İletişim ve Medya Araçlarının Devrimci Yöntemi – Kıvılcım Alazoğlu

Kapitalizm, kitleler üzerinde hegemonya sağlamak için “iletişim araçlarını” kullanarak insanları dijital bir şekilde esir almaktadır. Burjuvazi ”bütün insanların haber alma özgürlüğü” şiarı altında dizginlerinden boşanmış yalanı piyasaya sürmektedir. Gerçeklikten kopuk manipülatif argümanlarını kitlelerin “gözünün içine” sokmakta ve bunu “özgürlük” diye kodlamaktadır. Kendisini statükoya karşıymış gibi gösterip “liberter” havalara girmeye çalışsa da toplumları egemen sömürücü sınıfların istediği tarzda yönlendirmeye çalışıp onları kendi politik çıkarları için ikna etmeye çalışmaktadır. Bu tarz kalıpların içerisine girmeyi reddedenler, yürütülen psikolojik savaşa karşı kendi oyunlarını kurmaya ve “kuklacıyı” tahtından etmek için eleştirel bir kuram ve eylem ortaya koyarak insanları gerçeğin peşinde olmaya sevk etmeye davet ederler. Devrimci örgütler, kalıpların içine hapsolmayarak ve kendi öz gücüne dayanarak yollarında yürümeye, doğru bir şekilde hedeflerine ulaşmaya çalışırlar. Kitle iletişim araçları da politik öznelerin program ve stratejilerini hayata geçirebilmeleri için kullandıkları araçlar arasındadır. Tek başına hiçbir etkisi olmayan bu araçlar temel güçlerini bağlı oldukları ideoloji, program ve stratejiden almaktadır. Faşizme karşı mücadele eden özneler her zaman mücadelenin biçimi, çeşitliliği ve farklılığını göz önüne alırlar. İstisnanın kaideyi kurması, buzu kırıp yol açması için uygun yöntemler kullanmışlardır ve kullanmaktadırlar.

Kitle İletişim Araçlarının Propagandif Kullanımı

Yapılan devrimci eylemlerin nicel olarak fazlalığındansa; niteliğin iletişim araçlarıyla birlikte olumlu ya da olumsuz kitlelerle buluşması önemlidir. Öncelikli tercihimiz muhtemelen olumlu şekilde yansıyabileceği kanalları bulma ve/veya oluşturmadan yana olmalıdır.
Örnek olarak; Küba Devrimi’ni inceleyebiliriz.

“Fakat bu son noktaya ulaşmak amacıyla, dağdaki güçlerin her çeşit mücadeleyi koordine etmek, milislerle nizami kuvvetlerin faaliyetlerini uyumlu kılmak, şehir gerillalarının cephe gerisinde giriştiği sabotajları, ana gerilla grubunun yürüttüğü harekatla birleştirmek için uzun ve sabırlı bir gayret sarf etmesi gerekmeyecek midir? Ve silahlı mücadelenin ötesinde, sivil hayatında gitgide daha fazla rol oynamak için bir çaba göstermeyecek midir? Tüm bu anlatıların ışığında, gerilla güçlerinin emrinde bir radyo vericisinin bulunmasının önemi de belirmiş olur.” (Regis Debray, Devrimde Devrim)

Gerilla güçlerinin emrinde bir radyo vericisinin bulunması gerekiyordu. Radyo Rebel (İsyancı Radyosu), 1958 yılında yayın akışına Sierra’dan başlamıştır. Devrime giden yolda, radyo yayın akışıyla; rejimin son anda devreye sokacağı hükümet darbesi, yeni bir cunta, seçimler gibi manevraları boşa düşürecek birçok şeyi mümkün kılınmasını sağlamıştır.

Fidel, Batista’nın ülkeden kaçması sonrası radyo aracılığıyla şehirde bir hükümet darbesi olacağını duyurmuş ve bu sayede yönetici sınıfın birkaç dakika içinde elindeki son kartı da kaybetmesine neden olmuştur. Görüldüğü gibi devlet sansürünün aşılmasında ve Küba Devriminin zaferinde radyo araç olarak kullanılmıştır. İsyancı Radyosu, yanlış haber yapmamasıyla, yenilgileri gizlememesiyle, zafere yüründüğüne dair abartılı açıklamalar yapmamasıyla başarı sağlamıştır.

