NEWROZ Direnişi Müjdeliyor; Tecrit Kalkacak! – Mahir Karayel

Newroz’un baharı müjdelediği şu günlerde Türkiye ve Kürdistan halkları da sel olup meydanlara akarak direnişi müjdeledi. Dün Demirci Kawa’nın zalim Dehak’a karşı çaktığı isyan kıvılcımı bu sefer Amed, Antalya, Van, İzmir, Çanakkale, Bursa, Konya, Mersin ve daha bir çok kentte yüzbinleri bulan kitleler tarafından diktatöre karşı tekrar çakıldı. İsyan ile dolu meydanların iki gündemi vardı.

İlki; Tecriti kırmak için bedenini açlığa yatıran Leyla Güven’in açlık grevi ve Öcalan’dan başlayarak gençler, kadınlar, işçiler, emekçiler üzerindeki toplumsal tecriti kaldırmak.

Bir diğeri ise; AKP-MHP faşist bloğu ve bu blok ile HDP’yi yok etme, Kürt Halkını yok sayma, iradesini tanımama anlayışında uzlaşan CHP, İyi Parti’ye karşı HDP’yi sahiplenmekti.

Bu iki gündem ekseninde ortaya çıkan Newroz tablosu, Leyla Güven’in çağrısına cevap verdi ve kararlı bir kitle mücadelesinin başlangıcı ve çağrıcısı oldu. Bu topraklardaki tüm ezilenlere ve politik öznelere yapılan bu çağrıyı görmek ve yeni dönemi açlık grevi direnişçilerinin ve Newroz meydanlarının iradesi ve çoşkusu ile okumak sadece politik anın değil bir politik dönemin ezilenler bakımından parolası haline geliyor.

Direnişi Kavra Durumu Değiştir

Leyla Güven ve politik tutsakların başlattıkları açlık grevleri şüphesiz karanlık bir döneme müdehale iradesi ortaya koyuyor. Bu iradeyi görmemek ise Saray’a ve onu çizdiği çizgilere biat etmek ve iradesiz kalmak anlamına geliyor. Açlık grevleri direnişinin Öcalan’ın tecrit koşulları üzerinden başlatılmış olmasını, kişisel bir direniş olarak anlamak veya Kürdistan’a sıkıştırarak tartışmak politik körlük ve şövenizm perdesi ile açıklanabilir. Direniş ile böylesine sığ bir ilişki kuranlar içinden geçtiğimiz sürecin denklemini kavrayamadığı gibi döneme devrimci bir müdehale iddiası ve pratiği de ortaya koyamayacaklardır. Türkiye ve Kürdistan ilişkisine bu denli sığ bakanlar 7 Haziran seçimlerinin ardından girdiğimiz bu savaş konseptini hiç bir zaman anlamayacakları gibi gün geçtikçe devrimci politikadan daha da uzaklaşacaklardır. Bu sığ akıl, sadece burjuva anlamda dahi içi boşaltılmış seçimler üzerinden politikaya müdahil olmaya ve “ülkücü” itirafları yapan CHP’ye yedeklenmeye, hatta İyi Parti ile el sıkışmaya kadar savrulmaya mahkumdur.

Diktatör ve AKP’nin savaş konseptine geçişi Kürt halkına, Kürt ve Türkiye halklarının birlikte mücadelesine yani HDP’ye saldırılarıyla başladı. Neredeyse 5 yıldır da yoğun olarak bu hedef üzerinden devam ediyor. Diktatör şovenizmden, suni bir beka sorunundan, Kürt Halkı’nın kanından besleniyor. Devlet güçleri de bu hedefte ortaklaşmış durumda, öyle ki HDPlileri terörist ilan eden Erdoğan’ın ardından Mansur Yavaş’ta HDP’lilerin topluma kazandırılması gerektiğini söylüyor. Bu fikir Yavaş’ın kişisel değil CHP ve İYİ Parti’nin kurumsal fikrinin en “naif” ifadesidir. Dolayısıyla devlet güçlerinin ortaklaştığı, Saray’ın en çok saldırdığı ve korkmakta haklı olduğu çizgi kürt ve türkiye halklarının ortak mücadelesinde ısrar etmek, ezilenler için elzem, politik öznelerin içinden geçtiğimiz tarihsel kesitte en önemli görevlerindendir. Leyla Güven’in başlattığı ve güngeçtikçe daha da büyüyen açlık grevi direnişi de bu perspektifle okunmalı, bu karanlık dönemi değiştirmek için en güçlü mevzi haline geliyor oluşu gözden kaçırılmamalıdır.

NEWROZ Direnişi Müjdeliyor

2015’ten bu yana imha etme hedefiyle saldırı altında olan demokratik kitle örgütleri ve toplumsal kesimler mevzilerini korumaya çalıştılar. Bu süreç içerisinde toplumsal muhalefeti ve sokakları canlı tutan, kitle hareketinin genel boşluğunu özellikle kadın hareketi doldurdu. Bu seneki 8 Mart pratiği ile gelecek dönemde de bu iddiasını koruyacağını gösterdi. Bunun yanına ise bugün Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi ve bu direnişin çağrısı özellikle Kürt Halkı’nda refleks uyandırdı. Leyla Güven’in bu çağrısı ve Newroz alanlarındaki karşılığı aktif savunmaya geçiş anlamı barındırıyor. Kitlelerin bu hareketini aktif savunma biçimleri ile buluşturmak toplumsal muhalefetin ölü toprağını üzerinden atmasına vesile olacağı gibi yerel seçimlerle diktatörü geriletme gibi basiretsiz strateji ve taktiklerin önünü kesip tüm demokratik-devrimci kuvvetleri gerçek, devrimci bir zeminle ve hatla buluşturacaktır. Hal böyle iken, Leyla Güven’in aldığı buzkırıcı, öncü rolü kitleler ile buluşturmak ilk görevimiz olmakla birlikte yaslanacağımız ve yürüyeceğimiz motivasyon, çoşku, kararlılıkta Newroz alanlarında mevcuttur.

Gençlik Hareket Ederse Direniş Büyür

Tarihsel olarak bir durumdan diğer duruma geçiş her zaman sancılı olmuş, bu sancıyı ezilenler lehine çeviren, durumu değiştirmekte aktif rol alan karakteri ve refleks kabiliyeti ile hep gençlik dinamiği olmuştur. Bugün Leyla Güven bir yol açma iradesi ortaya koymuşken gençlik hareketinin bu öncü çıkışı yakalaması ivme kazanmasını sağlaması, hareketin gelişimi açısından elzemdir. Gençlik hareketlerinin yüzünü bu iradeye çevirmesini sağlamak, teşhir çalışmaları yapmak, kent merkezlerini, üniversiteleri, mahalleleri yani yaşam alanlarını Leyla Güven’in çığlığı ile doldurmak, gençlik için anlık veya dönemlik değil tarihsel bir sorumluluktur.