Devrimcinin Ardından: Fidel Castro – Ali Deniz Esen

Fidel Castro 1926 yılında Küba’nın Mayari beldesinde dünyaya gözlerini açtı. Toprak sahibi bir ailenin çocuğu olarak, zenginlerin gittiği dini (Katolik) okullarda eğitim gördü. 1945’te Havana Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Marksizmle ilk olarak üniversite yıllarında okuduğu Komünist Manifesto aracılığıyla tanıştı. Fidel’in öğrenci olduğu yıllarda Küba’da siyasi atmosfer çok gergindi, Fidel’de bu baskı karşısında gelişen öğrenci hareketlerine katıldı. Daha sonra Bogotá’daki kent ayaklanmalarında aktif bir şekilde yer alan Fidel, 1952 yılında yolsuzluk karşıtı Ortodoks Parti’den aday oldu. Fakat seçimler yapılamadan ABD emperyalizmi ile işbirliği içinde olan Batista, askeri bir darbe gerçekleştirdi. Faşist darbe ile politik özgürlükler askıya alındı, siyasi partiler yasaklandı ve üniversiteler kapatıldı.

Darbeyle beraber rejiminin baskısına rağmen Küba’da öğrenci eylemleri devam etti. Fidel, kardeşi Raul ile birlikte Movimento (Hareket) adlı yeraltı örgütünü kurdu. Movimento ilk olarak tarihi Moncada Kışlası baskınını gerçekleştirdi. Bu kışla, coğrafik konumu itibariyle stratejik öneme sahipti. Fidel ve yoldaşları 1868 ve 1895 yıllarında filizlenen Küba kurtuluş mücadelelerinde olduğu gibi, yine ülkenin doğusundan yükselen bir mücadele başlatmak istiyorlardı. Fakat Moncada Kışlası baskını başarısızlıkla sonuçlandı ve baskın Havana’da çok büyük yankı buldu. Moncada baskını karşısında Batista diktatörlüğü baskıları arttırdı, Komünist Parti yasaklandı.

‘‘Tarih Beni Aklayacaktır’’

Moncada baskını sonrası diktatör Batista tarafından Fidel tutsak alındı. Fidel’in “Beni mahkum edin, önemli değil, tarih beni aklayacaktır.” dediği yargılama başlayacak, bu sözleri 26 Temmuz Hareketi’nin manifestosu olacaktı.15 yıl ceza alan Fidel, üç yıl sonra genel af sayesinde serbest kaldı. Fidel, af çıktıktan sonra Meksika’ya gitti. 26 Temmuz Hareketi için yeni bir gerilla çekirdeği oluşturma çalışmalarına başladı. Amerika kıtasında devrim için destek aradı. Arjantinli genç bir doktor olan Ernesto Che Guevara da bu hazırlık süreci içerisinde Fidel’le tanıştı.

Küba’ya Dönüş

Fidel’le birlikte, Che dahil 82 kişi Granma (Büyükanne) adlı tekneyle Meksika’dan yola çıktılar. Küba’ya varmadan önce gerillalardan biri denize düştü.
Umutsuz arayış sırasında Fidel’in tavrı çok netti: “Onu bulana kadar hiçbir yere gitmeyeceğiz!” Bu durum harekat planını erteledi. Granma, planlanan tarihten iki gün sonra Küba’ya ulaştı. Karaya çıktıkları andan itibaren rejim güçlerinin saldırısına maruz kalan 82 gerilladan yalnızca 21’i Sierra Maestra’da bir araya gelmeyi başardı.

Sierra’da gerillalara en büyük desteği çevredeki çiftçiler verdi. Çiftçilerin bir bölümü gerillalara katıldı ve komutan oldular. Hareketin içinde erkekler kadar kadınlar da vardı. Hatta bir kadınlar taburu dahi oluşturulmuştu. Fidel ve yoldaşları Küba kırsalında silahlı mücadele yürütürken, kentler de yeraltı örgütlenmesiyle kırlara lojistik ve kadro desteği sağladı. Buralarda aynı zamanda siyasal ittifaklar da kuran Fidel, Batista Diktatörlüğü’nü kentlerden de sıkıştırmaya başladı.

26 Temmuz Hareketi giderek kitleselleşirken, faşist Batista rejimi Hareket’e yönelik işkence,şiddet ve katliam politikalarına hız verdi. Fakat tüm bunlar tam aksi sonuçlar veriyor, baskılar mücadelenin çapını ve direniş gücünü arttırıyordu.Halkın Batista’ya tepkisi gittikçe artıyordu. (Bu dönemde 20 bin kişinin yönetim tarafından katledildiği tahmin ediliyor.) Fidel ve 26 Temmuz Hareketi, 25 aylık zorlu bir mücadelenin sonucunda, Ocak 1959’da zafere ulaştı. 1959’un 1 Ocak’ında Batista önce Dominik Cumhuriyeti’ne ardından da İspanya’ya, Francis Franco’nun faşist yönetimine sığındı. Bu sıralarda Fidel ve arkadaşları Havana’ya girdiler.

Küba Devrimi kır gerillasıyla; kentlerde gerçekleşen istikrarlı milis faaliyetlerinin, politik suikastlerin, genel grev ve boykotların birleşik savaşımıydı.

Devrim sonrası Küba

Devrimin ilk yılları, anti-emperyalist bir iktidarın kendi yolunu çizmek için attığı adımlara sahne oldu. Devrimci iktidarın ilk adımı halka parasız eğitim hakkı tanımak oldu. Okuma-yazma kampanyası başlatıldı.

Tarım arazilerinin %70’i ise Batista döneminde emperyalistlere peşkeş çekilmişti. Küba’nın en önemli kaynaklarından şeker sanayisi ABD emperyalizminin elindeydi. Fidel tarım reformu, kamulaştırmalar, şeker kotası gibi uygulamalarla ekonomiyi düzenlemeye çalışırken, ABD Fidel’in bu uygulamalarına karşı 1960 itibariyle Küba’ya ambargo başlattı.

‘ABD’nin dibindeyiz ve bir sosyalist devrim yaptık.’

Ambargo ilanından bir yıl sonra 1961’de, ABD emperyalizmi Küba Devrimi’ne saldırdı. CIA’nın desteklediği Domuzlar Körfezi Harekatı, üç gün süren çatışmaların ardından başarısız oldu. 16 Nisan 1961’de, bir önceki gün gerçekleşen saldırılarda hayatını kaybeden Kübalılar için Havana’da düzenlenen cenaze töreninde Fidel, ilk defa devrimin sosyalist karakterini ilan ederek “ABD’nin burnunun dibindeyiz ve sosyalist bir devrim yaptık.” dedi.Konuşmasında, yaptıkları reformlara “sosyalist devrim” dendiğini ve bunu “tüfekleriyle savunacaklarını” söyledi. Devrimin ardından Küba, tek partili sosyalizm nüveleri taşıyan bir cumhuriyet olarak inşa edilmeye başlandı. Fidel, 26 Temmuz Hareketi ve Küba Sosyalist Halk Partisi’nin birleşmesi sonucunda ortaya çıkan Birleşmiş Sosyalist Devrim Partisi’nin (1965’te Küba Komünist Partisi ismini aldı) genel sekreterliğini üstlendi. Fidel, Küba Devrimi’nin ardından enternasyonalizm bayrağını yükseltmek için mücadele etti. ABD emperyalizminin arka bahçesi gördüğü ve askeri darbelerle iktidarlarını değiştirdiği Latin Amerika’nın topyekün kurtuluşu için çalıştı.