Tupamaroları incelemekte de fayda görüyoruz. Tupamarolar 30 Nisan’da planladıkları bir eylemde 1 Mayıs için destekleme mesajı yayınlamak ve silahlı savaşa çağrı yapmak adına sarı sendika radyosu olan Rural Radyosunu hedef olarak seçmiştir. Mesajın yayınlanmadığı takdirde verici istasyonu tahrip edilecektir. Her şey hazır olmasına rağmen son anda meydana gelen bir araba kazası eylemin ertelenmesine sebep olur. Montevideo Nacional’in Libertadores’te America kupası için Arjantin’in plata Estudiantes kulübü ile karşılacağı 5 Mayıs günü bu fırsatı yakalamışlardır. Radyo Sarandi’de ilk planın aksine tahrip etmeyi değil, tüm yurdun dinlediği futbol maçı sırasında çok geniş bir dinleyici kitlesine hitap etmeyi amaçlamışlardır. Tupamarolar, Radyo Sarandi etrafında üç günlük bir fizibilite çalışması yaptıktan sonra 5 Mayıs günü radyoda güvenliği sağlamak adına sorunları çözdükten sonra maçın ilk yarısının son 5 dakikasında yayın akışı yapmayı düşünülmüştü. Bazı teknik hatalar sonucu maçın ikinci yarısında yayına başlamışlardır. Başarılı bir şekilde eylemi gerçekleştirmiş ve kayıpsız bir şekilde eylemi sonlandırmışlar. Tupamarolardan yaklaşık 10 dakika sonra gelen faşizmin kolluk güçleri binanın içerisinde bir çatışma bekledikleri için süre kaybederek yayının yaklaşık 40 dakika sürmesini sağlamışlardır. Kaset bandı 6 kez yayında kalmıştır. Tupamarolar, kayıp verme ihtimallerine rağmen kararlılıkla eylemi gerçekleştirmiş ve başarılı bir propaganda çalışmasına imza atmışlardır.
Tupamaroların bu eylem tarzının sinemadaki yansıması olarakta görebileceğimiz ‘V For Vendetta’ filminde V’nin Londra’daki ulusal yayını kesip kendi kasetini oynatmasının akıllarda bir nebze olsun Tupamaro anlatısını canlandırdığını düşünüyoruz.

