Buzkıran; Öğrenci Dernekleri – Ulaş Armanc

İstanbul Üniversitesi içindeki bir eylem, 1987.

“Bak işte yaklaşıyor fırtına / Bak yine yükseliyor dalgalar / Yollardan sonra / Yıllardan sonra / Şarkılar söylüyor çocuklar / Yollardan sonra / Yıllardan sonra / Yeniden yanyana onlar”*

‘Öğrenci Dernekleri’ deneyimi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin karanlığına yükseköğrenim gençliği tarafından demokratik mücadeleler alanında vurulan ilk darbelerden biri olarak kendine tarihte yer bulur. Öğrenci derneklerinin bir öz örgütlenme biçimi olarak kendini var edişi ilk olarak 12 Mart cuntasından sonra 73 Kasım’ında İstanbul Yükseköğrenim Kültür Derneği’yle başlar. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle idamlardan infazlara, fişlemelerden kurum kapatmalara bir bütün olarak tüm toplumun sindirilmeye çalışılmasının bir ayağı ise hala varlığını sürdüren, darbe ürünü olan YÖK eliyle akademideki demokratik taleplerin sindirilmesi olur. İşte böyle bir saldırı silsilesi altındayken öğrencilerin 1984-85 yıllarında yeniden tartışmaya başladığı bir biçim olarak ‘Öğrenci Dernekleri’, akademik taleplerin etrafında toplanarak yaygınlaşmaya ve etkinleşmeye başlar. Bu döneme bakmak gerekirse askerler yönetimi bırakmış gözükse de ‘sivil’ ANAP hükümetinde de hala çok yerde sıkıyönetim, neredeyse her yerde de OHAL vardır. Gözaltı süreleri 15 gün, işkence ise rutin uygulama olarak varlığını korumaktadır; işte böyle bir ortamda ‘9 Nisan 1984 günü Ankara Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği için Ankara Valiliği’ne kuruluş başvurusu yapılır'(Mayıs Dergisi, 1987, s. 14). Böyle başlayan Öğrenci Dernekleri deneyimi bir yanıyla akademik mücadelenin örgütlenme deneyimini oluştururken bir yandan da birleşik mücadelenin bir formu olarak kendini gösterir. Birleşik gençlik mücadelesi tarihinde bir uğrak olan DEV-GENÇ örneğinden sonra biraz da kıyıda kalan ‘Öğrenci Dernekleri’ deneyimi bu açıdan değerlidir. TİP-TKP çizgisine yakın Yarın Dergisi ekibinden devrimci örgütlerin kadrolarına kadar geniş bir çizginin buluşabildiği bir yer olmuştur. Bu başarılı deneyimin dernekleşme çabalarının birkaç yıl içinde genişleyerek merkezileşmeye başlaması, belli fraksiyonların tekelinde derneklerden ziyade tüm yükseköğrenim gençliğinin etrafında toplanabileceği bir odak haline gelmesi, egemenlerin istediği tip öğrenciliktense sözünü söyleyebilen ve itirazını yüksek sesle dile getirebilen bir öğrenci tipinin ortaya çıkması, suyun egemenlerin akıtmak istediği yönün tersine aktığını gösteriyordu.

 

