Hep Aynı İnatla Mücadeleye Devam

Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı olan Suruç katliamıyla birlikte imha edilmek istenen Sosyalist Gençlik kırılmak istendiği yere tutunarak direndi ve ‘buradayız!’ demesini bildi. Katliamın ardından devam eden baskı ve sindirme saldırıları karşısında politik mücadeleyi büyüttü, dönemin ihtiyaçlarına göre pozisyon aldı ve yenilmedi. İşte Aralık 2016’da gerçekleştirdiğimiz 8. Genel Kurulumuzun şiarı olan ‘Hep aynı İnatla!, hem yıllardır sürdürmüş olduğumuz mücadele tarihimizin hem de Suruç saldırısının karşısındaki duruşumuzun ifadesidir. Peşinen söylemek gerekir ki, Hep Aynı İnatla şiarıyla yola çıktığımız ve geride bıraktığımız iki yıllık sürecin politik-örgütsel-ideolojik görev ve sorumluluklarını üstlenen kolektif akıl, ortak amaç ve manevi birlikte cisimleşen genel kurul iradesi, faşizme karşı mücadelede başarılı bir dönemi geride bırakmıştır.

Geride kalan iki yıllık sürecin Türkiye’de faşist devlet terörü ve Kürdistan’da inkarcı sömürgeciliğin azgınca saldırıları altında geçtiği gerçeğiyle başlayacak olursak, ‘zor zamanlar’ olarak kavramsallaştırdığımız sürece basit bir somutluk kazandırabiliriz. 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından, ‘bizim için Allah’ın lütfudur’ diyen Erdoğan’ın açıklamasından da anlaşılacağı üzere, derin rejim krizi içerisinde debelenen faşist diktatörlük bu süreci fırsata çevirerek iktidarını daha fazla güçlendirmeyi hedeflemiştir. Faşist saray iktidarı ve onun faşist şefi Erdoğan bu hedefe bağlı hareketle, kendinden görmediği her şeyi yerle yeksan etmek için elinde avucunda ne varsa ortaya koymuştur. DAİŞ ve türevleri faşist çetelerle birlikte örgütledikleri katliamlar, polis operasyonları, tutuklama terörü, işkenceler, tehditler vd. rejimin savaş konseptinin en görünür haliydi. Devletin ve sermayenin tüm imkanlarının ‘devletin bekası’ için seferber edildiği koşullara rağmen egemenler için rejim krizinin derinleşerek ilerlediği çıplak gözle görülebilen bir gerçeklik olduğunu kabul etmek gerekir.

Zor zamanlarda direnişte

15 Temmuz’un ardından OHAL ve KHK’larla ülkeyi yönetmeye çalışan ve bugün OHAL’i kalıcılaştırmış olan faşist saray iktidarı geride bıraktığımız iki yılda toplumsal mücadeleyi en geri pozisyona itmeye çalışırken özel olarak gençliği teslim almaya, onun öncülerini de etkisizleştirmeye ve yaşam alanlarından-mekanlarından yalıtmaya çalıştı. Her gün artarak devam eden yoğun baskı, ırkçı-şoven politikalar ve savaş siyasetiyle yaşadığı rejim krizinin derinleşmesini durdurmak isteyen faşist saray iktidarı toplumsal mücadelenin gelişimini durduramadı. Kürdistan’da yürüttüğü ırkçı-inkarcı savaş siyasetiyle taş üstünde taş bırakmayan sömürgeci faşist Türk devleti kirli savaş yöntemleriyle sürdürdüğü imha saldırılarıyla ne yaptıysa da Kürt ulusunun iradesini kıramadı. Kolay lokma diye düşündüğü gayelerinin uzağında kaldı, ‘zafer’ diye ilan ettiği bütün muhaberelerin gerçek başarılar olmadığını bilerek kendi geleceğine dair derin kaygılar taşıdı. Dört bir yanı kuşatılan ezilen milyonlar ise söz söylemekten ve sözün eylemini örgütlemekten geri durmadı,tek adama biat etmedi.Her fırsatta AKP ve Erdoğan’ı cezalandırmasını bildi.

Diktatöre karşı sürdürülen bu amansız direnişin içerisinde sosyalist gençlik ideolojik-politik olarak, devlet saldırıları başta olmak üzere tüm yetmezlik ve eksiklerine rağmen gençliğin devrimci mücadelesinde ‘sosyalist gençlik’ çizgisini korumayı başardı. Üniversitelerden liselere, emekçi semtlerden kent merkezlerine kadar gençliğin yaşam alanlarında konumlanarak politik faaliyetini sürdürdü. Gözünü her zaman en geniş gençlik kitlelerini örgütlemeye dikti, rejim karşısında gençliğin saflaştırılmasında büyük sorumluluklar üstlendi. Geride bıraktığımız iki yılda gençliğin talep ve özlemlerini sokağa taşıma cüretini her zaman gösterdi, gençlik mücadelesinde politik önderlik iddiasını ve ufkunu en ileri düzeyde tutmak için çetin çarpışmalardan geçerek sınandı ve gençliğin devrimci mücadelesinde önemli bir soluk olmayı başardı.

