72 Tel Müzik – Aylin Yıldız

Santur, gerek yazılı kaynaklarda gerekse ikonografik belgelerde hakkında en az bilgi bulunan müzik aletlerinden biridir. Anadolu, Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarında bazı arp türlerinin, kimi zaman yatay konumda tutulup, tellere vurularak çalındığı bilinmektedir. İşte bu belirlemeyi, belki de “santur” çalgısının oluşumundaki ilk veri olarak niteleyebiliriz. Mızraplı Kithara’ların tarihsel olarak vurmalı Kithara’lardan önce olabileceği görüşü yaygındır.Çalgı tarihçileri arasında santurun İran kökenli olduğu inancı yaygın olup bu sazın Orta Asya’ya, Hindistan’a ve Uzak Doğu’ya İran’dan gittiği kabul edilir.

Santur, tasavvuf müziği içinde önemli bir enstrümandır. İran’da Klasik İran Müziği yapan üstatlar santuru kullanmaktadır.Aynı zamanda terapi amaçlı da kullanılmıştır. Bunun en büyük kanıtı Edirne Arkeoloji ve Etnografya müzesinde bulunan santurdur. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde şöyle açıklamıştır; “Merhum ve mağfur Beyazıd-ı Velî hazretleri vakfiyesinde, hastalara deva, dertlere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve defi seva salmak olmak üzere 10 tane müzisyen tayin etmiş. Bu müzisyenler arasında üç tanesi santuridir. Bu santuriler, şifahanede tedavi amaçlı santur icra etmişlerdir. “

Santuri Ethem Efendi (1855-1926) de en önemli santurilerdendir. Günümüze yaklaştıkça santurilerin sayısı azalmaktadır. Santuri Ethem Efendi’nin öğrencisi Ziya Bey, santurun unutulması endişesiyle 1934 yılında bu sazın ismini kendine soy isim olarak seçmiştir. Ziya Santur aynı zamanda 1914’te ilk defa santur metodunu yazan kişidir. Türk Musikisi perdelerini seslendirebilmesi amacıyla Ziya Bey çalgının ebatlarında bazı değişiklikler de yapmıştır. Ziya Santur bir yazısında şunları demiştir: “Santurun fasıldaki yeri fevkalâde mühimdir. Fakat maalesef buna rağmen santur layık bulunduğu derecede rağbete kavuşmuş bir saz değildir. Bugün santur çalanlar benim yetiştirdiğim mahdut talebeden ibarettir” demiştir.

Santur, dünyanın çeşitli ülkelerinde başka isimlerle ve o ülkenin müzikal formatına göre yapılır ve icra edilir. Mesela Japonya’da koto, Macaristan’da cimbalom, İran’da ve Türkiye’de santur, Hindistan’da santoor, Romanya’da timbal, Amerika’da dulcimer, İrlanda’da tiompan gibi adlarla anılır. Ortak olarak özelliği şekil bakımından benzerliği ve ses tınısının benzerliği diyebiliriz ancak İcra olarak farklıdır. Mesela Macaristan’daki santurda Macar müziğinden dolayı mandal vardır ve kromatik çalınır . İran’daki santurla ise diyonatik sistemle çalınır ve aynı zamanda koma sesler kullanılır.

Santur, mızrap ya da diğer adıyla zahmey’le çalınır. Santur çalan kişiye santurzen ya da santurî denir. Hem telli hem vurmalı çalgıdır. Genellikle 9 eşik(harek) olur. Çünkü, karar  sesi sol notası üzerinedir. Sol anahtarı esas alınır . Üç oktavdan oluşur. Genellikle çelik, bronz ve pirinç teller kullanılır. Her eşik üzerine dörtlü tel oturtulur. 72 ve 160 telden oluşur. 72 telli santurların 72 milleti simgelediği söylenir.

 

Günümüzde ise santurla bir akşam üstü İstiklal’de, Yüksel’de kendilerini çevreleyen topluluğun içinde ,sokaklarda karşılaşmak daha mümkün. Sokak sanatçıları sokağı santur için yaratılmış bir mekan olarak tanımlıyor. Belediye ve zabıtalar eliyle sokakta müzik yapmanın iyice zorlaştırıldığı zamanlarda amfi girişi olmadan yüksek sesiyle biletsiz dinleyicileriyle buluşuyor santur.

Sokaklarda müzik yapmak onlar için bir patrona başkaldırıdır. Bir grubun ya da sınıfın çıkarları için çalışmayı reddetmektir. 4 yıldır Türkiye’de sokak müziği yapan İran’lı santur sanatçısı Ali Fardin “ Sokaklara ruh ve renk kattığımı düşünüyorum. İnsanların ilgisi de sanatta dil, din, ırk ve renk ayrımının olmadığının en güzel göstergesi. Burada çok mutluyum.”

Yüz yıllar önce iran topraklarından anadolu ezgileriyle harmanlanıp bugün sokaklarımıza gelmiş santur artık sokak müziğinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda. Caddelerde dolaşırken piyasa müziğine karşı alternatif sokak müziğine bir kulak verelim onlar bizimle buluşmayı bekliyor.

Aylin YILDIZ