Öğrenci Hareketinin 15-16 Haziranı 14-16 Nisan 1987 Eylemleri

‘Suyun yönünü değiştiren’ bu hareketin önünü kesmek için hazırlanan saldırının adı ‘tek tip öğrenci derneği’ yasasıydı. Bu yasa ile üniversitelerde öğrencilerin kendi iradesiyle öz örgütlülüklerini kurdukları dernekler kapatılacak yerine tek bir öğrenci derneği açılacak -günümüzdeki ÖTK yapısına benzer-, her öğrenci bunun doğal üyesi sayılacaktı; elbette yasanın amacı dernekleşme deneyimini parçalamak, öğrencilerin kendi sesini söylediği bir yerdense ‘söylüyormuş’ gibi yapılan, devletin kendi faşist çetelerinin egemen olacağı tekelleşmiş bir öğrenci temsilciği kurmaktı. Yasa önergesini ANAPlı iki vekilin 87 Nisan’ında vermesiyle bu saldırıya karşı başlayan direniş, öğrenci gençlik hareketi tarihinde bir kırılma yarattı ve 14-16 Nisan eylemliliklerini tarihimize altın harflerle yazdırdı. Bu eylemliliklerden bahsetmeden evvel hemen öncesinde eylemin örgütlenme safhasına bakmak da öğretici olacaktır, Nabi Kımran** İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi temsilcisi olarak katıldığı ve eylemin ön günlerinde olan toplantıyı anlatırken TİP-TKP çizgisinin -ki açıktır ki reformist çizgi budur-, çoğunluk kararı olan kitlesel sokak eylemlerine şiddetle karşı çıktıklarını, azınlık oldukları halde çoğunluğun kararına uymadıklarını ve sokak eylemi yerine dilekçe vereceğiz diyerek Ankara’ya yola çıktıklarını anlatır, durumun tekil bir eylemlilik ayrımı olmadığını da ekler; ‘‘asıl mesele Yarıncıların dayattığı pasifist-sendikalist çizgi ile, siyasal alana daha fazla ağırlık veren ve sokakta militan bir mücadele hattını zorlayan devrimci çizgi arasındadır.’’[1] Reformist çizgi ile devrimci çizginin bu ayrışmasıyla beraber sokakta militan duruş kararı 10 Nisan’da ODTÜ’de başlayıp İstanbul, Adana, İzmir ve Bursa’ya sıçrayan bir eylemliliği var etti. 14 Nisan ise bir doruğun temsili olarak Beyazıt Meydanı’nda binlerce öğrencinin ‘Tek Tip Derneğe Hayır’ eylemleriyle başlayan; polisle jandarmayla çatışmalarla, yüzlerce gözaltıyla bunla beraber örgütlenen 300 kişilik açlık greviyle kendini büyüttü. 16 Nisan’da ise Kızılay’da da binlerce öğrencinin polisle çatışması ve yine yaşanan yüzlerce gözaltıyla kendini devam ettirdi, öyle ki cuntanın tek kanallı TRTsi bile bu eylemlere sessiz kalamıyor, kendi sansürünü delmek zorunda kalıyordu. İşte böylesine bir öğrenci ayaklanması, bu faşist yasayı tarihin çöplüğüne göndermişti.

 

14-16 Nisan’ın Ardından

“Tek Tip Öğrenci Dernekleri Yasası”na karşı yürüyüş, Beyazıt, 14 Nisan 1987.

Toplumun en dinamik kesimi olan gençliğin başat hareket alanı olarak nitelendireceğimiz öğrenci hareketi, toplumsal rolünü oynamış herkesin üzerinden ölü toprağı atabileceği bir durum ortaya koymuştu. Öyle ki; bununla beraber toplumsal hareket de kırılma yaşayarak yükselme eğilimine girmişti. 14-16 Nisan direnişinin yol açıcılığıyla özgüveni yerine gelmiş bir üniversiteli gençlik hareketi de hızla örgütlenmiş, üniversitelerde merkezi örgütlenmeleri aşmış, fakülte dernekleri biçiminde de örgütlenmeye başlamıştır; örneğin İstanbul Üniversitesi’nin 90ların başında 6 derneği bulunuyordu. (Basın-Yayın MYO ÖD, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ÖD, Veterinerlik Fakültesi ÖD, Edebiyat Fakültesi ÖD)[2]*** Bu durumdan çıkarılacak derslerden biri ise öncelik örgütlenme mi militan mücadele mi olmalı denklemine girmenin yanlışlığıdır. Öğrenci Dernekleri deneyimi göstermiştir ki meşru militan mücadele, kitleleri kendine çeken bir araç rolü de üstlenir. Devrimci çizginin ağır basması ve pasifist çizginin tasfiyesi, 14-16 Nisan’ın ardından gençliğin daha politik bir eylemlilik içine girmesini sağlar. ”28 Nisan 1988 İÜ Rektörlük İşgali, 28 Şubat 1989 Yıldız Yürüyüşü, 2 Mayıs 1989 İÜ’de Mehmet Akif Dalcı’nın öldürülmesini protesto forumu, 1 Aralık 1989 Basın Yayın Yüksekokulu İşgali, 1 Mart 1990 Yıldız İşgali, 3 Ocak 1991 Çapa yürüyüşü ile başkaca birçok önemli eylemler olur.”[3] Ancak bu deneyimin uzun erimli olduğunu söylemekse zor. 1987 direnişinin üstünden geçen kısa bir süre sonra baş gösteren dar grupçu tartışmalar birleşik mücadeleye vurulan ket olmuştur.

