Denizlere Sözümüz Devrim Olacak! – Şilan Deniz Konak

“Sen ki bilirsin kır çiçeklerini

Hangi rüzgâr dağıtırsa dağıtsın

Düştükleri yerde yeniden çoğalırlar.’’

 

Ulucanlar Cezaevi’nde 6 Mayıs sabahı idam sehpasına çıkan THKO önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın devrim tarihine önemli bir miras bıraktığı ve bu mirasa tanık olan 6 Mayıs’tayız.

Bugün Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişlerinin 49. yılı. Denizlerin darağacında katledilişlerinin yıldönümünde Türkiye ve Kürdistan halklarına bıraktıkları devrimci mücadeleyi, yıllar sonra, tarihin tozlu sayfalarına gömmek isteyenlere inat; bugün de sahiplenebilmektir önemli olan. İdam kararı veren hakimi, kurşunlatanları, işkencede katledenleri kimse savunamıyor bugün. Onlar milyonların öfkesi altında ezilirken; adalet mücadelesiyle katillerden hesap sormak giderek daha yakıcı hale gelmiştir. 68 gençlik hareketi devrimcilerinin bıraktığı miras, bugün de Türkiye ve Kürdistan’da demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde egemenleri ve gerici güçleri korkutuyor. Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin fikirleri, anıları ve mücadeleleri her geçen yıl daha da büyük yığınların bilincine işleniyor, kitleselleşiyor. Onların şehit düştüğü yıldönümleri, onbinlerin sevgi ve ilgisiyle sahipleniliyor. Faşist gerici güçlerin katlettiği; Deniz, Hüseyin ve Yusuf, milyonların yüreğinde adeta yolu aydınlatan bir meşale olmuştur.

Milyonların izinden yürüdüğü Denizler, öncülüğünü yaptıkları THKO’nun kuruluşunu; artan anti-emperyalist ve demokratik savaşım içindeki durumun Marksist, Leninist düşünce anlayışlarıyla tanışmasını Vietnam Devrimi, Filistin Kurtuluş Savaşı ve başta Küba devrimi olmak üzere Latin Amerika devrimci deneyimlerine bağlarlar. Devrimci gençliğin yükselen ‘’özgür, özerk üniversite!’’ talepleri, artan işçi sınıfı ve emekçi sınıfların savaşımlarına, dönemin faşist iktidarı ve polisin işbirliği, 68 gençlik hareketi devrimcilerinin hak arama mücadelesini taşma noktasına getirmiştir.

ODTÜ öğrencilerinden THKO kurucu önderleri Hüseyin İnan, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan; THKP-C’nin kurucularından Ulaş Bardakçı, Yusuf Küpeli gibi devrimci gençlik önderleriyle birlikte dönemin özerk- demokratik üniversite talepleri için savaşım verirken diğer yandan ezilen, sömürülen halk için dayanışma, birleşme çabası içindedirler. Üniversitelerde çeşitli kulüp ve etkinliklere dahil olarak kitleyi eyleme geçirme ve örgütleme alanında devrimci sorumluklarının bilincinde hareket etmişlerdir.

Aynı dönemde, Deniz, Hüseyin ve Yusuf; İstanbul, Ankara ve İzmir’de anti-faşist, anti-emperyalist eylemlerde önemli sorumluluklar almışlardır; ABD’nin 6. Filosuna yönelik eylem ve mitinglerin içinde en önde direniş göstermişlerdir. Emperyalizm karşıtı mücadelelerin her birinde birer simge haline gelmişlerdir. 1966-67 öğretim yılında, gerçekleşen ODTÜ hazırlık boykotunun örgütlenmesine önderlik eden Hüseyin İnan, 1968’de, TİP ve daha sonra MDD içindeki ayrılıklarda kır gerillası yoluyla anti-emperyalist mücadele verme düşüncesini geliştirmiştir. Hüseyin İnan’ın aynı ideolojik tutumunda olan Denizlerin bir araya gelmesiyle THKO’nun kuruluşu sağlanmıştır. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu, 71 devrimci kopuşunun, kamuoyuna eylemleriyle adını duyuran ilk örgütüdür. Politik ve ideolojik mücadelede biçim ve yöntemleriyle faşist gerici güçlerin öfkesini üzerine çekmiştir. Görüşlerinin tümünü Türkiye Devriminin Yolu adlı broşürde toplamışlardır. Devrimci önderlerden Hüseyin İnan, idam edilmesinden iki ay önce kaleme aldığı Türkiye Devriminin Yolu broşüründe, THKO’nun Kemalizm’le ideolojik kopuşunu da başlatmıştır. Hüseyin İnan “Milli Kurtuluş” Savaşı’nda önderlik eden grubu şu şekilde açıklamıştır; ‘‘Parçalanmış Osmanlı ordusunun ilerici ve reformist kanadı ile şehir küçük burjuvazisi.” İnan’a göre ‘’Ulusal Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye’nin tekrar emperyalizmin kontrolüne girmesinin nedeni” de bu önderlik yapısıdır. Yazının devamında “Kurtuluş Savaşı’na, Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan bütün ulusların ilerici ve anti-emperyalist sınıf ve tabakaları aktif olarak katıldılar. Bağımsızlık savaşının sonunda kurulan hükümette Türk milliyetçiliği hakim durumda idi. Bu nedenle, Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan hiçbir ulusa demokratik hak ve özgürlükleri tanınmadı; tam tersine, bütün uluslar asimile edilmeye başlanarak Türk ulusu imtiyazlı bir duruma getirilmeye çalışıldı.” diyerek Kemalizm ve ulusal sorunda THKO’nun sosyalizm mücadelesini, Kemalizm hayranlığına, Türk milliyetçiliğine indirgemeye çalışan kesimlere karşı farklılığını, görüş ve pratikleriyle Kemalizmden kopuşun başlangıcını açıklıyor. Deniz Gezmiş de idam sehpasına giderken “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi” sloganını atarak, bu kopuşun ateşini harmanlıyor. Bugünkü sosyal faşistlerle, cuntacılarla, milliyetçilerle Denizleri bir tutmaya çalışanlar vardır; oysa Filistin’de dövüşen, Küba Devrimi’ni soluyan, Vietnam direnişini destekleyen devrimci duruşları bu çapsız sahtekarlara en net yanıtı resmetmektedir.

