Bu Tarih Bizim! – Genç Yapıcılar

Bitti diyenler yanıldı!

Resmi tarihe göre 90’ların başında Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte “tarihin sonu geldi, sınıf mücadeleleri bitti, sosyalizm çare değil” naralarıyla, burjuva ve emperyalist odakların, tüm karşı devrimci güçlerin şahlanarak dünyanın dört bir yanında ‘devrimin yenilgisini’ propaganda ettiği tarihsel anda gerçekleştirilen Birlik Devrimi, vahşice ilerleyen bu gidişatın önüne kurulan bir barikattı. Tüm kara propagandaya karşı devrim iddiasını yükselterek kendi durduğu yerden ideolojik-politik ve örgütsel bir yanıt olan Birlik Devrimi, devrimci hareketin yaşadığı içe dönme ve tasfiyecilik krizlerine de çözümün zorunlu ve devrimci yolunu gösteren bir çıkış olmuştur. En net ve yalın haliyle söylemek gerekirse, 25 yıl önce gerçekleşen Birlik Devrimi gruplar dünyasına neşter ve ezilenlerin mücadelesine yeni bir soluktu. “Rönesans” olarak tariflediğimiz 10 Eylül 1994, Kürdistan’da yükselmekte olan devrime Türkiye’de bir cephe yaratmanın devrimci aklı ve eylemi, Kürdistan devrimiyle ilişki kurmaktan imtina eden devrimci hareketin pratik bir özeleştirisi ve birleşik devrimi örgütlemenin en önemli adımlarından birisi olarak tarihe geçmiştir. İşte devrimin bu ihtiyaç, zorunluluk ve çözüm denkleminde atılıma girişen komünistler, Türkiye ve Kürdistan devriminin haznesine başarıyla tamamlanmış bir “birlik” deneyimini miras bırakmıştır.

Bir adım öne!

Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin özgün stratejisini yaratarak ve devrimci mücadeleyi büyüterek geniş kitleleri faşist diktatörlük karşısında devrimin safında örgütlemek, öznesi haline getirmek için farklı tipte mücadele araç-biçim ve yöntemleri aynı anda kullanma kabiliyetiyle yolunu örgütleyen ve “kitlelere hücum” parolasıyla yürüyen komünist öncü, kurulduğu günden itibaren gençliğin örgütlenmesini özel olarak ele almıştır. Komünist öncü, parti ve sosyalizm fikrini geniş gençlik kitlelerine ulaştırarak gençliği devrimci mücadeleye sevk etmek, gençliğin kendi gündemleri etrafında faşist diktatörlüğe karşı saflaşmasını örgütlemek, parti faaliyetinin dinamo kuvveti haline getirmek ve devrimin kadrolarıyla birlikte mücadeleci kuvvetlerini yaratacağı-yetiştireceği bir okul olarak örgütlemek amacıyla ‘ideolojik bağlılık, örgütsel ve politik bağımsızlık’ ilkesiyle hareket edeceği örgütsel form yaratmayı başarmış ve komsomolu örgütlemiştir. Geride bıraktığımız 25 yıllık tarih, gençlik örgütünün partiyi gençlikle buluşturma ve gençliği devrimci saflarda örgütleyerek komünist mücadeleyi büyütme mücadelesinin çeyrek asırlık anlatımıdır.

Adım Adım Devrime

Devrimci mücadelenin en coşkun ve dinamik bölüğü olan gençlik, toplumsal mücadelenin geliştirilmesinde oynadığı rolü çok daha özel olarak birlik devriminin başarıyla tamamlanmasında da oynamış ve partinin kitlelerle buluşmasında azımsanamayacak başarılara imza atmıştır. Daha birlik devriminin ilk yıllarında, partinin kendisini büyük bir çarpışmanın içinde bulduğu 1995 Gazi ayaklanmasında, partinin çağrısına yanıt olarak barikat başlarında pozisyon almış ve üniversiteler başta olmak üzere ayaklanmayı coğrafyanın dört bir yanına yayma çizgisinde hareket etmiştir.Yine “gözaltında kayıplar mücadelesinin” simgesi olan Hasan Ocak yoldaşın bulunmasında “Sağ aldınız sağ istiyoruz” kampanyasını liseler, üniversiteler ve kent merkezlerinde örgütleyen temel kuvvetlerden birisi olmuştur.

Zaferler Kuşağı Yükseliyor

Yine 96’da üniversitelerin şirketleştirilmesine ve harçlara yapılan zamlara karşı YTÜ’de başlayıp 4-5 Şubat’ta yasaklı olan Taksim,Kızılay ve Konak meydanlarının özgürleştirilmesine dek varan öğrenci gençlik eylemlerinin yaratıcısı olan gençlik örgütünün başarısı, birlik devriminin yarattığı mücadele tarz ve çizgisinin başarısıdır.

