Örgütçü Niteliği Yükseltelim

“Sınıf mücadelesi düz bir çizgide ilerlemez. Durgunluk, hızlanma, ani sıçramalar, birden ve hızla dibe çökme gibi pek çok aşama; devrimci mücadelenin gelişim seyrini tarif eder. Devrimci parti bu durumu dikkate alır. Bu onun duruma boyun eğmesi anlamına gelmez, koşulları hesaba katması gerektiği anlamına gelir. Her aşamada devrimci örgütün amacı koşullara devrimci yönde müdahale ederek devrimci iradenin gücüyle değişikliğe uğratmaktır. Örgüt ve mücadele biçimleri, yeni taktik hamleler tam da bu amaca bağlı olarak belirlenir.”

Siyasal savaşımın seyri içinde her dönem, yeni görev ve sorumlulukları beraberinde getiriyor. Siyasal, ideolojik ve örgütsel gelişim de bu görev ve sorumluluklarla kurulan ilişki ve kitlelerin sorun, talep ve ihtiyaçlarıyla uyumlu bir politik faaliyet örgütlendiğinde gerçek karşılığını buluyor. Dolayısıyla örgüt, politika ve ideoloji arasındaki diyalektiğin kavranması zorunluluk olduğunu tekrar tekrar hatırlamak gerekiyor. “Örgütçülük nedir, bu nitelik nasıl yükseltilebilir?” gibi sorular da ancak bu zeminde ele alındığında devrimci mücadelenin ihtiyaçlarına cevap üretilebiliyor.

Örgüt-örgütçülük üzerine yürütülmüş birçok tartışma; örgütlenmiş başarılı,başarısız birçok deneyim ve yazılmış, yazılmaya devam eden çok yazı var. Bir yazı etrafında konuyu bütün yanlarıyla değerlendirebilmek elbette mümkün değil. Dolayısıyla yazımızın odaklanacağı nokta dönemsel olarak “örgütçü niteliğin yükseltilmesi” göreviyle sosyalist gençliğin kurduğu ilişki ve yine bilinenin ötesinde dönemsel olarak kendi gelişimine müdahale düzeyi ve biçimleri olacaktır. Aksi bir akış, genel doğruları ifade ettiğimiz ve soyut tartıştığımız bir tablo sunar ve örgütsel gelişime katkı sunmaz.

Örgütçülük Bir Görüş Açısıdır ve Somuttur

“Liseli ve üniversiteli gençlik ile emekçi semt gençliği politik islamcı faşist saray cuntasına karşı direnişin birçok anda ve yerde öncü gücü, işaret fişeği olmaya adaydı. Gençlik kitlesinin direnişte bu rolünü oynayabilmesi, genç komünist militanların bunu sağlayacak örgütlenme ve mücadele biçimlerini kullanmadaki ataklığına bağlı olacaktır.”

Varlığını gençliğin devrimci saflara kazanılması ve sosyalizm mücadelesinde örgütlenmesi göreviyle ifade eden bir devrimci gençlik örgütü ancak siyasal mücadele içinde ve tabii ki bu mücadele içinde oynadığı rolle gelişebilir. Kitlelere ulaşabildiği ve onları etkileyebildiği düzeyde hareket olma ve varlık hakkını kazanabilir. Onun gelişim unsurları kendi deneyim-birikim ve dinamikleriyle birlikte, örgütlemeyi hedeflediği geniş gençlik kitlelerinin içindedir. Bu yüzden lise, üniversite ve emekçi semtlerde devrimci kitle faaliyetinin etkin biçimde örgütlenmesi zorunluluktur ve devrimin kazanılmasında en temel görevlerin başındadır. Kitlelerden kopuk; onların sorun, talep ve özlemleriyle ilişki kurmayan; onların yaşam ve üretim alanlarında konumlanmayan hiçbir kuvvet siyasal savaşımda varlık hakkı kazanamaz, örgütlenemez ve devrimi örgütleyemez. Örneğin üniversiteli gençliği örgütleme hedefiniz var ancak kampüste değilsiniz, yurtta kalmıyorsunuz, öğrencilerin yaşam alanında değilsiniz. O halde üniversiteli öğrenci gençliği örgütleyebilir misiniz? Yahut semt gençliğini örgütlemek ve antifaşist gençlik mücadelesini büyütmek istiyoruz, peki emekçi semtlerde konumlanmadan, var olanla ilişkileri güçlendirmeden ve yeni gençlerle tanışıp vakit geçirmeden, onların yakıcı sorun ve taleplerinin siyasal çalışmanın başat gündemi haline getirmeden, onlar için ve onlarla birlikte dövüşmeden gençlik kitleleri içinde örgütlenebilir miyiz? İki soruya da “evet” demek mümkün değil. Bu sebeple, örgütçü niteliğin yükseltilmesinin ancak ve ancak politik çalışmanın etkin biçimde örgütlenmesiyle birlikte gelişebileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Yüzü kitlelere dönük olan ve kitleler içinde konumlanan örgütlenir.

