İlk Kopuşun Niteliği – Mert İnce

Az önce aldım haberi. “Eskişehir’de iki kişinin çatışmada ölü ele geçirilmesi” biçiminde verdi burjuva-faşist basın.

Birlikte bir sokağı geçiyoruz, birlikte bir patikada ilerliyoruz, birlikte bir plan kuruyoruz, risk analizleri yapıyoruz, kararlar alıyor, kararlar veriyoruz, birlikte üstesinden geliyoruz en çetrefilli sorunların. Hiçbir şey durduramıyor bizi. Kendimizi öyle güçlü hissediyoruz. “Başardık, yine başaracağız!” kararlılığındayız.

Aklım da, kalbim de sizinle. 

***

Birer savaşçı ve komutan, birer devrimci ve insan olarak kendi tarihlerini nasıl yazdıklarını, nerelerde ve nasıl kopuşlar yaptıklarını, ne tür zorlanmalar yaşadıklarını, sorunları nereden ele aldıklarını ve bunlara dair çözüm yöntemlerini, kent gerillaları olarak özelliklerini, yetkinliklerini ve kent gerillacılığına kattıklarını öğrenmekte ısrarlı olacağız. Berçem ve Ekin’in komutasında ilerleyen her savaşçıya güç ve ilham kaynağı olacaklar. Onlar, kendileri ve tüm ezilenler için her şeylerini ortaya koydular. Biz de eksiğimizi-gediğimizi onararak, bizi yavaşlatan ne varsa geride bırakarak, neyimiz varsa ortaya koyarak, dalgalandırdıkları bayrağın altında savaşmaktan onur duyacağız.

***

Şimdi Fırat’tan izin alarak, Ozan’ı anlatmak isterim biraz.

OZAN!

Dostlukla, yoldaşlıkla o sımsıkı sarılışlarıyla insan kalbinin kalbine değdiğini hisseder, hisseder de başka türlü bir bağlanır ya, öyledir Ozan’la arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık…

Yoldaşlık salt akıldan akıla bir yolculuk değildir ki. Yoldaşlık kalpten kalbe bir yolculuktur. Bakışların aynı yöne bakması, duyguların aynı ritmi tutturabilmesidir. Yoldaşlık sımsıkı tutunabilmektir birbirine. Güvenmektir sonsuzcasına. Birlikte dertlenmek, kederlenmek ve birlikte mutlu olmayı bilmektir. Küçük hesaplar, gram gram almak ve vermek yoktur. Bütün gövdenle katılmaktır yaşama. Yeteneklerinle, biriktirdiklerinle, hep daha fazlasını yapabilmenin imkanlarını aramak, bulmak, sonra yine aramak ve yine bulmak çabasından vazgeçmemektir. Öğrenmekten vazgeçmemek, yenilenmekten korkmamaktır. Yeniden ayağa kalkabilmek cesaretidir.Kadınlara ve gençlere, ezilen halklarımıza, devrimcilere ve yoldaşlarına kalkan her yumruğu teninde hissetmek ve ne yapıyorsan onu daha iyi yapabilmek için sınırsız bir çaba ve emek içinde olabilmektir. Tecritte, siperde, dağlarda, yer üstünde ve yeraltında coşkun bir nehir gibi akan yoldaşlarının yol yürüyüşüne katılmanın, yoldaşça bir dayanışma içinde olmanın, varlığınla anlamlarını güçlendirmenin arayışından vazgeçmemektir. “Ben şöyle bir çalışma yapabilsem, şu şu alanda çalışmanın hızına hız katabilirim, yoldaşlarımın emeklerine katılabilir, çalışmanın politik gücü ve etkisini derinleştirebilirim” çabasını devrimci bir görev olarak omuzlamayı bilmektir. Bir yoldaşın bedeni açlığa yatıyorsa, onun hücrelerine bir damla su olabilmek için yanıp tutuşabilmektir. Beyaz tülbentli anaya kalkan eli unutmamaktır. “Biricik kızım var, bedeni açlıkta, görevini yapıyor” diyen ananın görev hatırlatmasına yanıtsız kalmamak için kendine görev çıkarmayı bilebilmektir. Yoksul ve yoksunun yaşamına eylemiyle dost olmak, düşmanın düşman olduğunu akılda, duyguda ve eylemde unutmamaktır. Ve daha fazlasını kendinde ve yol arkadaşında inşa edebilmektir. Ve Ozan bunu başarmış bir genç komutandır! Komutanımızdır! Yoldaştır!

OZAN’IN YOL YÜRÜYÜŞÜ YA DA KOMUTANLAŞMAYA GİDEN YOL…

Büyük yaşamak iddiasında olanların eylemidir devrimci olmak!

Hayatınızda ilk kimliklerinizi bir devlet dairesinden alırsınız ve daha o anda o devletin bir uzantısı olarak yaşamak dayatılır size. Kendi kaderinizi tayin etme şansınız yoktur o aşamada. Bunun için biraz büyümelisiniz. Büyüdüğünüzde iki yol vardır önünüzde: ya kendi kaderinizi elinize alacaksınız ve bağımsızlaşacaksınız ya da bağımlı ve akılları ve duyguları işgal edilmiş, bastırılmış, yok sayılmış olarak yaşayacaksınız, eğer bu yaşamaksa. Tercih sizin. Her birimiz kendi tercihlerimiz nihayetinde.

