Kapitalizmin Yeni Salgını – Cemil Aksu

– Koronavirüsün ardından çevreye ve doğaya verilen zarar bir kez daha tartışılır hale geldi. Ekolojik olarak yaşanan yıkımın, hastalıklara yol açtığı yönünde güçlü bir kanı var. Ne dersiniz?

Doğada zaten virüsler, bakteriler var. Bunlar yoktan var olan şeyler değil. Ama arının kovanına çomak sokarsanız, arılar da kendi yaşamlarını savunmaya geçerler. Dünya üzerindeki yağmur ormanları, yaban hayatı, yaban hayvanlarının doğal yaşam alanları ya maden, enerji ya da turizm şirketleri tarafından ya endüstriyel tarım şirketleri tarafından ya da yasal-yasadışı yaban hayvan ticareti yapanlarca istila ediliyor. Dolayısıyla buralarda yaşayan bir sürü virüslerin değişik biçimlerde insanlara etki etmesi işten bile değil. 

Corona vakasında da, Wuhan kenti, küreselleşme ile beraber sanayi kenti olmuş. Başta otomotiv sektörünün tekelleri olmak üzere menşei başka ülkeler olan üç bine yakın şirketin üretim merkezi. Ama aynı zamanda çok önemli yaban hayatı alanlarına sahip bir kent ve Çin’deki kaçak yollarla yapılan yaban hayvan ticaretinin de en önemli merkezlerinden biri. 

Sadece bu kadarla değil… Değişen habitat, iklim koşulları bütün canlıların başkalaşım geçirmesini, yeni yaşam formları geliştirmesini şart koşuyor. Yani iklim krizinin baskısı altında evrim sürüyor. Bu şu anlama geliyor; virüsler de evrim geçiriyor, yeni yetenekler kazanıyor, değişen ortamlara kendilerini adapte etmeye çalışıyor. 

Ayrıca insan da bu değişen ekolojik koşullardan, iklim krizinden olumsuz etkileniyor. Sağlıklı gıda ile beslenemiyoruz, suyumuz sağlıklı değil, havamız kirli… Yani zaten aslında hastayız, hepimiz ilaçlarla ayakta kalmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla eskiden organizmanın baş edebildiği virüslerle şimdi artık baş edemiyoruz. Daha kolay hasta oluyoruz, daha kolay ölüyoruz….

-Covid-19 ilk Aralık’ta görüldü ve aradan geçen 3 ayda tüm dünyaya yayıldı. Hükümetler neden tedbir almadılar ya da birçok ülke karantina, sokağa çıkma yasağı gibi yöntemlerle virüsün yayılışını engellemeye çalıştılar… Virüs gerçekten bu kadar güçlü mü? 

Aslında virüs güçlü değil, biz güçsüzüz. Yani hükümetler, sağlık sistemi güçsüz. Çünkü 1970-1980’lerden beri tüm dünyada yürürlükte olan neoliberal politikalar gereği olarak sağlık sektörü özelleştirildi. Dünyada İngiltere, ABD gibi ülkelerde bile milyonlarca insanın sağlık güvencesi yok, Türkiye’den bile daha kötü durumdalar. İnsanlar hasta olduklarında bile hastaneye gidemiyorlar. İlaç sektörü tamamen şirketlerin elinde…. Dolayısıyla tıp ve teknoloji bugün insanların hasta olmasını engellemeyi değil, insanlar hasta olsun da hizmet satışı, ilaç satışı yapılsın diye çalışıyor. Hatırlayalım, Erdoğan, şehir hastanelerinin açılışında “inşallah buralar da dolacak” diye dua etmişti. Bu klasik sermaye mantığı, her şeyden para kazanma ya da tersinden paraya para eklemeyen hiçbir yatırımı yapmama. Genel çıkar, halkın çıkarı diye bir şey yok, kamu yararı diye bir şey yok… Varsa yoksa şirketlerin karları…

Virüsün bu kadar etkili olması, binlerce can alması da bu yetersiz, piyasalaştırılmış sağlık sektörünün sonucu.

-İnsanlık tarihinde daha önce de büyük salgınlar olduğunu biliyoruz ama modern dönemde ilk kez böyle bir durumla karşı karşıya kaldı insanlık. Covid-19 insanların doğa ile ilişkileri veya birbirleriyle ilişkilerini sorgulamalarına vesile olabilir mi? Düşünürlerin dedikleri gibi, komünizmi keşfetmelerine vesile olabilir mi?

Elbette her kriz, sistemin üzerindeki halenin kalkmasına vesile oluyor. Eskilerin dediği gibi bir musibet bin nasihatten yeğdir. 2008’den beri dünya kapitalizmi tekliyor. Bazı ülkelerde ekonomiler daralıyor, kemer sıkma politikalarına başvuruyorlar, işsizlik artıyor, işçilerin hakları gasp ediliyor, vb. Dünyanın dört bir yanında isyanlar yaşanıyor, çünkü milyonlarca insan yaşamını sürdüremez halde. Birleşmiş Milletler’in kendi açıklamasına göre, 2 milyardan fazla insan temiz suya erişemiyor, dört milyardan fazla insan yoksulluk sınır altında yaşıyor… Kapitalizm aslında çok yönlü bir kriz yaşıyor. Ekonomik, ekolojik, ideolojik krizler yaşıyor. Bir virüs ya da bir kasırga ya da başka bir şey bu krizi katmerleştiriyor. 

Ve elbette başka türlü bir dünya isteyen insanların arayışları da katmerlerşiyor, isyan da katmerleşiyor. Dünyanın ezilenleri, emekçileri halihazırda kıyameti yaşıyor, yokoluşu yaşıyor, barbarlığı yaşıyor. Bundan kurtuluş için de komünizmi keşfetmekten ve kurmaktan başka şansımız gözükmüyor…