Devrimci kitle faaliyetinin örgütlenmesi ve yeni unsurlarla buluşabilmek iyi bir örgütçü olmayı gerektirir, dayatır ve hatta bunu zorunlu kılar. Kitlelerin içinde olmak zorundayız. Geniş gençlik kesimlerinin değiştirici ve mücadeleci gücüne güvenmeli ve tüm imkan, olanak ve kadro gücünün potansiyel olarak orada verili olduğunu unutmamalıyız. Örgütçülük, ancak bir devrimci görev olarak kavrandığında ve bir devrimcinin doğal davranış biçimi olabildiğinde sonuç üretir, gelişime hız kazandırır. Örgütçülük bir görüş açısıdır ve somuttur. Her şeye başka bir gözle bakabilmeyi gerektirir. İhtiyaç olan ve anda açığa çıkan tüm unsurları dönemin, kolektifin ve devrimin ihtiyaçlarına uygun şekilde işlevli hale getirebilme kabiliyetidir. Örgütçülüğün sahası geniştir, sınırsızdır. Konusu ve ilgili alanı sadece verili olan değil, potansiyel olanla da buluşabilmektir. Peki biz bu görüş açısıyla hareket ediyor muyuz? Soralım kendimize; Siyasal mücadele içinde beliren bir unsurla nasıl ilişki kuruyoruz? Şu veya bu konuda özel bir yeteneği olan bir taraftarımızla örgütçü bir ilişkileniş içinde olabiliyor muyuz? “X arkadaştan şöyle bir kadro yaratacağız” dediğimiz hedefler koyuyor ve kadro gelişiminde emekçi sorumluluk alıyor muyuz? Onun mücadeleye katkı sunabilmesinin zeminini yaratabiliyor ve ona görev verebiliyor muyuz? Onda bir örgütlülük bilinci ve aidiyet duygusu geliştirebiliyor muyuz? Yeteneklerini ihtiyaçlarımızla buluşturabiliyor muyuz? Benzer bir çok soru sorabiliriz elbette ancak cevap sadece pratikle üretilebilir. Bu üretilen cevap kendiliğinden gelişmez, iradi bir müdahaleyi gerektirir yani başarılı bir örgütçülüğü! Bütün devrimler ve devrimci mücadeleler tarihi örgüt-örgütçülük konusunda başarılı, başarısız berrak örneklerle doludur. Sosyalist gençliğin deneyim ve birikimi de göz ardı edilemeyecek kadar zengindir. O yüzden soru nettir ve cevap arayışını bulandırmaya gerek yoktur: örgütçülük yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?

Başarının Olmazsa Olmaz Halkası; Süreklilik ve İstikrar

Burjuva ideolojik hegemonyanın kuşatması altında devrimci olanın kuvvetlendirilmesi ve onunla bağı içinde örgütlü mücadelenin yükseltilmesi özel bir mesai ister. İnce eleyip sıkı dokumayı gerektirir. Kuşatma altında yürütülen devrimci faaliyet örgütçüye cesur davranabilmeyi ve titizliği zorunlu kılar. Gençlik mücadelesi sirkülasyonun en çok yaşandığı örgütlenme alanlarından biri olduğundan saflara akış yüksektir ancak mücadelenin dışına düşme eğilimi de oldukça fazladır. Bu yüzden örgütçü cesur davranmalıdır. Saflara katılan yeni genç kuvvetlerin örgütlülük bilinci ve düzeylerinin yükseltilebilmesi için yeni örgütler kurma, bu kuvvetleri örgütlerde görevlendirme ve onu görevle yetiştirme konusunda ikircikli ve kriterlerle dolu olmamalıdır. Tam burada bilinen bir kuralı hatırlamakta fayda var; bir örgütçünün en önemli görevlerinden biri, bir kadroya yapabileceği görev vermek ve onun başarısını örgütleyebilmektir. Titizlik ise bu başarıyı örgütlemekte harcanan düşünsel ve pratik faaliyettir. Yani, görev verilen kadroyu tanımak ve onun yeteneklerini bilmek, ona uygun görevi saptamak ve bu görevi başarabilmesi için yol göstermek, eğitmek ve sorunlarına çözüm bulmaktır. Özet bir ifadeyle söylemek gerekirse örgütçü niteliğin yükseltilmesi bir çalışma disiplini içinde hedefli ve planlı çalışmaktan geçer.

