Nasıl Ölmek İstersen Öyle Yaşarsın – Mervan Awaz

17 Ağustos 2018 tarihinde Zap’ta hava bombardımanında ölümsüzleşen MLKP gerillası Sarîn Awaz’ın anısına saygıyla… 

 

Her devrimcinin hayatında inişli çıkışlı dönemleri vardır. Bazen yaşamdan bazen de sistemden kopuş. Yaşamın değerlerinden koptuğum veya uzaklaştığım bir dönemde Karadeniz’de tanıdım Sarîn’i. Her yoldaşın “ Hayatıma dokundu ve değiştirdi.“ dediği birileri vardır. Benimde hayatıma dokunanlardan birisi idi o. Sistemle ve düzeniçileşme ile uzlaştığım bir dönemde Sarîn’in  “Nasıl ölmek istersen öyle yaşamalısın.”  sözleri ile tekrar kirli düzenin, sistemin karşısında taraf oldum. Tabi ki sadece bir söz değildi tek başına durumu değiştiren. Aynı zamanda eylem birliği de en çıplak hali ile sözlerini tamamlıyordu. Kendi kampüsüne hemen hemen hiç gitmeden ihtiyaç olan kampüslere girip politik faaliyeti tek başına da olsa sürdürürdü. Kendi kampüsüne de yine aynı şekilde sadece politik ve örgütlenme faaliyetleri için adım atardı. Herkesin Karadeniz’de bir köy çalışmasına çıkamadığı dönem spreylerini çantasına atar baştan aşağı köyleri yazılamalar ile doldururdu. Gittiği her yere kendinden, devrimcilerden bir şey bırakma planı ile giderdi. Tabi ki bunların hepsi planlı olamaz diye düşünenlerimiz olabilir. Ama meselenin özü bu düşüncenin daima belleğinde yer edinmesi ve daima günlük eylem halinde olması. Teorik olarak yetersizliklerini hiçbir zaman önüne engel olarak almayıp verilen her işi en iyisini yapacakmış gibi hareket eden Sarîn, pratiğin tek başına birincil olmadığını ama daima yapılması gerektiğini savunurdu. 

 

7 Haziran çalışmaları döneminde Karadeniz’in her kentinde, nerede çalışma var ise oraya koşan ve gittiği her yerden yoldaşları için ufak sürprizler yapan biriydi, Sarîn. Yoldaşları içerisinde daima ortamı güldürmeye ve eğlendirmeye çalışan, yoldaşlarının mutsuz hiçbir anına tahammül bile edemeyendi o. Bir defasında yoldaşının ona dair eleştirilerinde hatasının farkına varıp ve yoldaşını üzdüğünü düşündüğü için gözyaşlarını tutamadan evine gitmişti. İlk kez gözyaşı akıttığına orada şahit olmuştum. Bir insanı sevmek için illa yoldaşı olmasına da gerek yoktu. Nerede ezilmiş bir yanı var ise bir insanın orası sığınağı olurdu onun. Üniversiteyi yeni kazanan genç kadınların sorunlarına koşar, evlere taşınan öğrenciler için daha zengin evlerden birer poşet kömür ve odun alıp götürürdü. Cebindeki harçlığını asla tek başına kullanmaz ihtiyaçlara göre dağıtırdı. Yaşamın acımasızlığı, eşitsizliği karşısında rahattı! Çünkü nasıl ölmek istediğine çoktan karar vermişti. Hiçbir sorun veya engel yoktu onun için. Devrimcilerin yaşamının kolektif ve toplumsal ihtiyaca göre şekillenmesi gerektiğini söylerdi. Ve tam da öyle yaptı. Bazen Hopa’da, Samsun’da, Rize’de bazen Dersim ve Amed’de yetmediğinde, ihtiyaç gerektiğinde özgür alanlarda idi.  Sistemden kopun demek onun için sadece bir propaganda değildi. Yoldaşlarına neyi önerdi ise onu yaptı.

 

“Şehitlerin özgürleştirdiği alanlar şimdi bizleri özgürleştiriyor.” demişti özgür alanlarda. Suruç’un, Roza’nın ve ondan önceki tüm yoldaşlarının ayak izlerinden yürüyebileceğini bilerek hareket ediyordu. Mütevazı sıradan bir devrimci kendi güzelliğini göremez belki ama bizler gördük ki bizlerde Sarîn’in kurduğu olanaklardan, örgütlerden ve dahası bıraktığı birçok mirastan yararlanarak yürüdük. Bizde onun ayak izlerine bakarak yürüdük. Yoldaş ve halk sevgisinden sistem karşıtı kin ve öfkeye dek öğrettikleri ile ardında bir zincir bıraktı. Oda çoğu devrimci gibi sıradanlaşarak kahramanlaşmanın örneklerini gerisinde bırakarak gitti. Evet sıradan kahramanlar! Çünkü halkın içinden öteye hiç çıkamayanlardı onlar, sadece en önlerine geçmek gerekiyordu onu yaptılar. 

 

Sarîn’i ve diğer ölümsüzleri yazmak her zaman zordur. O yüzden hiçbir zaman istediğimiz gibi yazamayız. Benim bu yazıda ki amacım o nasıl ki kendi yaşamını kolektif ile ortaklaştırdı bizde onun, onların yaşamından kolektif öğrenelim. Ağustos güneşi kadar karşı konmaz çocuk gülüşü kadar aydınlık sevdaları armağan edenleri her gün anmak ve onlardan öğrenmek… Birbirinden öğrenmek, sistemden kopmak, yeni yaşamı örmek ve daha birçoğunu Sarîn, ölümsüzlerden öğrendi. Şimdi bizim de ondan öğrenme zamanımız. Her gün yeni Sarîn’ler doğuyor, dağlı kızın türküsünü susturamaz kimse.