Yıkılan Bir Kenti Yeniden İnşa Etmek – Cevahir Günebakan

“Yıkılan bir kenti yeniden inşa etmek, savaşın halklarda bıraktığı yaraları sarmak ve gençliği devrimle buluşturmak için çıktığımız bu yolda 33 arkadaşımız, 33 can parçamız, 33 yoldaşımız AKP-IŞİD tarafından katledildi…”

Bu toprakların en kanlı gençlik katliamlarından biri olan Suruç katliamının üzerinden neredeyse 3 yıl geçti. Sosyalist gençlik, beraber savunduk beraber inşa edeceğiz diyerek Gezi’nin, direnişin, isyanın gençliği devrimin coğrafyasına, Kürt Halkı ile dayanışmaya çağırıyordu. Tıpkı Deniz’lerin seneler önce inşa ettiği devrimci gençlik köprüsü gibi sosyalist gençlerde bu kampanya ile halklar arasında bir köprü kurmak istiyordu. Gezi gençliğinin devrimle buluşmasını, Kürt halkı ile dayanışmasını istemeyen AKP/Saray iktidarı Suruç’ta 33 düş yolcusunu katletti. Saray daha sonra Ankara Garı’nda barış talebi ile bir araya gelen yüz binlere yönelik bir katliam ile savaş konsepti başlattı. 7 Haziran’da tek başına iktidar olamamanın hazımsızlığı ve seni başkan yaptırmayacağız sözüne karşı açılan bir savaştı bu. Saray, gün geçtikçe savaşın düzeyini ve boyutu arttırdı. Kan ve savaş ile beslenen, militarizmi ve şovenizmi pompalayan bir iktidar, kitleler nezdinde ki meşruluğunu yitirmeye başlıyordu.      

Suruç katliamından sonra Türkiye ve Kürdistan’da gençlik kitlelerinin odağı haline gelen SGDF, kendi tarihi ve mücadelesi içerisinde gençlik hareketinde yeni bir düzeye erişmişti. Kobane inşa kampanyası, gençlik kitlelerini birleşik devrim fikrine ve Marksist-Leninist öncüye yakınlaştırdı. Sosyalist gençlik ile bir çok farklı bölgeden temas kuran birçok genç, kitlelerin Suruç’u, SGDF’yi sahipleniş düzeyinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Katliamdan çıkmış bir gençlik örgütü olarak SGDF’nin, kendini değişen koşullara göre yeni bir düzeyde inşa ettiği zemin buradan yükseldi.

Yeni Dönem ve Görevler  

SGDF Suruç katliamı ile birlikte yeni bir döneme girmişti. Bu tarihsel bir eşik noktasıydı. Sosyalist gençliğin bu düzeyde hedefleşmesi onun devrimci iddialarını, niteliğini, kavrayışını yükseltti. Onu geri düşürmedi, yılgınlığa sürüklemedi. Gençlik kitlelerine öncülük etme iddiası ile hareket eden sosyalist gençlik çelikleşti. Bu bir savaş partisinin gençlik örgütü olma iddiası ve iradesiydi. Zaferler kuşağı, yerini genç devrimci feda neferlerine bırakıyordu. Rojava devrimi kuşkusuz bu eşik noktasının ve yeni koşulların oluşmasının en önemli etkeniydi.

Emperyalist küreselleşme çağında kapitalizmin krizlerinin derinleştiği bir dönemde devrim gerçek ve güncel bir olguydu. Devrim, insanlığın eşit, adil, onurlu bir yaşam kurtuluşunun yegane ve tek çözümüydü. Sosyalist gençliği devrimle buluşturan, devrime olan inancını güçlendiren bu temel verili, somut durumdu.

Gençliği devrimle buluşturma fikri, SGDF’li Emre Aslan ve Sinan Sağır’ın Rojava’da şehadete ulaşmaları sosyalist gençliğin devrimle kurduğu bağın göstergesiydi. Bu yüzden ‘’Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz’’ şiarı ile çıkmıştı yola.  