Emperyalist kapitalist sistem ve onun burjuva iktidarları tarafından örgütsüzlüğün propaganda edildiği, bireysel yaşamın kutsallaştırıldığı, özendirildiği ve yine bireysel zeminde “özgürlük” furyasının estirildiği, “devrimci” olanın terk edilmeye yüz tuttuğu ve farklı görüngüler altında yönelen tasfiyeci saldırının ne yazık ki sonuç aldığı bu dönemde gençliğin örgütlenmesi; örgütlü mücadele ve devrimci yaşam daha özel bir anlam kazanır. Örgütlenmek, örgütlü yaşamı geliştirmek ve geniş gençlik kitlelerini de bu örgütlü yaşamın bir parçası haline getirmek; iyi örgütçüler olarak konumlanmayı ve yaşamayı, bu niteliği sürekli olarak geliştirmeyi gerektirir. Sürekliliği olmayan bir çalışmanın gelişimi ve başarısı örgütlenemez. O yüzden ertelemeci ve öteleyici yaklaşımlar kesin olarak mahkum edilmelidir. Plana ve hedefe bağlı çalışılmalıdır. Örneğin, neden eğitim çalışmaları en rahat ertelenebilir bir etkinlik haline geliyor? Bireysel ve kolektif eğitime neden yeterli zaman ayrılmıyor ve emek harcanmıyor? Bireysel ve kolektif gelişimin örgütlenmesinde eğitim çalışmalarının rolünü anlatmamıza gerek yok ancak neden ilk ve en kolay ertelenebilir çalışma olduğunu kendimize sormalı ve bu tarzı mahkum etmeliyiz. Veya başka bir soru, neden zamanımızın çoğu yoldaş ortamlarında geçiyor? Neden her akşam bir üniversitelinin evinde değiliz? Neden üniversitede onların masasında, kantinde yanlarında değiliz? “Sonra giderim ya” demek neden ilk tercih edilendir? Her platformda yüksek sesle tartışılan ve herkesin bildiği bir örgütlenme yöntemi olan pratikler eğer örgütlenmiyorsa, bunun nedeni bellidir; “yapmamaktan” başka bir şey değil! Örgütlenme çalışması başka bahara bırakılacak iş değildir, devrimci yaşamda ve kitle faaliyetinde daimi bir görevdir. Süreklilik ve istikrar başarının olmazsa olmaz halkasıdır. Örgütçü, gelişimi kendiliğindenciliğe teslim etmeyendir.

Şimdi Sverdlov Olma Zamanı!

Örgütü örgütleyen onun kadrolarıdır, varlık hakkını kazandıransa devrimci eylemidir. Örgüt sistemlerini kuran ve yine onu kitlelerle buluşturan da örgütçüleridir. Bu yüzden geniş gençlik kesimleri içinde örgütlediğimiz devrimci faaliyet, sistem örgütçüsü ve kitle örgütçüsü olarak ifade ettiğimiz iki tipte örgütçülüğün de niteliğini kesin olarak yükseltmemiz gerektiğini emreder.

Karşı devrimin faşist saldırıları altında sürekli olarak dağılma, istikrarsızlaşma veya farklı biçimlerde düzey kaybıyla karşı karşıya olan örgütlerimizin güvence altına alınması ancak siyasal mücadelenin geliştirilmesi ve kendi kuvvetlerimizin örgütlülüğünün sağlanmasıyla başarılabilir. Bu başarının elde edilebilmesinin koşullarından biri ısrarlı biçimde etkin kitle faaliyetinin örgütlenebilmesiyken diğer koşuluysa kuvvetlerin siyasal, ideolojik ve teorik olarak gelişiminin yönetilmesidir. Kendi kuvvetlerimizin örgütlülüğü ancak örgüt sistemlerinin güçlü inşasıyla teminat altına alınabilir. Komiteler ve komisyonlar veya ihtiyaca bağlı örgütler kurma, onların düzenli işleyiş ve çalışmasını sağlama, organ yaşamını örgütleme, görevlerin saptama ve yedeklerini oluşturma gibi görevler ihmal edilemez. Değişik sebeplerle oluşan boşluklar ancak böyle doldurulabilir, örgütçüler ancak böyle yetişebilir.

Politik ve örgütsel önderlik misyonunu yüklenerek gençliği sosyalizm mücadelesiyle buluşturma ve devrimci mücadeleyi büyütme iddiasıyla yürüyen bir gençlik örgütünün bütün kadroları örgütçülüğü en ileri düzeyi taşımak, onun en gelişkin pratiklerini sergilemek zorundadır. Kendiliğindenciliği yenilgiye uğratmak ve örgütçü niteliğimizi yükselterek başarıyı örgütlemekten başka seçeneğimiz yoktur. Devrimin zaferi, ancak ve ancak “Göğsümde kalbim çarptığı müddetçe, damarlarımda kan aktığı müddetçe mücadele edeceğim.” diyen, devrime inancı sarsılmaz, parti görev ve kararlarına bağlılığı sonsuz olan usta örgütçü Sverdlov gibi önderlerin uslanmaz ve yenilmez pratiğiyle kazanılabilir. Büyük başarılar yaratmak ve devrimi kazanmak için şimdi örgütçülükte Sverdlov olma zamanı!