özneleştiren bir kadın karakteri, filmdeki adıyla Şehnaz (Funda Eryiğit) çıkıyor karşımıza. Şehnaz modern kadın algısının bir ürünü olduğu için seks, alkol, dış görünüş gibi toplumsal erkek egemen duvarını aşabilmiş bir kadın. İstanbul’daki modern dairesinin içinde partneriyle rahat bir yaşam sürerken işi gereği şehir dışındaki bir hastaneye görev yapmaya gider. Şehnaz yuva dediği aitlik alanından uzak olduğu zamanlarda partneri Cem (Mehmet Kurtuluş) ile Skype üzerinden seks yapar ve bedeni üzerindeki hazsal özgürlüğü yaşar. Bu modern hayatın içinde yaşayan kadın temsilinin yanında izleyici daha gelenekçi ve öğretiselliğin katılığı ile evrilmiş Elmas’ın hayatına dahil edilir. Evin içerisinde ve özellikle yatak odasında bir köleye dönüştürülmüş olan Elmas, her gece kocası tarafından tecavüze uğruyor. Erkek devletin evlilik adı altında bu tecavüzü meşrulaştırmaya çabalaması ile beraber Elmas’ın kocası kendi erkekliğini yine kadın bedeni üzerinden var etmeye çabalıyor.

Elmas’ın hamile kalamaması ile de kocasının annesi toplumun erkek hegemonyasını sözsel olarak Elmas’a dayatıyor. Cinselliğin ve yatağın erkek için bir savaş alanı olduğu ve kadının bedeninin erkek egemen devlet kurumu ile satıldığı Elmas’ın hikayesinin yanında izleyici, bedeni ile olan ilişkisinde tatmin olmak için öznelliğini kullanan partnerinin bencilliği ile tekrar erkek egemen bir tahakküm altına sokulmaya çabalanan Şehnaz’ın hikayesini görüyor. Zira Şehnaz’ın partneri her gece izlediği pornolardaki sonu gelmeyen güçlü ”erkekliği” Şehnaz’ın bedenini kullanarak gerçekleştirmek ve kendi özgüven mastürbasyonunu gerçekleştirirken erken boşalıyor ve bu başarısızlık ile kadın bedenini metalaştırdığı alanda kendini ululaştırmaya çalışıyor.

İki su kadını olan Elmas ve Şehnaz’ın yaşadıkları filmdeki başka bir ayrıntı olan fırtınaya yansıtılmış. Filmin en başında grimsi bir renge sahip olan deniz olaylar ilerledikçe rengini daha koyu bir tona bırakıyor. İki kadında ruhları her sıkıştığında kendisini denizin kenarında fırtınanın dibinde buluyor. Nihayetinde yönetmen iki kadını da bir travma sonucunda aynı sahne içerisinde buluşturuyor.Elmas bir gece fırtınayla beraber kaynanasını ve kocasını kaybediyor ve akabinde kendini bir parça da olsa rahat hissedebildiği balkonda son nefeslerini almak üzereyken karşı komşusu tarafından fark edilerek hastaneye kaldırılır. İşte asıl hikaye burada tezahür etmeye başlıyor. Elmas’ı yaşadığı buhrandan çekip çıkarmak isteyen Şehnaz onunla birlikte kendini buluyor. Filmin adım adım ilerleyen temposu ile Elmas kendini Şehnaz’a açmaya başlıyor. Bu açılma ile kesişen yollar yerini kesişen zihinlere bırakıyor. Rüyalarında kendi evini ve bu ev içerisindeki maruz kaldığı tahakkümü gören Şehnaz evden taşan sular gibi kendi çığlıklarını rüyalarında görüyor. Ancak Elmas ile artık zihinlerin paralelliğine girdiğinde rüyasında ev denilen hapishanenin kabusunu tadıyor.

Nihayetinde masaya koyduğu çocuk yaşta zorla evlilik, aile içi fiziki ve psikolojik şiddet, tecavüzle sonuçlanan cinsel şiddet gibi anımsanmayacak bir seri ciddi problemi tek çatı altında toplama ve seyirci önüne koyma cesaretiyle Tereddüt, maalesef çok güncel, çok gündemimiz ve gerçek dertlerimize hizmet eden bir yapım. Bu sefer gülmeyecek, rahatlamayacaksınız; hem de hiç.