Üniversite Gençlik Hareketleri – Devrim Taylan Eryılmaz

 

Gelecek günler gençlerindir ve onların hareketiyle yaşayacaktır. Abartısız bütün dünyayı kapsayan ve aynı zamanda etkili olan öğrenci hareketlerinin temel nedenlerini böylesi bir yazı içerisinde bir bütün olarak ele alamayabiliriz. Fakat her olay gibi öğrenci hareketleri de bir aşamadan geçmiş ve bugünkü ortama erişmiştir. Gelgelelim dönem sonu yaklaşırken bu dönemin başında üniversite gençlik hareketinde neler yaşandı, nasıl karşılık buldu?

Dönem başlangıcında ve bundan önceki dönemler dahilinde de; kayyum rektörlüğün olmadığı yerlerde faşist çetelerle, faşist çetelerin olmadığı yerde kayyum rektör uygulamaları ile gençlik hareketinin önünün kesilmesi hedeflenerek; EŞİT, PARASIZ, BİLİMSEL, ANADİLDE eğitim isteyen ilerici devrimci gençlik hareketine her türlü saldırılar reva görülmüştür.

Somut örneklerinden bir tanesi olarak 10 Ekim Gar Katliamı’na tepki olarak Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde ajitasyon çekmeleri ve devlet katliamının yaşandığı sene resmi olarak yas ilan edilmesine rağmen kendi içlerindeki çelişkiye doyamayan devlet yanlıları ve işbirlikçileri bu ajitasyonda “Katil Devlet!” vurgusundan rahatsız olarak arkadaşlarımıza soruşturmalar açmış, okul giriş ve çıkışlarında eğitim haklarını gasp ederek alçakça pusular atmış bunun sonucunda gene saray rejiminin kolluk kuvvetleri tarafından alıkoyulan arkadaşlarımız olmuştur. Alıkoyulanların devrimci öğrenciler olmasının başlıca nedeni yıllardır süregelen hareket tarihinde egemenlerin her zaman gençlik hareketinden korktuğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. 68’lerde Denizler günümüzde de aynı şekilde kitleleri harekete geçirecek öncü, önder kadrolar hedef haline getirilmiştir. Saray rejiminin tabanıyla gerçekleştirmeye çalıştığı sindirme politikası burada işe yaramamış ve bu sefer kayyum rektör uygulamalarıyla devrimci öğrencileri eğitim hayatından uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.

Öte yandan Cebeci’de 19 Kasım’da Prof. Aziz Köklü Salonu’nda gerekleşecek sempozyuma öğrencilerin alınmayarak ÖGB tarafından coplarla işkence edilerek uzaklaştırılmaları ardından faşist çetelerin saldırısı ve okula gelen rejimin güçleri gene arkadaşlarımızın işkence görmesini hiçe sayarak rutin işkenceci müdahalelerine devam etmiş ve somut hiçbir çözüm önerisi getirmemiştir. Bunu fırsat bilen TGB kadınların isyanı olan LAS TESİS eylemine karşı devlet yanlı açıklamalarda bulunmuştur. Kadınlar bunun karşısında bütün baskılara rağmen eylemini gerçekleştirmiş olup gereken cevabı vermişlerdir.

Yapılan bunca zorbalık çeteler nezdinde kalmayarak sürekli bir hale gelmiş ve ilerici isteklerini dile getiren her arkadaşımız kendini soruşturmalar terörünün içinde bulmuştur.

Tabi kayyum rektör uygulamalarının ve faşist çetelerin yetemediği ve barınamadığı alanlara girme çabaları karşımıza son olarak ODTÜ’de karşımıza çıkmıştır. Ekim ayında Türk Eğitim Sen adı altında ODTÜ’de yürüş yapmak isteyen bir grup, gençliğin duruşu karşısında yürüyüşü gerçekleştirememiştir. Fakat bundan vazgeçmeyerek geçtiğimiz haftalarda bu seferde TGB, AKP-MHP gençlik kolları adı altındaki çeteler ile bir etkinlik ve yürüyüş söz konusu olmuş polis, ÖGB ve yandaş çetelerle işbirliğiyle gerçekleştirilen bu eylem kitlelerde karşılığını bulamamış kendi kolluk kuvvetleri çemberi içerisinde yaşanıp geçmiştir. ODTÜ her zaman olduğu gibi Devrimci geleneğine ve değerlerine sahip çıkmaktadır.Çünkü bariz belli ki okulda gerçekleşebilecek herhangi bir faşizan eylem, açıklama beraberinde 2015 Hacettepe örneğini de getirebilir. Bunun gerçekleşmesi demek okulun yapısının bozulmasından ziyade onlarca ODTÜ’lü devrimciye ihanet demektir. Bunun farkında olan faşist şeflik rejimi tüm güçleriyle son çırpınışları içerisinde beraberinde ODTÜ’yü de götürmek istemektedir. Devrimci ODTÜ öğrencileri buna izin vermeyecekler.

Görüyoruz ki AKP-MHP faşist bloğu kendi içlerinde örgütlülük hallerinin tıkanarak çözülmeler yaşaması ve bu çözülmelerin yaşandığı esnada ideolijik temellerindeki zayıflık ve çatlaklardan dolayı kitlelerde bir karşılık elde edemeyip yalnızca iktidar hırsı olan, sosyalleşememiş yığınlar haline gelmiştir.

Fakat devrimci mücadelenin, somut sonuçlar elde edebildiğini tarih boyunca göstermiş olup daha birkaç gün önce İstanbul Üniversitesi öğrencileri direnişi kazanımla sonuçlanmış ve örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceğini göstermiştir.

Biz Devrimci öğrenciler; saray rejiminin ayakta kalmak için yaptığı işbirliği ve bu işbiriliğinin içerisinde olan bütün gerici güçlerin karşısındayız ve her zaman ilerici olup genç akılla bu mücadeleyi yürüteceğiz.