Ve sevgili Ozan, kendine olan güveni, sorumluluk almaktaki cesareti, soğukkanlılığı ve çalışkanlığıyla hızlı adımlarla ilerledi. Bunların her birinin ardında ideolojik netliğin ve kararlılığının parıltısını görmemek ne mümkün. Ya da zaten aslında her biri ideolojinin bir biçimde yansıması değil mi? İdeoloji dediğimiz de tek bir torna işi değil ki. Elbet bir duruş, tavır, yaşam ve hareket tarzı olarak, canlı ve dinamik bir düşünüş ve yaşamsal eylem.

Her birimiz onunla kendi rengimizde yeni bir ilişki kurar ve onu hem kendimize içerir hem de sosyal ve siyasal yaşamımızda birbirimize taşırız.Ozan da bir tercih yaptı. Ve kendi tercihinde kendi tarzında ilerledi. Kahramanca! Kahramanlık salt onun son ölümsüzlüğe yürüyüş tarzında verili değildi. Evet o da kahramanca, ama ondan daha evvel, bu kahramanlık hırkasını giymişti o.

İLK KOPUŞ: OZAN’IN DA ANNESİ VARDI!

Biliyor musunuz, Ozan çok zorlu bir çocukluk ve ilk gençlik dönemi geçirmiştir. Zorluğun kaynağı, evde anne ve baba arasında yaşanan şiddetli geçimsizliktir. Aslında aynı çatının altındaki tüm bireyleri dolaysızca etkileyen şiddetli geçimsizliğin nedeni, baba kaynaklı baskıdır. Yaşadığı mahalle devrimcilerin etkin olduğu bir mahalledir ve Ozan da erken yaşta devrimcilerin varlığının farkındadır. Liseye devam ederken, aynı zamanda ilk devrimci faaliyetler içinde yer alır. 

Ondan çok daha önce annesi ile kurduğu ilişkinin içeriği, onu kadın yanlı ideolojiye yakınlaştırır. Annesinin yaşadıkları, aynı zamanda erkek egemen sistem eleştirisinin ilk nüvelerini açığa çıkarır ve aslında bir erkek olarak, erkek egemenliğinin ıstıraplarından doğrudan etkilenerek devrimci olmaya karar verir.Ozan, annesinin kendi ayakları üzerinde durma kararında dayandığı ilk insandır. Hatta bu kararı almasında Ozan’ın varlığı esas belirleyendir. Ozan, henüz daha belki de çocuk yaşta, hem öğrencilik hem de işçilik yaparak annesine destek verir. Böylece, daha sonra annesinin vereceği kararlarda annesinin özgüven kaynağı olur.Annesinin evin dışına ilk çıkışı ve ücretli bir işçi olarak çalışmaya başlamasında da Ozan cesaret verir, ilk adımları neredeyse annesinin ellerinden tutarak birlikte atar. Annesi bu ilk adımları atarken, Ozan da yeni kararların eşiğindedir. Annesinin onsuz ne kadar zorlanabileceğinin ve belki de attığı adımlar ve aldığı kararlarda sarsılabileceğinin farkındadır. Sınırsız bir devrimci olmaya karar verdiği o aynı dönemde, annesinin henüz bekar bir anne olarak kendi yaşamını sürdürmesinin ciddi zorlukları vardır. Zorlanır muhakkak. Annesinin yaşayabileceği zorluklar ve sorunlara karşı umursamaz değildir asla. Ama yine de, her ikisinin de kendi yolunda ilerlemesi gerektiğini düşünür. Annesi kendi ayakları üzerinde durmasını öğrenmek ve erkek egemen dünyaya karşı güç kazanmak zorundadır. Annesi ve tüm kadınlar için daha değerli olan budur.Yani Ozan’ın da çok sevdiği, değer verdiği ve eğer Ozan olmazsa çok zorlanacağı açık olan bir annesi vardır. Onun annesinin de Ozan’a çok fazla ihtiyacının olduğu bir dönemde Ozan, erkek egemen sisteme karşı bütünlüklü mücadele, annesinin, başkaca kadınların ve çocukların yaşadıklarının öfkesi ve bilincini kuşanır, devrimciliğinin niteliğini yükseltmek üzere harekete geçme kararı verir.

Her birimiz her kopuş döneminde bir dizi kişisel meseleyi geride bırakarak yol almışızdır. Bunların iriliği-ufaklığı elbette kişiden kişiye değişkenlik gösterir, ama değişmeyen bir şey varsa, o da geride bırakma zorunluluğudur. Vicdan mı, empati mi yapmak dediniz; o vicdanın, empatinin en büyüğü büyük kopuşlar yapanlardadır.

Ozan kararını verirken de sonrasında da bu kararının doğruluğundan şüphe duymaz. Bu karar, onun için aynı zamanda, devrimciliğinin alanını genişletmek ve derinliğini geliştirmektir. Bir feda devrimcisi olarak kendi yolunda ilerlerken yapmış olduğu bu ilk büyük kopuş, Ozan’a bir kopuş tarzı kazandırır. Sıçramasındaki yükseklik ve değişimindeki hızın arka planında bu ilk kopuşun daima ileri itici gücü vardır.

Ozan’ın yoldaşları olarak, onun annesinin ve tüm annelerin ellerinden öpüyoruz. Biliyoruz ki, böyle güzel çocukları olduğu için ne kadar onurlansalar azdır.

Ozanlar ve Fıratlar yaşamaya, savaşmaya, çoğalmaya, gecenin evinde yangınlar çıkarmaya devam edecekler. İnsanı ve dünyayı onurlandıracaklar. Onlarla yürüyeceğiz. Bizimle yürüyecekler. Daima.

*Elimize mail yoluyla ulaşan, 1 Ekim 2019 tarihinde Eskişehir’de yoldaşı Fırat Şeran ile birlikte ölümsüzleşen Ozan Sökmen’e ithafen yazılmış mektubu sizlerle paylaşıyoruz.