96’dan günümüze faşizme karşı mücadelenin çeşitli dönemeçlerinde ve kırılma noktaları olarak tarifleyebileceğimiz anlarında gelişen siyasal gündemlerde gençlik öncü ve birleştirici çizgisiyle mücadeleyi büyütmeyi ve partiyi geniş kitlelere ulaştırmayı hedeflemiştir. Gençlik 1 Mayısların örgütlenmesi ve Taksim direnişlerinin ilmek ilmek örülmesi, 96-2000 ölüm orucu eylemlerinin sokakla buluşturulması, emekçi semtlerde uyuşturucu ve çeteleşmeye karşı gençliğin devrimci saflarda örgütlenmesi, 6 Mayıs ve 6 Kasım’larda geniş gençlik kitleleriyle birlikte anma ve protesto gösterilerinin örgütlenmesi, 8 Mart ve 25 Kasım’ların kampüslerden kent merkezlerine kadar etkin biçimde örgütlenmesi, 2004 Nato direnişi ve 2008 İMF toplantılarına karşı fiili meşru mücadele hattından yürünerek direnişin örgütlenmesi ve gençliğin anti-emperyalist mücadelesinin geliştirilmesi, akademik-demokratik üniversite talebi başta olmak üzere üniversiteli gençliğin akademik-demokratik ve politik mücadelesinin büyütülmesinde etkin rol alınması, inkarcı sömürgecilik karşısında başta Kürt ulusunun özgürlük mücadelesi olmak üzere tüm ezilen ulus ve inançların mücadelesinin sahiplenilmesi ve şovenizme karşı mücadelenin örülmesi, Rojava Devrimi’nin kazanılması ve savunulması noktasında attığı cüretli adımlar ve birleşik devrim çizgisinin geniş çevrelerde yer edinmesi, işçi direnişlerinin büyütülmesi ve gençliğin özgün örgütlemeleriyle güçlendirilmesi, onur ve özgürlük ayaklanması Gezi’nin örgütlenmesi ve barikat barikatların savunulması, siyasi soykırım operasyonlarının püskürtülmesi, hapishalerde ve gözaltılarda devrimci irade ve kararlılığın sürdürülmesi, parti çizgisinde sürekliliğin korunması, Marksizm ve Leninizm’in savunulması ve geliştirilmesi, yeni-farklı mücadele araç-biçim ve yöntemlerinin bir arada kullanılması gibi konularda üzerine düşen görevin farkında olarak konumlanmıştır. Gençlik kimi zaman örgütsel dağınıklıklar, krizler ve gerilemeler yaşayarak sendelemiş olsa da gençliğin devrimci saflara kazanılması ve devrimci mücadelenin örgütlenmesi konusunda kararlı yürüyüşünü sürdürmüştür. Geçtiğimiz çeyrek asırlık tarihte gençliğin mücadelesi, salt kendi varlığını tahkim ederek kendini ve partiyi amaçlaştırmanın değil, devrimci gençlik mücadelesi ve toplumsal mücadelenin büyütülerek devrimin yakınlaştırılmasının direnişlerle dolu mücadelesidir.

Ne uzak ne de imkansız!

Sınıf mücadelesinin tarihi ve birlik devriminin kendi tarihi, gençliği kazananın devrimi de kazanacağını gösteriyor. Şüphesiz gençliğin kazanılması, birbiriyle bağı içerisinde dönemin teorik-politik-örgütsel ve ideolojik ihtiyaçlarının doğru kavranarak, devrimci gençlik mücadelesinin bu ihtiyaçlar kapsamında faşist diktatörlüğe karşı öreceği zengin, yaratıcı, üretken bir direniş ruhuyla karakterize edilmesinden geçiyor. Gazi Ayaklanması’ndan Gezi Ayaklanması’na, Rojava Devrimi’nin kazanılması ve savunulmasından faşist diktatörlüğe karşı sürdürülen amansız savaşımın her cephede en güçlü biçimde örgütlenmesinde gençlik hep en önde oldu. Şimdi sıra çeyrek asırlık tarihte biriktirilen başarı ve mücadele deneyimini daha büyük başarıların hizmetine sunmak ve komünist mücadeleyi gençlik cephesinden örgütlemektedir. Dünya kapitalizminin sürmekte olan çöküş sürecinde, geleceği dipsiz bir kuyu olan sağcı-faşist iktidarları ve Türkiye-Kürdistan’da yenilginin kıyısında savaş ve sömürüyle ayakta kalmaya çalışan faşist diktatörlüğü yıkmak ve sınırsız-sınıfsız dünyayı yaratmanın hazırlığı olarak yaşamı örgütlemek ve politik savaşımı yükseltmek en temel görev olarak gençliğin önünde durmaktadır. Komünist öncünün direnişlerle dolu tarihi, yürüdüğü yolun zorlukları ve faşizmle çarpışırken edindiği mücadele yöntemleri ve adanmışlıkların hakkıyla taşıdığı “feda bölüğü” olma gerçekliği, gençliğin yoluna ışık tutmaktadır. Geride kalan 25 yıllık tarih büyük bir sınanmanın tarihidir ve doğru kavranıldığı her koşulda, yürümekte olduğumuz yolun teminatı olduğu nettir! Devrim ne uzaktır ne de başarmak imkansızdır! Yol direnişle yürünmek zorundadır ve bu da zafere kitlenmeyi gerektirir. 25 yıllık tarihimizin bize söylediği söz parolamız olmalıdır; direniş ve devrimden başka kurtuluş yoktur!