Roza ve Karl’ın İzinden; Vardık Varız Varolacağız! – Furkan Kurt

Hayatın kendisi ile gerçekçi, samimi ve politik bir ilişki kurulmuş olan bir insanın yaşamı ile yaşadığı toplumun tarihi arasında analojik bir bağ kurulabilir. Ölümünün 100. yılına denk düştüğümüz bu zamanda Rosa Luxemburg ve Karl Lıebknecht ‘in yaşamını anlamak çabası; kararlılığı, direngenliği, devrimci düşünüş ve devrimci iradeyi aynı zamanda o dönemdeki yükselen şovenizmi, militarizmi ve yaygınlaşan emperyalizmi anlamaktır.

Polonya’da yaşayan Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1871’ın 5 Mart’ında dünyaya gelen Rosa Luxemburg genç yasta sosyalizm fikri ile tanışmıştır ve bu tanışıklık onu devrimin filizlendiğini düşündüğü Almanya’ya götürür. Alman Sosyal Demokrat Partisi(SPD)’ne katılır. Bu sırada Alman Sosyal Demokrat Partisi içinde Eduard Bernstein’ın revizyonist fikirleri hakimdir. Rosa da partinin yayın organında Bernstein’a yanıt olarak “Sosyal Reform mu Sosyal Devrim mi?” adlı bir makale yazmıştır ve bu makale ile hem SBD de hem de sosyalist harekette tanınmaya başlanmıştır. Bu dönemde gelişen 1.Dünya Savaşı’nda Alman hükümeti meclise savaş bonosunu artırma teklifinde bulunur. Teklif sonrası Alman Sosyal Demokrat Partisi(SPD)’ndeki meyil bu savaşı “Vatanın Savunulması” için önemli görmek üzeredir. Ancak Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht savaşın emperyalist devletlerin savaşı olduğunu savaşa destek vermenin aksine bu savaşı teşhir etmeyi öne sürerler. Nihayetinde SPD savaş bonosuna destek verince Rosa ve Karl SPD’den ayrılmak yönünde devrimci bir tavır sergilerler. Rosa ve Karl bu savaşa karşı anti-militarist tavrı 2.Enternasyonal’de Lenin ile birlikte ortaya koyarlar ancak 2.Enternasyonal de savaşa destek vermek yönlü karar çıkmıştır. Artık yeni bir karar almak vakti gelmiştir. Rosa ve Karl için 1914’de daha sonra Spartaküs Birliği adını alacak olan “Internationale”i kurarlar. Savaş karşıtlığı üzerine yoğun propagandaları sebebiyle tutuklanırlar. Yıllar 1918’i gösterdiğinde Karl ile birlikte Almanya Komünist Partisi’ni kurarlar. Partide yoğun çalışmalarına devam ederler iken Alman hükümetinin kurduğu ileride de Nazi Almanyası’nın ordusu haline gelecek olan Freikops adlı kontra gerilla çete tarafından katledilirler.

Aradan seneler geçse de tablo sadece kabaca değişmiştir. Saflar aynıdır: barışın, adaletin, en yüksek insani değerlerin çizgisini hâkim kılmayı hedefleyen, ezilenlerin sesini her nerede olursa haykıran ve bu uğurda döğüşen devrimciler ve halkları ve ulusları kendi çıkarları uğruna ezenler ve sömürenler.

Ezenler şimdi de coğrafyamızda yeni işgaller, savaşlar başlatmak niyetindeler, bizler her birimiz birer Rosa birer Karl gibi bu emperyalist işgalleri kabul etmediğimizi, kirli savaşlarını durdurmaları gerektiğini bulunduğumuz her alanda liselerde, üniversitelerde, mahallelerde ve fabrikalarda haykırıyoruz ve haykıracağız. Rosa’nın ünlü“ya sosyalizm, ya barbarlık” söylemindeki sosyalizm mücadelesinin sesi olacağız.

Direnişimizin şiarını Rosa’dan aldık; “ Vardık, varız ve var olacağız”.