Şule Çet İçin Ses Ver! – Av. Umur Yıldırım

Özgür Gençlik: 29 Mayıs gününden bu yana çok önemli bir adalet talebi için çaba gösteriyorsunuz. Bu süreci anlatabilir misiniz?

Av. Umur Yıldırım: Şule’nin olayı aslında 28 Mayıs başlayıp 29 Mayıs sabah 03.50’de Şule’nin öldürülmesi ile sonuçlanan bir olay. Sonrasında bir soruşturma evresi oldu. Dokuz aya yakın bu süreç devam etti. Dokuz aylık bu süreç içerisinde şüpheliler ilk önce olay günü sabah ‘bilgi veren’ mahiyetinde ifade veriyorlar. Bu detay önemli, şüpheli olarak değil çünkü şüpheliye uygulanacak güvenlik tedbiri ile bilgi verene uygulanacak güvenlik tedbiri birbirinden çok farklı. Olaydan bir hafta sonra gözaltına alınıyorlar, “taksirle adam öldürme” suçundan adli kontrol talep ediliyor. Sulh Ceza Hakimliği adli kontrol veriyor. Bu olaydan üç ay sonra ikinci gözaltı yapılıyor. Bu sefer “hürriyetten alıkoyma suçlaması” ile tutuklama isteniyor Savcılık makamı tarafından. Fakat “Adli kontrol yeterli” diyor Sulh Ceza Hakimliği. Son olarak da tutuklandıkları gün, Temmuz ayı içerisinde üçüncü kez gözaltına alındılar. “Hürriyetten alıkoyma ve nitelikli cinsel saldırı” suçlarından tutuklama isteniyor. Sulh Ceza Hakimi tutuklama kararı veriyor ve üçüncü gözaltında tutuklanıyorlar. Aslında üçüncü defada tutuklandığında toplumdan bu insanları artık çıkarıyoruz. Toplumun her bireyi kadın, erkek, çocuk, herkes için bu insanlar tehlikeli. Hatta şöyle söyleyeyim tutuklamanın güzel yanlarından biri, onların canını da koruyor. Sonuçta ölen bir kadın var, bu kadının acılı bir ailesi var ve bu kadın vahşice öldürülmüştü. Herkes bu durumdan kendine pay biçebilirdi, babası cinnet geçirebilirdi. Aslında tutuklama onların lehine de bir durum. Ama üçüncü defada tutuklanmış olması yargının kadına bakışını bir nebze ortaya koyuyor ne yazık ki..

ÖG: Mahkeme sürecine dair biraz açabilir misiniz? Örneğin geçtiğimiz günlerde delillerin kaybolduğu ortaya çıktı.

Av. Umur Yıldırım: Biz aslında bu delillerin kaybına ilişkin Mersin Üniversitesi Adli Tıp Ana  Bilim Dalı’ndan aldığımız mütalaa raporunda bunların hepsini detaylı olarak ortaya koymuştuk. İlk duruşmada mahkemeye sunmuştuk. 40 sayfalık bir rapordu: Hangi delillerin kaybolduğu, eksik incelendiği-incelenmediği o raporda tek tek ortaya konmuştu. Bu sadece iç çamaşırı da değil. Lavaboda kanlar var, bu kanların hiçbir örneği alınmamış veya masada, yerde birçok sıvı lekesi var. Bunlar sperm mi, meni mi veya farklı bir sıvı mı, bu sıvının içerisinde ne var? Hepsi fotoğraflanmış ama hiçbirinden örnek alınmamış. Aslında tek bir delilin kaybı yok, birçok delil kaybı var. Kaybedilmiş, eksik incelenmiş, incelenmemiş deliller.. Bunların hepsini biz aslında ilk duruşmada sunmuş olsak da kamuoyunun yeni bilgisi oluyor.

ÖG: Sanık avukatının mahkeme esnasında söylemlerini, basında Şule Çet’in kişisel yaşamına dönük haberlerin yayınlanmasını mahkeme sürecine müdahale biçiminde okuyabilir miyiz? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Av. Umur Yıldırım: Bu aslında kadın davalarında sanıkların kullandığı en büyük koz. Her suçun aslında bir anti-tezi vardır yani savunması vardır. Şule’nin davasında ve diğer kadın cinayetlerinde de en güzel şey şudur: “O saatte orada ne işi vardı?” veya “Bakire değildi/ erkek arkadaşı vardı.” Kadının mağdur olduğu, maktül olduğu bir dosyada sorulan bu sorular ile fail durumuna getiriliyor. Bu soruların aslında faile sorulması lazım. “Sen niye yaptın, sen niye öldürdün, sen niye tecavüz ettin?” Bu sorular sanığa sorulması gereken sorular ama ne yazık ki olayın bir tarafı kadın olunca sorgulanan kısım da bu oluyor. Bir erkek olsaydı, Şule’nin yerinde bir erkek olsaydı bu sorular sorulacak mıydı? Sorulmayacaktı. Aslında yargı nasıl işlemesi gerektiğini çok iyi biliyor. Ama kadın noktasında bu işleyişini maalesef değiştiriyor.

ÖG: Dünden bugüne maalesef karşılaşılan birçok kadın cinayeti, çocuk istismarı, nefret cinayeti mevcut. Siz de belirttiniz kadına yönelik işlenen suçlarda sanıkların sıkça kullandığı argümanlar da var. Maalesef adaletin işleyişindeki her aksama, verilen her ceza indirimi yeni cinayetlere yol açıyor. Şule başta kadınlar olmak üzere herkes için adaletin sembolü haline geldi bugün. Şule Çet İçin Adalet Komisyonları etrafında buluşanlar, çeşitli biçimlerde Şule için adalette kendi için adaleti de görenler var. Avukatı olarak adalet talebinde buluşanlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Av. Umur Yıldırım: Geçtiğimiz yıl 400’den fazla kadın cinayeti işlenmiş. Bunlardan kaçını biliyorsunuz derseniz muhtemelen hepimiz 5-10 tanesini biliyoruz. Bunların en başında da Şule geliyor. Daha bu karanlıkta kalmış, ortaya çıkmamış olaylar var. Ortaya çıkmasını istemeyen kadınlar dahi var; utanıyorlar, söyleyemiyorlar. Birçok böyle olgu varken Şule’nin dosyası artık sembol haline geldi. Şule’nin dosyasında çıkacak bir ceza ya insanlarda şunu uyandıracak “evet, ben yapıyorum ama yaptığımın karşılığını bir gün alacağım, bu cezayı çekeceğim.” Ya bu düşünce uyanacak ya da şu olacak: “Evet, ben yapıyorum ve yanıma kar kalıyor.” Ya insanları caydıracak ya da teşvik edecek. Bu yüzden önemli. Biz Şule’yi geri getiremeyeceğimizi biliyoruz. Şule vefat etti. Ama bundan sonra bir Şule’nin ölümünün önüne geçersek büyük mutluluk, babası için de öyle..