Politik İslamcı saray diktatörlüğü, kitlesel katliamlarla, gözaltı ve tutuklamalar ve faşist devlet terörünü tırmandırarak kitlelerin büyüyen öfkesi bastırmak, sindirmek istiyordu. Ez-çöz ve çöktürmek planları ile ilk önce HDP’nin Diyarbakır mitinginde, sonrasında Suruç ve Ankara’da patlayan bombalar, kürt illerine yönelik başlatılan savaşı, sol-sosyalist, devrimci, demokrat, yurtseverlere ve toplumsal muhalefete yönelik saldırılar izledi. Saray diktatörlüğü, devrimci öncüleri sokaktan yalıtılmak ve kitlelerle bağını koparmak, kitleleri ise teslim almak istiyordu.

Siyasal süreç keskinleşmeye, taraflar netleşmeye başladı. Bu durum yeni bir mücadele perspektifi ortaya koymayı ve pratikleştirmeyi gerektiriyordu. Sokağı fiili meşru mücadele hattından tutmak, öncü çıkışlar yapmak, kitleleri harekete geçirmek ve saraya karşı mücadeleyi büyütmek dönemin ihtiyacıydı. Fiili meşru tarzda yapılan bir dizi eylemin değişik gençlik örgütleri ile yapılması devrimci mücadelenin birleşik karakterini güçlendirdi ve geliştirdi. Süreç içerisinde sokakta birleşik karakterli militan tarzda yapılan eylemlerin sayısı ve niteliği arttı. Kitlelerin sindirilmeye, teslim alınmaya çalışıldığı bir dönemde sokakta olmanın hem ideolojik bir değeri vardı hem de güncel politik bir ihtiyacı karşılıyordu.

Sosyalist gençliğin birleşik mücadeledeki ısrarı bir enerji açığa çıkarmıştı. Suruç katliamının birinci yılındaki adalet kampanyasının birçok gençlik örgütüyle yapılması ile birleşik mücadele zemini güçlendi. Suruç için adalet herkes için adalet kampanyasında, adalet talebi hem bir çok farklı kesimi bir araya getirdi hem de herkes için adalet sloganı kitlere mal oldu.

SGDF Suruç’la birlikte saray iktidarının sistematik olarak hedefi oldu. Onlarca üyesi tutuklandı, gözaltına alındı. Okullardaki soruşturmalar ve çıkan hukuksuz cezalar, onun genç kitleler ile bağının koparılması ve ona olan ilginin kesilmesi içindi. Bu sistematik saldırılar sosyalist gençliğin örgütsel bir daralma yaşamasına ve nitelik olarak zayıflamaya neden oldu.

Sosyalist gençlik mücadelenin ağırlaşan koşullarında gençlik hareketi içerisinde öne çıktı. Öncü bir rol oynadı. Devrimin genç kadroları tüm bu koşullarla birlikte yetişti ve gelişti. SGDF ağırlaşan bedelleri ikircimsiz, tereddütsüz göğüsleme iradesini oluşturdu. Bu bilinç açıkladığı zor zamanların devrimciliğini pratikleştirdi. Şüphesiz ki yürümesi gereken çok yol, aşması gereken onlarca engel vardı.

Devrim olmakta olandır. Devrimci her daim kendini yenileyen, değiştiren ve dönüştüren, sorunlara devrimci tarzda müdahale edip çözüm iradesi gösterendir. Bu görüş açısı onu daima yönetti eksik ve yetmezlikleri ile mücadele etti.  

Suruç’un 3. Yıldönümü yaklaşırken devrimin kadroları olma/yaratma bilinç berraklığı ile aşılamayacak engel, yürünmeyecek yol yoktur. Yeter ki 33’lere layık bir devrimci pratik sergileyelim. Yeter ki saray iktidarına karşı mücadeleyi büyütmekten bir an olsun geri durmayalım, vazgeçmeyelim! Yeter ki umutsuzluğun, yılgınlığın, bireyciliğin cenderesine düşmeyelim, her türlü küçük burjuva alışkanlık ve zaafa karşı, kararlı ideolojik mücadele yüretelim. Yeter ki kolektif aklın değiştirici gücüne inanalım, yoldaşça paylaşmayı, üretmeyi, devrimci ısrarı, inadı yaşamak eyleyelim! Yeter ki ufukları geniş, bilinçleri engin, yürekleri derin genç neferler olma iradesi gösterelim. Çünkü ağırlaşan bedeller ancak ve ancak böyle göğüslenebilir…