Faşizmi Yenmek için Antifaşist Mücadeleyi Yükseltelim

6 Şubat tarihinde Maraş merkezli yaşanan depremin devlet eliyle bir kitle katliamına dönüştürülmesi sadece depremin etkilediği 11 kent bakımından değil coğrafyamızın diğer kentleri bakımından da yeni bir siyasal konjonktür açığa çıkartmış oldu. Çok geniş bir alanda ezilenlerin güçlü bir dayanışması örgütlendi. Halklarımız ve onun gençlik bölükleri gerek enkaz altında kalan halkımızı kurtarmak gerekse de yardım ihtiyaçlarını toplayıp bölgelere ulaştırmak için seferber oldu. Diğer yandan da depremin devlet eliyle katliama dönüştürülmesi, yardımların gitmemesi, halkımızın acılarıyla baş başa bırakılmasına karşı devlet teşhirine yöneldi. İşçi ve emekçiler nezdinde devlet halk çelişkisi keskinleşti, devletin gerçek yüzü bir kez daha gün yüzüne çıktı. “Devlet nerede” sorusu herkesin sorduğu soru oldu. Özellikle de Arap ve Alevi halkımızın yoğun yaşadığı bölgelere günlerce bir yardım gitmedi. Devletin tekçi, Türkçü politikaları bir kez daha, bu sefer de deprem vesilesiyle kendisini gösterdi. Bu tepki ve öfkeyi gören faşist saray rejimi üniversitelerde online eğitime geçerek yurtlara depremzedeleri yerleştirme bahanesiyle öğrencileri kapı dışına koydu. Oysa hiçbir yurda neredeyse hiç depremzede yerleştirilmedi. Böylece dertlerinin ne olduğu görülmüş oldu.

Halklarımız bu acılarla boğuşurken, daha enkazlar yerde dururken faşist şef Erdoğan 10 Mart’ta seçim startını veren açıklama yaptı. Bütün dizilim giderek seçim düzenine göre şekillenmeye başladı. Peşi sıra bir seçim klasiği hayat buldu; sosyalist ve yurtsever gençliğe dönük gözaltı, tutuklama saldırıları başladı. Deprem katliamının başından itibaren süreçle güçlü biçimde ilişkilenen ve Antakya’da, Maraş’ta, Antep’te, Adıyaman’da halklarımızın yanına koşan sosyalist gençliğe dönük 12 Mart günü aralarında SGDF eşbaşkanlarının da olduğu 11 kişiye gözaltı saldırısı gerçekleşti. 15 Mart günü ise 9 kişi tutuklandı. Peşi sıraki günlerde yurtsever devrimci güçlere gözaltı ve tutuklama saldırıları devam etti. Artık bütün seçim süreçlerinin klasiği haline gelen bu durum güncel bakımdan gençliğin gerek artan tepkisi ve öfkesini düzen içine kanalize etmek gerek seçim sürecinde öncü gençliğin dinamizmi ve gücünü devre dışı bırakmak gerekse de 14 Mayıs akşamı ve sonrasındaki olası gelişmelerde gençliğin oynayacağı rolün önüne geçmek gibi bir amaç taşıyor. Bu durum son dönemdeki bütün seçim süreçlerinin olduğu gibi bu seçim sürecinin de nasıl bir zeminde ilerleyeceğini, faşist şeflik rejiminin süreç boyunca kazanmak için neler yapabileceğini de gösteriyor. Seçim muharebesini böyle bir saldırganlık içinde kazanmak istiyor. Bu aynı zamanda 14 Mayıs akşamı ve sonrasındaki sürecin gelişimi bakımından da veriler oluşturuyor. İşte bu tablo içinde sosyalist gençliğin önünde, 1 Mayıs, 6 Mayıs gibi gündemleri de içerecek biçimde seçim muharebesinin 14 Mayıs etabını kazanmak, bu süreç boyunca 14 Mayıs gecesine ve sonrası olası sürece hazırlanmak gibi önemli görevler duruyor. Bütün bu süreci örgütsel bir güce dönüştürmenin devletin sosyalist gençliğe dönük saldırılarına yanıt olması bir yana dönemin politik görevlerini yerine getirmek, faşizme karşı mücadeleyi büyütmek için anti-faşist gençlik içinde güç biriktirmek ve sokağı örgütlemek kadar daha da önemli bir yönü de vardır.

