Son Bir Yılda Üniversite Panoraması

 

20 Temmuz 2015’te ilan edilen OHAL ile bir gece yarısı açıklanan KHK’lar hayatımıza girdi. İlan edilen OHAL’i kendilerine ilan ettiklerini söyleyen iktidarın ihraç etmek, güvencesiz bırakmak, tüm haklarını elinden almak üzerinden geliştirdiği saldırıların ilk muhattabı üniversiteler oldu. Üniversitelerdeki devrimci, demokrat, muhalif akademisyenler ihraç edildi. Bu saldırılara sayısal verilerle bakmak tabloyu daha net ortaya koymak açısından önemli.

İlan edilen OHAL kapsamında yayınlanan KHK’lar ile  5 bin 295 akademisyen ihraç edildi.Bu rakam tüm darbe dönemlerinde ihraç edilen akademisyen sayısının tam 20 katı.OHAL ilan edilmeden hemen önceki gün YÖK  1577 dekanın istifasını istedi.Yoğun bir saldırı altında olan üniversiteler, akademisyenlerin ki bunlar özellikle aydın-sosyalist barış akademisyeni olan öğretim görevlileridir, ihraçlarıyla devam ediyor. 81 ilde üniversite açmakla övünen AKP iktidarı ve Saray, 80 ildeki 80 üniversitede de (yalnızca Ağrı’da ihraç olmamıştı) bir gece yarısı çıkarılan KHK ile binlerce akademisyeni ihraç etti.

İhraç edilen akademisyenlerin yerine, neredeyse isim verilerek duyurulan ilanlarla AKP’liler dolduruldu. Örneğin 7 Şubat’ta yayınlanan KHK ile 14 akademisyenin ihraç edildiği Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümüne  kendisine özel açılan ilan ile  giren Gülnur Aybet, günler sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı oldu. Tam tersi bir örnek olarak KHK ile ihraç edildikten sonra ihraç edildiği okula öğrenci olarak geri dönme hakkını kazanan Dr. Cenk Yiğiter’in eğitim hakkı Ankara Üniversitesi’nin yaptığı yönetmelik değişikliğiyle engellendi. Ankara Üniversitesi 8 Ağustos 2017 tarihinde çıkardığı yönetmeliğin kayıtla ilgili bölümüne ‘kamu görevinden çıkarılmamış olması gerekir’ maddesi ekleyerek ihraçlarla hedeflenenin ne olduğunu gözler önüne serdi.

İhraç edilen sayı binlerle ifade edildiği için birçok üniversitede bazı anabilim dallarında birçok ders açılamamış, binlerce tez yarım veya danışmansız kalmış, akademik dergilerin danışma kurullarına kadar müdahale edilmiş, akademisyen başına düşen öğrenci sayısı artmıştır.

YÖK istatistiklerine göre, 2016 yılında önceki yıla göre yapılan tez sayısı 1.173 azalış göstermiştir. 2017 yılında bu eğilimin daha kötüleşerek devam edeceği görülmektedir.

Ancak OHAL’in üniversiteye etkisi sadece akademisyen ihraçları ve bunların sonuçları şeklinde değildir. OHAL döneminde okuldan uzaklaştırılan lisans/master/doktora öğrencisi sayısı tam olarak bilinmese de binlerle ifade edilmektedir.

Üniversitesi kapatıldığı için işsiz bırakılan akademisyen sayısı, üniversitesi kapatılmadığı halde sözleşmesi yenilenmeyen akademisyen sayısı yine binlerle ifade edildiği halde tam sayısı bilinmemektedir.

Tüm bunlar olurken üniversite geçmiş birikimleri ve dinamikleriyle bu saldırılara karşı cevap oluşturmaya çalışmıştır. Özellikle, 686 sayılı KHK ile 7 şubat 2017’de görevlerinden ihraç edilen 330 akademisyen için başlayan eylemler İstanbul’dan Kocaeli’ye Ankara’dan Muğla’ya bir çok üniversitede günlerce sürdü. Ve öğrencilerin talebi tek bir sloganda birleşti “Hocama Dokunma!”

Bazı fakültelerde dersler boykot edilmiş, bazı üniversitelerde oturma eylemi yapılmış bazılarında ise eşyalarını toplamak için gelen hocalar ve öğrencileri kalabalık ve sessiz yürüyüşlerle dört duvara sıkıştırılmış üniversitelere veda etmişlerdir. Ancak dört bir taraftan aynı ses yankılanmıştır “Bu bir veda değil, geri döneceğiz!”

Üniversitelere yönelik saldırılar sadece akademisyenlerin ihraçları ile kalmadı. ODTÜ’de cinsiyetsiz tuvalet uygulamasının AKP’nin medyası tarafından hedef gösterilmesiyle, günlerce televizyonlarda ODTÜ ve Ahlak tartışmaları yapıldı. ODTÜ’nün birikiminden rahatsız olan AKP bu saldırılarla içini boşaltmaya çalıştı. Yine ODTÜ’de okulun kapalı olmasından cesaretle bir gece yarısı, atanmış rektör ve bir garip belediye başkanı İ. Melih Gökçek’in anlaşması ile binlerce ağaç kesilerek kampüsün ortasından geçecek bir yol yapılmaya başlandı.  

Politikanın her zaman  yer aldığı ve direnişin nabzının en çok hissedildiği yerlerdir üniversiteler. Bunun farkında olan AKP iktidarının akademiye yoğunlaşmasındaki ana etmen  direnişi kalbinden vurmak isteğidir. Çünkü üniversite geçmişten bu güne sırf kendine dair değil tüm direnişlerin taşıyıcısıdır.Çok geriye gitmeye gerek yok. Tekel Direnişinden Roboski’ye,Gezi’den  Berkin Elvan’a..

Bu güne kadar tüm iktidarlar ve doğalında AKP faşist bir birikimi üniversitelere yerleştirmek için  binlerce girişimde bulundular.Ancak üniversite karakteristik özelliği gereği antifaşist damarıyla bu saldırılara göğüs gerdi. Zaman zaman geriye düştüğü olsa da, dinamik yapısı ve ileri taşıyıcılığı ile mücadeleyi dört duvar arasından çıkarmayı bildi.

Hatırlayalım, Mülkiyeliler, ODTÜ öğrencileri, Denizlerin, Mahirlerin bir zamanlar adım attığı üniversite öğrencilerinin faşist hükümetlere tepkisi her zaman  sert olmuş ve saldırıları her seferinde püskürtmüştür.

Akademisyenlerin yeri üniversitelerdir. Ancak Saray’ın tüm aygıtları ile saldırdığı akademisyenler üniversitenin bu gün  duvarlardan tel örgülerden ibaret olmadığını göstermiştir.Dışarıda da  verilen  her protesto kendi içindeki bir kazanımı dışa vurarak direnişi yükseltecektir.

Üniversiteler özgürlüğümüzü hissettiğimiz, direnişimizi yükselttiğimiz yerler olmaya devam edecektir.Üniversiteler bizim ve bizimle özgürleşecektir.