Bölünmeyeceğiz Birleşerek Kazanacağız! – Güneş Çağdaş

 

Akp iktidarı Ohal’ler ve KHK’ler ile yönetmeye çalıştığı ülkeyi her gün yeni bir krizin içerisine sürüklüyor. Çıkardığı her krizi kendi bakımından bir fırsata çevirmeye çalışıyor. Referandum seçimlerinden sonra AKP- Saray rejimi  inşa etmek istediği “yeni eğitim”, “yeni üniversite” ve “yeni gençlik” vurgusunu her fırsatta yaptı. İnşa edilmek istenen ”Yeni Üniversite” modeli demokratik hak ve taleplerden uzak, bilimi değil itaat etmeyi esas alan bir model özü itibariyle. Diktatörün bu hamlesi politikanın her zaman yer aldığı üniversitelerden, köklü olan demokratik direniş geleneğini hedeflemektedir. Üniversitelere dönük ciddi saldırıların sebebi de esas olarak budur. Akademisyenleri KHK’ler ile okuldan ihraç ederek başlayan bu saldırının devamında binlerce üniversite öğrencisi demokratik taleplerini dile getirdiği için gözaltına alınıp tutuklandı. AKP -Saray iktidarı başta olmak üzere hiçbir iktidar üniversiteleri bilimin üretileceği yerler olarak  görmedi. Üniversiteleri mürit yetiştirme ve sermaye kaynağı olarak gördü. Yakın zaman da Üniversiteleri bölmek için giriştiği yasa ile beraber artık çok açık bir biçimiyle bunu ortaya koydu. Nitelikli eğitim hedefliyoruz diyen diktatörün esas kaygısı, üniversiteleri ve üniversitelileri daha rahat yönetebilmek. Her ne kadar daha nitelikli eğitim için üniversiteleri böldüklerini söyleseler de bunun temel sebebinin en başta varolan demokratik damarı parçalamak ve daha fazla rant alanı yaratmak olduğunu biliyoruz. Yeni üniversiteler demek; oteller, kaçak yurtlar ve yeni yerleşke demektir. Bu da daha fazla para demek oluyor iktidar için. Elbette tek sebep bu da değil böldüğü üniversiteler devrimci geleneği olan üniversitelerdi aynı zamanda. Üniversiteler bugüne kadar kendine yapılan her saldırı karşısında boyun eğmek yerine ses çıkarmayı, hakikati söylemeyi tercih etti. Yapılan her saldırı karşısında bir direniş örgütlemeyi temel bir görev olarak da önüne koydu. Yine yakın zamanda yaşadığımız bir Boğaziçi direnişi var. Üniversiteler katliamları, işgalleri savunmaz ve aynı zamanda katliamları savaşları meşrulaştırmaya çalışanların karşısında da dimdik durur. AKP-Saray rejimin sözde Afrin zaferinin ardından üniversite içerisinde ki çeteler lokum dağıttı. Boğaziçili öğrenciler de savaşın katliamın lokumu olmaz diyerek durumu protesto etti. Bunun üzerine birçok üniversiteli evlerinden yurtlarından ve sınıflarından gözaltına alıp tutuklandı.Boğaziçili öğrenciler hakkında iktidarın yaptığı açıklama ise çok netti ”o komünist gençlere okuma hakkı bile vermeyeceğiz ” diye meydanlarda bağırdı. Muhalif olan herkese karşı başlatılmış  bir savaş olduğu çok açık. Demokratik hak ve taleplerin en yüksek sesle dile getirildiği yerler üniversiteler olduğundan kaynaklı da yapılan bunca saldırı bir tesadüf değildir elbette.

 

Üniversitelerin parçalanmasına dair başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere Gazi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi’nde protestolar gerçekleştirilirken İÜ Beyazıt meydanını günlerce terketmedi, hala eylemler devam ediyor. Bir çok fakültenin katıldığı diğer üniversitelerin de destek verdiği eylemler üniversite hareketini bir süre aradan sonra canlandırmış olmakla birlikte dar değil geniş bir tabana sahip olmuştur. Eylemlerin tüm öğrencileri, tüm fakülteleri kapsaması ve forumlar biçimde kendini sürekli hareketli kılması istikrar ve doğrudan katılım açısından etkilidir. Kitlenin politize edilmesine dair daha cüretkar adımlar atmak zaman geçtikçe daha yakıcı bir hal almaktadır. Üniversitelerin bölünmesini teknik bir sorun gibi kavratmak ve bu bilinç üzerinden hareket etmek, kitle hareketini sonuca ulaştıramayacağı gibi kitlede politik bilinç açığa çıkarmayacak kendiliğinden gelişip, kendiliğinden yok olmasına sebep olacaktır.

 

Üniversiteleri piyasalaştırmak istediklerini biliyoruz çünkü. Yine bunun en yakın örneğini de ODTÜ’de yapılması planlanan 32.bahar şenliğinin yasaklanıp yalnızca 9 Mayıs’ta yapılmasına izin verilmesinde gördük. Neden yasaklandı peki bu şenlikler ? ne oldu da bir gün yapılmasına karar verildi?

 

Üniversitenin kendi özneleri şenlik için hiçbir hazırlık yapamazken Koçfest üniversite içerisinde adeta ”rüzgar” estiriyor. Bin bir emekle hazırlanan alternatif şenlikleri bir çırpıda yasaklayıp yerine reklam değeri olan firmalarla ortak işler yapıp hem prestij hemde maddi kaynak kazanmak istedikleri ortada. Toplam durumdan şunu çıkarmak gerekiyor ki; Üniversitelerin bugüne kadar ki geleneklerini yıkıp yerine üreten değilde tüketen bir gençlik ve nesil bırakmak  istedikleri açık. Tam da burada üniversite gençliğinin atacağı her adımın ne kadar kritik ve dengeleri değiştirecek bir yerde durduğunu unutmamak gerekiyor. Bu yoğun saldırı ve abluka içerisinde üniversitelerde filizlenen ateşi görmemek körlük olur. Beyazıt’tan Cerrahpaşa’ya Odtü’den Anadolu Üniversitesi’ne isyan sesleri yükseliyor. Eylemler üniversite önlerinde, kampüslerde hali hazırda yapılmaya devam ediliyor. Üniversite öğrencileri kitlesel ve aynı zamanda kararlı bir biçimde eylemleri sürdürüyor. Birçok üniversitede bölünen üniversitelere destek için eylemlere ziyaretler örgütlüyor. Üniversitelerdeki bu hareketi birleşik bir cepheden örmek Akp / Saray iktidarına verilecek güçlü bir cevap olacaktır. Hareketin sönümlenmesini üniversitelerin dışına çıkmamasını isteyen iktidara istediğini vermemek, filizlenen bu isyanı sokaklara taşıyarak bulunduğumuz her yerde tek bir ses ile üniversiteler bizimdir ve bizimle özgürleşecek demenin tam zamanıdır.