 

Birleşik Mücadele Deneyimi Açısından Öğrenci Derneklerini İncelemek

Birleşik gençlik mücadelesi açısından incelemelerin odak noktası olan 1969-74 yılları DEV-GENÇ’inin popülerlik bakımından gerisinde kalan bir örnek olarak Öğrenci Dernekleri, 80 darbesinin basıncına karşı kendini demokratik-akademik alanda var etmiş ve birleşik mücadele açısından incelenmesi gereken bir form. Öğrenci Dernekleri, yerellerin doğrudan kendi inisiyatifiyle kurulduğundan yerelin sorunlarıyla ilgilenmiş, sonraları merkezileşmiş yapıda kendine yer bulmasıyla da alttan üste bir yapıyla var olmuştu. Yükseköğrenim gençliğinin birlikte hareket ettiği bir örgütlenme yaratabilmiş olan bu deneyimde azınlık çoğunluğun fikirlerine tabiydi. Ayrışmalar yaşanana kadar -ilki Yarıncılar sonrasında ise İYÖ-DER- dernekler akademik mücadele yürüten, ilk ayrışmadan sonra bunu da aşabilen bir yere kendini oturtmuştur. Birleşik mücadele formu olarak kendini var ettiği koşullarda uzlaşmaları çok zor olan bir toplamı bir arada mücadelede tutmuş, Yarıncıların sendikalist tutumuna karşı genel bir tutum olarak gelişen basınçla gençliğe faşist karanlığa karşı anti-faşist bir ufuk kazandırmıştı, bunun önemli sebeplerinden biri demokratik merkeziyetçiliği işler kılmasıydı. 87’ye bugünden bakılırsa, bu, birleşik mücadelenin kitlesel bir militan güçle faşizme geri adım attırabileceğinin bir başka kanıtı olan, izlenmesi, dersler çıkarılması gereken bir örnek olarak ele alınmalıdır.

 

*Murathan Mungan, Fırtına şiiri /14 Nisan direnişi için yazılmıştır.

**Nabi Kımran, Dönemin İstanbul Öğrenci Dernekleri Platformu İÜ Edebiyat Fakültesi Temsilcisi, Halkın Yolu-Militan Gençlik’te örgütlü

***1988’de İÜ Hukuk Fakültesi ÖD, Rektörlükçe kapatılmış, İktisat Fakültesi ÖD’nin kuruluşu ise kaymakamlıkça reddedilmiştir, fiili sayı aslında en az 8.

[1] Sendika.org Nabi Kırman- Kayıp Halka 87liler (I)

[2] Öğrenci Dernekleri, Yeniden-Özgür Gençlik Broşürü sf.34

[3] Sendika.org Ertuğrul Bilir-14-15 Nisan 1987: Bak işte yan yana onlar!

 

*Bu yazı, Özgür Gençlik Dergisi’nin 12 Şubat 2021 tarihinde çıkan 39. sayısında yayımlanmıştır.