Medya Araçlarının Devrimci Yöntemi

Dönemin koşullarını göz önüne alıp devrimci propagandayı güncel ihtiyaçlar ve anın önemine uygun ele almak hayati bir yer teşkil etmektedir. Gizlilik temeline dayanacak şekilde iletişim araçlarını kullanmak elzemdir. İletişimi kurarken kullandığımız programlar belirleyici nitelik taşımaktadır. Google, Whatsapp, Facebook ve İnstagram gibi uygulamaların kullanma, bunların üzerinden araştırmalar yapmak ve bu platformlardan iletişim kurma konusunda her zaman mesafeli olmalıyız. Güvenli olmayan yazılımları kullanarak haberleşmenin LOG tuttuğunu, gizliliği ihlal ettiğini bilmemiz gerekiyor. Mevcut mülk yazılımları kullanarak ve emperyalist kapitalist sistemin içerisindeki iletişim ağlarını kullanarak fark yaratmamız imkansızdır. Kendi geliştirdiğimiz ya da geliştireceğimiz iletişim ağlarının, mesajlaşma uygulamalarının ve araçlarının üzerine kafa yormaz isek başarılı olma şansımız yoktur. Eylem ve biçim bakımından bugün internet ağı üzerinden propaganda yapmak önemlidir lakin nasıl yapıldığını ve yapılması gerektiğini bilmek koşulu ile. İnterneti ve elektronik iletişim araçlarını salt iletişim ekseninde düşünmemek gerektiğini ve bunu farklı saiklerle politik hedeflerimizi gerçekleştirebileceğimiz bir yer olduğunu da ayrıca aklımızda bulunduralım. Örnek teşkil etmesi bakımından Anonymous’un yaptığı eylemlerde sanal oturma eylemleri olarak kategorize edilen site erişimini durdurmaları, küresel tekelci şirketlere karşı Amazon ve Paypal’ın veritabanlarına sızarak şirketlerin gizli şekilde sürdükleri bilgileri açığa çıkarmaları çok manidardır. Hepimizin hafızasında olan Wikileaks belgelerinin açıklanması; NSA’den istifa ederek database tutulan ve insanların özel hayatlarını takibe alan bu sistemi ifşa eden Edward Snowden’ı hatırlamakta fayda var. Anonymous’un, interneti burjuvaziye karşı bir sabotaj eylemine çevirip İran’daki Nükleer Santrali de işlemez hale getirdiğini unutmayalım. Aynı zamanda Mısır’da 2010 yılındaki halk ayaklanmasında Mübarek’in internet erişimini kısıtlamasına rağmen Anonymous’un desteğiyle alternatif ağlar oluşturularak Twitter’daki erişim engellerini aşılmış ve eylemler kamuoyuna duyurulmaya devam etmiştir; bu sayede Mısır hükümetinin istifa etmesine neden olmuştur. (We are Legion Belgeseli, 2012)

Korkmuyor musunuz?

Burjuvazi elinden geldiğince kendi sistemini dayatmaya devam etsin ve bunun koşullarını yaratmak için elinden geldiğince baskısını, sansürünü üstümüzde yoğunlaştırsın!
Devletlerin pandemi koşullarında insanların hareket marjlarını takip edebilmek için HES uygulamalarıyla birlikte sağlıklı olup olmadığımızı kontrol edeceklerini söylerken bile aslında bizi bir kontrol mekanizmasının içerisine çektiklerini görmeliyiz. Çin’de başlayan bu uygulama kameraların yüz tarama programlarıyla birlikte çarpıcı bir şekilde kişisel hayatların gizliliğini ihlal etmektedir. Burjuvazi, ulaşım araçlarında yüz tanıma programlarıyla ve adım attığımız her sokakta mobesesiyle proleteryanın çocuklarını kontrol altına tutmaya çalışıyor. Burjuvazinin, devletlerin savunma sanayisine özellikle bu dönemde bu kadar fazla para aktarması hiç tesadüf değildir. Dijital tahakküm ve baskı araçlarının genişlediği bir dönemdeyiz; lakin bu araçları sahibine geri iade edecek yetenekteyiz. Herkesin bildiği gibi proletaryaya ilk kurşunu burjuvazi sıkmıştı karşılık olaraksa on misli kurşun yemişti. Hayatın her alanına hatta lambalara bile interneti sokan egemen sınıflara sormak lazım: Korkmuyor musunuz? Milyonlarca dolar değerindeki akıllı arabalarınızı kullanırken proletaryanın evlatları tarafından bir kazaya kurban gidebilirsiniz. Keza fabrikalarınızı oturduğumuz yerden bir tıkla havaya uçurabileceğimizi hiç mi düşünmediniz? Evinizde, inlerinize kuracağınız ampullerden sizle ilgili “stratejik” verilere ulaşabileceğimizden nasıl olur da korkmazsınız? Sizler ne kadar cesursunuz böyle! Size Liebknecht’ın sözlerini hatırlatmakta fayda var!

“Ah Tanrı! Bütün bunlar o denli gülünç ki, gerçekten ciddi olarak söz edilemez. Çocuklara silah kullanmak da öğretiliyor: Duadan sonra ateş etmek. Evet baylar, bu biraz tehlikeli değil mi? Proleteryanın çocuklarına silah kullanmayı öğretmekten biraz olsun korkmuyor musunuz?”(Karl Liebknecht, Militarizme Karşı Sınıf Mücadelesi)