Boğaziçi’nin Değeri – D. Barış Şen

7 Ocak Pazar günü AKP Genel Başkanı Erdoğan Boğaziçi Üniversitesi’ne İslamcı mezun yapılanması BURA’nın davetiyle geldiği ve üniversitede bir ‘aşağılama’ çabasına girmesi üzerine bu yazıyı yazmayı gerekli gördüm.

Öncelikle, BURA adlı AKP yandaşı mezun yapılanmasının Berat Albayrak’ın gün yüzüne çıkan maillerinde adı geçen ‘FETÖ ile bağlantısı olmayan, iyi mezunlardan’ oluştuğunu hatırlatmak gerekir. Bundan 3 sene önce, yine bu oluşumun Berat Albayrak’ı okula davet ettiğini ve öğrencilerin tepkileri ve eylemsellikleri sayesinde bunun geri püskürtüldüğünü, yine dönemin Başbakanı Davutoğlu’nun metro açılışını Boğaziçi Üniversitesi istasyonundan yapamadığını da eklemeliyim. Peki bu katil, savaş suçlusu, mezhepçi, tekçi-faşist, doğa talancısı, kadın ve LGBTİ+ düşmanı zihniyet nasıl oldu da Boğaziçi’ne girebildi? El-cevap: Okulun tatil olduğu dönem kollanmış, yüksek güvenlik ‘önlemleri’ alınarak okul kendi bileşenlerinden temizlenmiş, kampüste bulunan yurtlarda barınan öğrenciler zorla yaşam alanlarından çıkarılmıştır.

Erdoğan’ın konuşmasında bahsettiği üzere, ‘Boğaziçi Üniversitesi bu milletin ve bu ülkenin milli değerlerine yaslanmamaktadır.’ AKP Genel Başkanı haksız sayılmaz. Vatani ve milli değerlerin 9 yaşında kız çocuklarını evlendirmek, ne olduğu belirsiz bir kitaba dayanarak teknolojinin kökenlerinin bilimde değil de dinde aramak, hukuku ve adaleti yok saymak, özgür düşüncenin hiç edilmesi, basın özgürlüğünü çiğnemek, akademisyenlerin cübbelerinin kolluk kuvvetleri tarafından ayaklar altına almak, tecavüzün ‘kültür’ olduğu bir dönem ve coğrafyada bu değerlere yaslanmamak olsa olsa bir onurdur. İnsanlığın onuruna yakışanı yapmaktır. Bunlar bir yana, ister sosyal ister yönetim ister fen bilimleri olsun, evrensel değerler gözetilerek bilimin etiğine uygun olarak yapılır.

İşin en acı kısmı ise, tüm bu sözleri üniversitenin ‘kayyum’ rektörü alkışlarla karşılıyor. Bunda, kayyumla karşılaşılan her alanda tepki gösteren bileşenlere ‘o aramızdan biridir’ diyen kaypakların payı büyük. Hepimiz biliyoruz ki, rekor bir oyla seçimi kazanan eski rektör Gülay Hoca’nın yerine seçime bile girmemiş işçi, kadın, LGBTİ+, öğrenci düşmanı biri kirli pazarlıklar sonucunda atanıyor. İcraatlarından biri de bu zihniyeti alkışlamak, öğrencilere ‘dik dur eğilme Boğaziçi seninle’ sloganı atılması için uygun ortam hazırlanıyor, Boğaziçili hiç kimse o salona alınmamış ve hatta etkinlikten haberi bile yokken.

Akademiye, öğrencilere ve akademisyenlere iktidarların duyduğu nefret ve uyguladıkları baskıya dair yazılacaklar çok su kaldırır. Son söz olarak şunları demekte fayda var: Boğaziçi Üniversitesi vahşet bodrumlarını yaratanların değil o bodrumlarda katledilen Boğaziçili Cihat’ın okuludur. Boğaziçi tekçi-faşist zihniyetin değil ona karşı savaşan Suphi Nejat’ın okuludur. Polise vur emrini verenlerin değil, küçük bedeni buzdolabında bekletilen Cemile’nin ekmek almaya giderken öldürülen Berkin’in arkadaşlarının müstakbel okuludur. Burası Taybet Ana’nın, Barış Anneleri’nin, Barış için Akademisyenler’in, tutuklu gazetecilerin, tutsak öğrencilerin akademisidir.

Suphi Nejat’ın ‘Hepimiz Tuhafız’ pankartını tutarken söyledikleri gibi: Bizler düşündükçe, kamusal alana çıktıkça bu karanlık bu faşizm sorgulanacak. Belki biz olmayacağız, başka öğrenciler olacak…