Ekmek Yoksa Barış Yok – Arda Yüksel

Dünya, halkların çürümüş sisteme karşı başlattığı isyanın ateşiyle kavrulmakta. Günlerdir Şili, Haiti, Lübnan, Irak ve Ekvador’da yoksulluğa, pahalılığa, vergilere, zamlara ve diktatörlere karşı başlatılan isyanlara tanıklık ediyoruz. Bu isyanların hepsinde ortak olan temel etken kapitalizmin varoluşsal krizinin neoliberal politikalarla aşılamayacığının ve kapitalizmin bir çözüm olamayacağının görülmesidir. Ekvador’da akaryakıt sübvansiyonlarının kaldırılmasıyla birlikte gelen zamlar, Şili’de ulaşım ve elektrik zamları, Lübnan’da WhatsApp’a ve FaceTime aramalarına vergi konulması gibi sermayenin saldırıları, bardağı taşırıp halkları sokağa döken son damlalar oldu.

“Neoliberalizm Şili’de doğdu ve Şili’de ölecek.”

Şili’de ulaşım zamlarından hemen sonra öğrenciler, metroları işgal etti. Gençliğin öncülük ettiği hareket, polisin sert saldırıları sonucunda gençlikten halka yayılan bir isyana dönüştü. Elektrik zamlarından hemen sonra ise özelleştirilen enerji şirketinin devasa binası, ezilenlerin öfkesiyle görkemli bir şekilde yakıldı. Alevler içindeki büyük yapı, halkın öfkesini net bir biçimde yansıtıyordu. O bina,o yangın halkın neoliberalizme açtığı savaşın simgesi haline geldi. Şili devleti bir savaşta olduğunu belirterek, direnişçilerin eylemlerine karşı devlet terörüyle cevap verileceğini söylemişti. OHAL, sokağa çıkma yasakları ve ordunun sokaklara inmesiyle birlikte ölüm haberleri de gelmeye başladı.Şili’de devletin saldırılarında 18 kişi katledildi. Katliamlarin, gözaltında işkencelerin ve tecavüzlerin, burjuva diktatörlüklerin kolluk kuvvetlerinin yinelenen uygulamaları olduğu bir kez daha görüldü . OHAL ve yasaklara karşı buzkıran rolünü gençliğin oynamasıyla birlikte, 25 Ekim günü eylemci sayısı bir milyona ulaştı ve hükümet geri çekilmeye başladı. Eylemlerde, bir dövizde “Benim en büyük korkum bütün bu olanların durması ve her şeyin değişmeden aynen devam etmesi” yazıyordu. Şili halkı bu kaygıda ortaklaşmış olsa gerek. Çünkü, hükümetin ücretlere zam yapılacağını, zenginlerden yeni vergiler alınacağını ve hükümet değişikliğinin gündeme getirileceğini açıklamasına rağmen halk, eylemleri sürdürmeye ve Victor Jara’nın ezgilerini sokaklara taşımaya devam ediyor. Güney Amerika’da “neoliberal örnek” olarak gösterilen Şili, işçi sınıfı ve ezilenlerin kazmasıyla küreğiyle neoliberalizmin mezarı olacağa benziyor. 

“Gösteri değil devrim”

Ortadoğu’da ise bir finans ülkesi olan Lübnan’dan yükselen direnişi görüyoruz. WhatsApp ve FaceTime’ın vergilendirilerek bu paranın bankalara aktarılma girişimi halkın sokaklara çıkmasıyla sonuçlandı. Halk sokağı kazandıkça, basit gibi görünen ama reformlarla karşılanması mümkün olmayan talepler artmaya başladı. Böylelikle iktidarla halk arasındaki çatışma da şiddetini arttırarak derinleşti. Lübnan’da da ezilenlerin büyüyen isyanı, iktidar geri adım atmaya zorladı ve başbakan Hariri istifa etti. Ancak çıkışın kapitalizmde olmadığını gören halkların direnişi devam ediyor. Eylemler sırasında bir gazetecinin yönelttiği sorudaki “gösteri” ifadesine karşılık olarak, “Ne gösterisi? Biz burada devrim yapıyoruz.” diyen kadının cevabı, Lübnan halkının taleplerinin nasıl karşılanabileceği konusundaki gerçeği çok net ortaya koyuyordu. Bu cevap, silahlı bakan korumasına atılan tekmede somutlaştı ve “tekme atan kadın” direnişin simgesi haline geldi. Kadınların direniş içerisinde oynadıkları rol oldukça ayırt edici, dünyanın dört bir yanında artan kadın isyanı bugün Şili sokaklarında direnişin kadrajında da bunu göstermiştir. Kadınlar sokak direnişinin öncü militanları olarak barikatlarda yerlerini almışlardır.

“Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez”

Bir süredir farklı coğrafyalarda baş gösteren isyanların temelinde 2008 küresel krizi yatmakta. Güney Amerika,Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da yükselen anti-faşist,anti-kapitalist halk hareketleri,dünyada yükseltilmek istenen faşizme bir cevap,dünyanın işçi sınıfı ve ezilenlerine yeni bir yol göstermektedir. Emperyalist Küreselleşmeye ve neoliberal politikalara karşı Wall Street, Gezi Ayaklanması, Arap Halk İsyanları gibi halk isyanlarına yenilerinin eklenmeye devam ediyor oluşu, içerisinde bulunduğu kriz çeşitli çevreler tarafından ‘sağ popülizm’ olarak adlandırılarak yumuşatılmak istenen faşist saldırganlığı yükselterek aşmaya çalışan sermayenin planlarının suya düşeceğini gösteriyor. Kapitalizmin iflasının işaret fişeği olan isyanların öne çıkan özelliklerinden biri de, hemen hemen hepsinin gençlerin ve kadınların ateşleyici çıkışlarıyla başlamış olmalarıdır.Sermayeye karşı emeğin cephesi olan bu hareketler, dünyada burjuvazinin yönetmek için harekete geçirdiği faşizan politikaları,korku ve yılgınlık havasını dağıtabilecek potansiyeli içerisinde barındırmaktadır. Dünya halkları Şili’yi, Lübnan’ı, Barselona’yı, Irak’ı, Ekvador’u izlemekle yetinecek değil. Ezilenler kendi yolunu çiziyor ve o yol ezenlerin sarayına çıkmakta!