Birleşik gençlik mücadelesinde Sosyalist Gençlik

Sosyalist gençliğin ayırt edici özelliklerinden birisi olan ‘birleştiricilik’ çizgisinin bir dizi gençlik kuvveti ile birlikte açığa çıkardığı Gençlik Var çalışmasının örgütlenmesi ve genel kurul sonrası etkin biçimde politik faaliyetinin örülmesi, geride bıraktığımız dönemin en önemli siyasi başarıları arasındadır. Referandum sürecinde sokağa ilk adımı basan ve renk veren bu çalışmanın bir bütün olarak Hayır çalışmalarının sokak ayağının örülmesinde çok önemli bir değere sahip olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.

Sosyalist gençliğin stratejik olarak ele aldığı ‘birleşik mücadele’ anlayışı elbette sadece referandum çalışmasıyla sınırlı kalmadı. Üniversitelerde örgütlenen faşist saldırılara karşı direnişlerde,eğitim piyasalaştırılması ve dinselleştirilmesine karşı mücadelede, üniversitelerin bölünmesine karşı gelişen eylemlerde,barış imzacısı akademisyenlerin savunulmasında,işçi direnişlerinde, tacize-tecavüze ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelede, solun takvimsel günlerinde, katliamlar karşısında ve anmalarda, Afrin işgaline karşı hareketin örgütlenmesi ve sayılabilecek birçok gündemde gençliğin birleşik mücadelesinin örgütlenebilmesi için sorumluluklar üstlendi, emek harcadı ve hem kendi gelişiminin örgütlenmesi noktasında hem de gençlik hareketinin hafızasında bir deneyim yarattı.

Kadın aklı, iradesi ve eylemi

Sosyalist gençlik erkek egemenliği ve erkek-erkek devlet şiddetine karşı mücadeleyi ideolojik-politik mücadelenin ve örgütsel gelişimin başat gündemi olarak ele alarak ‘kadın devrimi’ çizgisinde kendini örgütlemeye çalışmıştır. Kadın önderleşmesi, kadın kadrolaşması, kadın yoldaşlığı ve erkeklikle mücadele onun en temel iç ideolojik mücadele konuları olmuştur. Genç kadın çalışmasının örgütlenmesinde attığı örgütsel adımlar kadın özgürlük mücadelesinin, kadın özgürlük mücadelesinde sosyalist gençliğin ve toplumsal mücadelenin örgütlenmesinde daha fazla etkinleşmenin zeminini yaratmıştır. Geride bıraktığımız dönemin özellikle ikinci yarısında çeşitli kadın kampanyaları etrafında örülen çalışmalarda beliren erkek direnç, kadın aklı ve iradesinin gücüyle geriletilmiştir.

Akınlar karşısında kenetlenmek

Devletin sayısız siyasi operasyonuyla birçok üyesi hakkında soruşturmalar açılan ve tutuklamalar yaşayan Sosyalist Gençlik, demokratik merkeziyetçilik ilkesi etrafında şekillenen örgütsel işleyiş ve mekanizmalarının düşman saldırılarıyla çökertilmesine izin vermemiş ve kolektif mekanizmalarıyla politik mücadele kararlılığını sürdürmüştür. Nesnel koşulların yarattığı kimi örgütsel daralmalar onun politik faaliyeti büyütmesini ve örgütlenmesini engelleyememiştir.

Vazgeçilmez değerlerimiz!

Devletin ideolojik değerler üzerinden geliştirdiği tutuklama terörü ve çeşitli saldırılar karşısında sosyalist gençlik geri adım atmadı. Resimlerini taşımanın, cenaze törenlerine katılmanın, isimlerini anmanın suç sayıldığı devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşen komünistlerin adını bayraklaştırmaktan geri durmadı. Koparılmak istenen değerlerine sıkıca bağlılık gösterdi ve rejimle giriştiği bu irade çarpışmalarda çelikleşti.

Bir adım öne!

Eşbaşkanları, MYK ve dernek üyeleri defalarca gözaltına alınmış ve tutuklanmış, saflarına katılmak isteyen onlarca genç ve ailesi polis tarafından aranmış/tehdit edilmiş, yapılmak istenen en barışçıl eylem biçimleri dahi polis saldırısıyla engellenmek istenmiştir. Fakat devletin tüm bu saldırıları Sosyalist Gençliğin politik iddiasında körelme, eylem cüretinde kırılma ve örgütsel faaliyetinde kesinti yaratamamıştır. Bilakis Sosyalist Gençliğin mücadele ısrarı bu saldırıları boşa düşürmüş ve  politik faaliyetin mücadele başlığı haline gelmiştir. Siyasi meşruluk bilincine yaslanarak, iddia ve eylemin bilinciyle hareket eden sosyalist gençlik, sözünü eylemiyle söylemiştir. Özetle söyleyecek olursak, Sosyalist Gençlik kuşatmalar altında yürüdüğü yolda politik ve örgütsel faaliyetin sürekliliğini korumuş ve ideolojik gelişimini yönetmesini bilmiştir.