Verşan Kök’e Veda Ederken – Defne Gürsoy

 

Gençlik hareketinde buzkıran olmayı ve gençliğin görkemli direnişlerinin yaratılmasında öncülüğü her zaman taşıyan ODTÜ geçtiğimiz haftalarda da önemli bir kazanıma ev sahipliği yaptı. Üniversite gençliğinin yaşadığı bir sorunu politik bir talep olarak ele alan ve Şenlik Eylemleri ile kazanıma gidilen ODTÜ’de şenlikler ile başlayan, ardından Onur Yürüyüşü’ne gerçekleşen polis saldırısında somutlanan duruma ne oldu diye sorarsak öncelikle şunu söylemeliyiz: Her şey Verşan Kök’ün ODTÜ’ye rektör olamayacağını bir kez daha kanıtlaması ile başladı.

Üniversitede öğrencilerin kolektif üretimi ve birlikteliğinin ürünü olan şenliklerin öncülüğünü yapan da ODTÜ Bahar Şenlikleridir. 1987’den bu yana gerçekleşen şenlikler ODTÜ kültürünün hem yaratıcılarından hem de o kültürün ürünlerindendir. Peki bu yıl “olanak yok” tartışmasına giren kayyum rektörün belirttiği gibi bir olanak sorunu mudur şenlikleri hedefleştiren yoksa AKP’nin sürekli yapamamış olmaktan mutsuzluk duyduğu kültürel iktidar olma sorunu mu?

Krizin Faturası Şenliğin Olanağı

“Olanaksızlık” ODTÜ’de kayyum rektörün son zamanlarda sıkça kullandığı bir bahane halini aldı. Okulda olanaksızlık mümkün müdür? Pek tabi mümkündür, krizin dibine doğru batmakta olan AKP- MHP faşist ittifakı ve onların destekçileri için kriz vardır ve giderek derinleşecektir. Krizi yaratanlar bu krizin faturasını emekçilere, gençliğe, kadınlara, ötekilere ödetmek istiyor. Fakat bu bütçe olmadığı anlamına gelmiyor tabi ki, olan bütçenin öğrenciler için kullanılıp kullanılmayacağı tercihi anlamına geliyor. Şenlik yasaklarının olanağın ötesinde bir noktaya işaret ettiğini de buradan anlayabiliyoruz. AKP’nin ve bizzat Erdoğan’ın değerlendirmelerinde AKP’nin birçok konuda başarılı olduğunu ifade ederken başarısızlığa işaret ettiği bir nokta var:

“Siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz iktidarız. Ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var” *

Kültürel iktidarını kuramama sorunu faşizmin kendini tüm devlet aygıtları ile yaşamın her alanında yeniden inşasına giriştiği son 4 yıllık tabloda baskı ve zor ile kültürel anlamda da iktidar olmayı istemek; fakat bunu başaramamak sorunudur. Faşizmin bireyci ve ayrıştırıcı yaşam öğretisine karşı öğrencilerin kolektif üretim ve özgür ifade alanı olan Bahar Şenlikleri 2015-16 yıllarında güvenlik gerekçesi ile yasaklanırken KoçFest’in gerçekleşmesi örneği de bundan ayrık düşünülmemelidir. Elbette kayyum rektörün üniversiteyi sermayeye bir pazar olarak açma amacı ve kendisine para getiren festivale yüzünü dönmesi, meselenin ekonomik ayağı da önemli bir yan oluşturuyor.

Bir kültürel iktidar geriliminin de ekonomik krizin de ötesinde ODTÜ’ye dönük saldırıları bütün bunlara karşı eyleme geçen ve “tamam, artık yeter” diyenlere dönük saldırılar bütününden okumalıyız. Hedef alınan tek adamın durmaksızın hedefinde olan ODTÜ’nün toplumsal muhalefet ve özelinde gençlik hareketi içinde tuttuğu yer. Muhalef olan her özneye, kendinden görmediği her şeye saldıran Saray faşizmi toplumsal muhalefetin güçlü bir kalesi olan ODTÜ’nün devrimciliğini, muhalif kimliğini hedef alıyor. Bu eksende sorular soracaksak da bu yıl neden sıkça olanak yok cümlesi ile karşılaşıyoruz? Neden kafeterya saat 5’te kapatılıyor? Ya da ODTÜ’de neden arka arkaya öğrenci intiharları gerçekleşiyor? Gençlik neden bir geleceksizlik girdabında? Bugün gençliğe olanaksızlıkları, geleceksizliği dayatanlar hangi olanakların içerisinde? Üniversiteye polis sokmanın amacı üniversitenin özerkliğine saldırıdan başka ne anlama gelebilir? Bu sorulara verilecek cevabı aslında Şenlik Eylemleri’nde ve Devrim Yürüyüşü’nde de vermiştik, bugün de veriyoruz. Öğrencilerin, gençliğin salt 3 günlük bir şenlik isyanına girişmediğini ilk günden itibaren atılan sloganlarda, söylenen sözlerde gördük.

Gençliğin İsyanı Kime, Neye?

Verşan Kök’ün Devrim’i yasaklama çabaları karşısında gelişen iki günlük eylemlerin en sık tekrarlanan sloganı: “Verşan Kök ODTÜ’ye rektör olamaz.” Baskı, işgal, topyekün bir savaş politikası ile ele geçiremediği kentlerde milletvekillerini- belediye eşbaşkanlarını tutuklayarak, kaybettiği seçimde bana ne bir daha diyerek kayyum atayan AKP-MHP faşist iktidarının akademiye dönük saldırılarında da ilk hamlelerinden biri Saray çevresi- iktidar yanlısı kayyum rektör atamak olmuştu. V’ün üzerine çarpı atmak, onun rektör olamayacağını söylemek irademizi tanımayan bu tek adam rejiminin karşısına dikilmektir.

Gelecek yoksulluksa geleceği değiştir / olanak yoksa biz varız demek çaldıklarınızı, bizlere ayırmadığınız bütçelerin farkındayız fakat bizi mahkum etmek istediğiniz geleceksizliği biz değiştireceğiz kararlılığıdır.

Tacizi, tecavüzü, toplumsal değerleri yıkalım diyen kadınlar yaşamlarının “toplumsal değerler” kisvesi altında kısıtlanmasına, söz haklarının elinden alınmasına isyan ediyordu. Eşit ve özgür bir dünya kuralım diyerek tüm kadınları birlikte yeni bir dünya kuracak güçte olduğumuza çağırdı.

Her durumda hedef tahtasına oturtulan, konu ne olursa olsun Verşan’ın “Bunlar hep onların işi” cümlesini sarf ettiği LGBTİ+’ler gökkuşağının her renginin isyanı ile eylemlerde yine en öndeydiler. Bugün de LGBTİ+fobiye, tekçiliğe, dayatmalara, kayyum rektöre, nefrete, polis şiddetine karşı tüm ODTÜ yeni bir direnişi mayalıyor. Bu konuya dair uzun cümlelere girmeden bir mola vermek zorundayız. Vakit geldi, hepimizin yetişmesi gereken veda töreni başladı… Hadi Verşan istifa!

 

* AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Mayıs 2017 tarihinde Ensar Vakfı Genel Kurulu’nda gerçekleştirdiği konuşmadan bir kesit.