12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra devrimcilere yönelik gerçekleştirilen “Balyoz Harekâtının’’ ardından yakalanan THKO önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararları onandı. Mahkeme kararı 24 Nisan 1972’de TBMM’de oylandı. 276 milletvekilinin “Evet”, 48 milletvekilinin de “Hayır” oyu verdiği oylamada iki çekimser oy çıktı. 115 milletvekili ise oylamaya katılmamıştı. Meclis’teki oylamada 144 CHPliden idamlara hayır diyenlerin sayısı 47 iken oylamaya katılmayan 67 CHP’li ise idama dolaylı yoldan evet demişlerdi. Oysa idamı durdurmak için yalnızca 30 oy gerekiyordu. Dönemin Adalet Partisi başkanı Süleyman Demirel de evet oyu kullanan 276 milletvekili arasındaydı. İşbirlikçi faşist gerici güçlerin devrimcilere dönük saldırıları, 71 önderlerinin birleşik mücadele temelinde de adanmış devrimciliği, dünya gericiliğine ve işbirlikçi burjuvaziye meydan okuma kararlılıkları, kendilerini ezilenlere adamış devrimci duruşları, geçen onlarca yıla rağmen geniş yığınlarca sevgiyle anılıyor.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerini engellemek isteyen 7 Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) militanı, Nurhak Dağı’nın eteklerinden Malatya Kürecik ABD Radar Üssü’nü basmaya ve oradakileri rehin almaya karar verdi. Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesine bağlı İnekli Köyü civarında kuşatılarak pusuya düşürülen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan yaralı ele geçirilmelerine rağmen vahşice kurşunlanarak katledilmişlerdir.

Marksist-Leninist komünistlerin birleşik mücadele temeli şüphesiz Mahirlerin Kızıldere fedası ile şekillenmiştir. Tam 49 yıl önce takvimler 30 Mart 1972’yi gösteriyordu. Ülkede ve dünyada tüm gözler Kızıldere’ye çevrilmişti. Denizlerin idamı engellemek isteyen Mahir Çayan ve yoldaşları Ünye’deki NATO üssündeki yabancı teknisyenlerini kaçırmışlardı. Mahir Çayan ve yoldaşlarını bulmak isteyen faşist gerici güçler meydanları savaş alanına çevirmişler, ilkokulları işkencehane olarak kullanmışlardı. Mart ayının sonlarına doğru dönemin faşist gerici güçleri Kızıldere’yi kuşatmışlardı. Mahir Çayan ve yoldaşları, faşist kolluk güçleri tarafından vahşice katledildi. Denizleri kurtarmak için kendi canlarını feda etmişlerdi. Kızıldere’nin feda ruhu devrimci yoldaşlık pratiğinin en önemli öğreticisi olmuştur. Kızıldere’nin feda ruhu ve siper yoldaşlığı devrimcileri yıldırmak isteyen faşist gerici güçlere karşı birleşik mücadele, devrimci dayanışma temelinde bugüne de meşale olmuştur.

71 devrimcilerinden Deniz, Hüseyin ve Yusuf geçmişten bugüne derin ve köklü mücadele azmi ve tarihi bıraktılar. ‘‘Ezenlere karşı verdikleri mücadelelerde ölen, tüm ezilenlere selam olsun…” demişlerdi idam sehpasına gitmeden önce. Yürekten inandıkları devrim ve sosyalizm uğruna devrimci duruşlarından hiçbir zaman ödün vermemişti 71’in direnişçileri. Bugün her birinden öğreneceğimiz, görüşlerini sahipleneceğimiz, ‘yoldaşlık’ kavramına ayna tutacak dolaysız tarih olarak görüyoruz onları. Devrim ve sosyalizm yolunda ‘Denizlere sözümüz Devrim olacak!’