Bu amacı gerçekleştirmek için sosyalist gençlik mutlak biçimde düne göre daha disiplinli, programlı ve hedefli çalışmak zorundadır. Bunun ilk ayağı Yeşil Sol Parti’nin ve İzmir, İstanbul, Eskişehir ve Antep’te sosyalist genç adayları etrafında yürüteceği çalışmadır. Sosyalist gençlik ilk kez seçim çalışması yürütmeyecek. Öncesi bir yana 2015 ve 2018 seçimlerinde genç adaylar etrafında etkili seçim çalışmaları yürüttüler. Seçim süreci boyunca birçok araç ve biçimle, gençliğin politizasyonunu iyi değerlendirerek güçlü örnekler açığa çıkardılar. Bu deneyimleri incelemek deneyim sahibi olmayan her sosyalist gencin birincil görevlerinden olmalıdır. Seçim çalışmaları vesilesiyle en geniş gençlik kitlelerine seslenme ve örgütlenme olanağını kaçırmamalıyız. Fakat odaklı ve hedefli çalışmalıyız. Seçim vesilesiyle ve sonrasında Eylül ayını da görecek biçimde konumlanacağımız emekçi mahallelerde çok geniş bir anti-faşist gençlik potansiyeliyle buluşmamız mümkün. Bunun için seçim çalışmalarını son derece iyi bir biçimde değerlendirmeliyiz. Sosyalist gençlik uzun süredir koptuğu emekçi semt gençliğiyle tekrar buluşmak bakımından önemli bir olanakla karşı karşıya. Belirlenen semtlerde, belirlenen komiteler ve adaylar etrafında sistematik bir çalışma örgütlendiğinde mutlak sonuç alacağımızı göreceğiz. Keza olanaklı yerlerde genç adayları üniversite gençliğiyle buluşturacak planlamalar da yapmalıyız.

Sosyalist gençlik üniversitelerin büyük oranda kapalı olduğu bir zeminde emekçi semtlerde örgütlenmeye ve siyasi faaliyeti buralara doğru bükmeye çalıştığı bir gerçeklik içinde mutlaka ama mutlaka liseli gençliğe dönük çalışmalar içinde olmalıdır. Liseli gençliğe dönük ajitasyon propaganda faaliyeti bakımından önceki yılın gerisine düşen sosyalist gençler mutlaka ama mutlaka buradaki pratiklerinin özeleştirisini vermelidirler.

Bu yılki 1 Mayıs çalışmaları seçim çalışmalarıyla iç içe geçeceği için 1 Mayıs çalışmasını seçim çalışmasından ayrı görmemeliyiz. Seçim çalışması boyunca tanıştığımız tüm gençlere mutlaka görev vermeli, 1 Mayıs’ta sosyalist gençliğin kortejlerine çağırmalıyız. 1 Mayıs bu sene aynı zamanda seçim çalışmalarının da bir kitle etabı olarak görüleceği için güçlü bir seçim çalışması aynı zamanda güçlü bir 1 Mayıs çalışması anlamına gelecektir. Sosyalist gençliğin çıkartacağı 1 Mayıs materyalleri de seçim çalışmalarının planlamaları içine yedirilerek yapılmalıdır. Keza 6 Mayıs anmaları bakımından da seçim bürolarında gençlerle yaygın anmalar örgütlemeliyiz. Denizlerin mücadelesini güçlü biçimde anlatmalıyız.

Seçim çalışmalarını bütünleyecek diğer çalışma ise 14 Mayıs akşamı ve sonrasında olası gelişmeleri göz önünde tutarak anti-faşist gençlik komiteleri oluşturma ihtiyacıdır. AKP-MHP faşizminin olası seçim yenilgisini kabul etmeme, seçim sonuçlarını tanımama vb. tutumlarına karşı gelişebilecek bir kitle hareketine dönük değişik türden saldırılarının hayat bulması mümkün. Bir yanda faşist ülkücü çeteler, bir yandan AKP’nin besleyip büyüttüğü SADAT çeteleri, diğer yandan Hizbullahçı kontracılar gerçeği olası bir kitle hareketinin gelişimi koşullarında nasıl bir durumla karşı karşıya gelebileceğimizi de gösteriyor. Dolayısıyla sosyalist gençlik buna göre hazırlık yapmalıdır. Bunun yegane yolu, mahallelerimizi savunma, kitlelerin öz savunmasını oluşturmak ve kitle hareketini militan bir çizgiye doğru çekmek için anti faşist gençliği örgütleyeceğimiz anti-faşist gençlik komiteleri kurmaktır. Ancak bunu başarırsak faşizmin gidişini sokakta örgütleyebiliriz.

O halde sosyalist gençliği bekleyen epeyce görev var. Şimdi daha fazla enerjiyle, daha fazla disiplinle çalışma, örgütçü niteliği yükseltme, devrimci coşkuyu doruklarda tutma, yoldaşlık gücünü ve ruhunu yükseltme zamanı. Ancak böyle yaşar ve böyle mücadele yürütürsek kazanırız.

Mutlaka başaracağız!