Gençlik Özgürleşecek!

Faşizmin artan saldırıları ve mayalanan direniş ruhuyla yeni bir mücadele yılına doğru gidiyoruz. İşçi sınıfı ve ezilen halkların, tüm toplumsal kesimlerin ve özellikle gençliğin, faşist iktidarın siyasal saldırıları ve ideolojik kuşatması altında ablukaya alındığı günlerden geçerken, egemenlerin hâlâ istediği sonuçları alamadığını görebiliyoruz. Nefessiz bırakılan, geleceksizleştirilen, işsizliğe, yoksulluğa ve umutsuzluğa mahkum edilen gençliğin öfkesinin biriktiği günlerde, yeni görev ve sorumluluklarla karşı karşıyayız.

Faşist şeflik rejimi bakımından, geçtiğimiz birkaç ayı karakterize eden başlıca unsurlardan biri Türk devletinin kuruluş kodlarının başında gelen, Kürt ulusuna yönelik saldırılar oldu. Türk devleti kendisine meşruiyet alanı açmak için bir kontrgerilla faaliyeti olarak tertiplediği Taksim Katliamıyla birlikte Kobanê başta olmak üzere Rojava’ya yönelik işgalci saldırılarını yoğunlaştırdı. Faşist şeflik rejimi yarattığı bir mezar sessizliği eşliğinde bu harekatı sürdürmek istedi. Şebnem hocanın tutuklanmasından tutalım da işgale karşı yapılan tüm eylemlere saldırı pratikleri, Eskişehir’de yapılan yürüyüşün ardından özel olarak gençliğe yöneltilen gözaltı ve tutuklama saldırısı ile Türk devleti yönelimini açık biçimde göstermiş oldu. Sonuç olarak, gençliğe düşen görevlerin başında Kürt halkının kazanımlarına yönelik işgalci saldırıları sokakta karşılamak gelmektedir. Rojava Devrimimizin inşaasında ve savunulmasında ölümsüzleşen devrimcilerin gençlikte yarattığı ruhun ayağı kaldırılması, gençliğin devrimde oynadığı rolün özgün olarak tekrar tekrar hatırlatılması ve devrimin geleceğine dair gençliğin tarihsel ve siyasal sorumluluğunun altının çizilmesi önemli bir yerde durmaktadır. Birleşik mücadele zemininde, devrimimizi sahiplenme ve savunma çağrısı güçlendirilmelidir. Bu meseleyi yalnızca işgal saldırılarının yoğunlaştığı dönemlerde değil her daim önümüzde duran bir görev olarak kavramak, Türk halk gençliği içinde işgale karşı tutum alma ve şovenizme karşı mücadele yürütme çağrıları yapmak ve Kürt halk gençliği içinde ise işgale karşı direnişi büyütmeye dayalı bitişik çağrımızı süreklileştirmek gerekir. İşgale karşı tutum aldığı için tutuklanan Şebnem Korur Fincancı, Eskişehir’de tutsak edilen dört devrimci-yurtsever, kentlerde yapılan polis operasyonlarıyla gözaltına alınan devrimciler-yurtseverler bu süreçte özel olarak sahiplenilmeli, bu saldırılar işgalci sömürgeci savaşa karşı mücadeleyi büyütmenin yeni içeriği ve materyali olarak düşünülmelidir. Şebnem Hoca’nın tutsaklığına dikkat çekmek ve dayanışmak için üniversitelerde kart atma etkinlikleri örgütlenebilir veya ilgili öğrenci topluluklarından dayanışma mesajları alınabilir ve sahiplenici pratikler örgütlemeleri sağlanabilir. Ve elbette aynı zamanda emekçi semtlerde gençliğin içinde kavrulduğu ekonomik krizin en büyük nedenlerinden birinin bu işgalci savaş olduğuna vurgu yapılması, savaşa ayrılan bütçeyle birlikte teşhir edilmesi, “bir merminin ne kadar olduğunu” hesap eden faşizme karşı mücadeleye çağrıların güçlendirilmesi önümüzde durmaktadır.

Barınma Sorunu Kıskacında Öğrenci Gençlik
Üniversiteli öğrenci gençliğin yaşamını akşam karnını nasıl doyuracağını düşünmekten başka bir şey ile geçiremeyecek bir yoksulluk cenderesine almak isteyen AKP-MHP iktidarı; üniversitelerin yeni dönemini, geçmiş yılki pratiğini değerlendirerek açtı. Üniversiteli öğrenci gençlik içinde en büyük kıvılcımı yakan barınma sorunundan yükseldiğini gördüğü sesin önünü KYK yurt ve yatak sayısını artırarak, yeni toplu konut projelerini özel olarak gençliğe yönelterek almak istedi. Ancak barınma meselesinin gençlik için hâlâ ciddi bir sorun olduğunu görmek gerekir. Bu hamle ile sorun, kendisini ‘yer bulamama’ biçiminde değil ‘niteliksiz ve yaşanamaz’ olma hali ile gösteriyor. Önümüzdeki dönemde ana gündeminin barınamama ve beslenememe merkezli bir “nitelik” sorunu olacağı görülüyor. Gençliğin nitelikli barınma ve beslenme talebini bu dönemde göz ardı etmemek fakat aynı zamanda bu noktaya saplanıp kalmamak önem taşıyor. Dönemin gençlik bakımından en yakıcı sorunu olan politik özgürlük sorununu geniş gençlik kitlelerine kavratmak için ajitasyon ve propaganda içeriğini buralardan kurmak gerekir. Baskılara, yasaklara, engellemelere, faşist saldırılara ve tüm hak gasplarına karşı politik özgürlüğün kazanılması eksenli çağrılar özel olarak düşünülmeli ve planlanmalıdır.

Katliamlar Ayı ve Gençliğin Görevleri
Aralık’tayız. Bu ay coğrafyamızda “katliamlar ayı” olarak da bilinir. Erdal Eren, 19 Aralık Hapishaneler Katliamı, Maraş ve Roboski birbirini takip eder şekildedir. Bütün bir ay boyunca halkların katlinden kendini var eden düşmana karşı bilincimizi ve öfkemizi bilemek gerekir. Hafızaları tekrar tekrar eşelemek ve katliamlar gerçeğini güçlü biçimde anlatmak gerekir. Bu noktada, katliamlarla ilişkilenirken tarihsel bir lanet etmenin ötesine geçebilmek ve güncel durumla bağını sıkı kurmak oldukça önemlidir. Hapishanelerde devrimci tutsakları yaşamdan bütünüyle soyutlamaya ve devrimci iradeyi tecrit ve işkenceyle ‘içeriden’ doğru kırmayı amaçlayan faşizme karşı sergilenen destansı direniş de katliam kadar gençlik hafızasına işlenmeye çalışılmalıdır. Hapishanelerin de bir mücadele alanı olduğu bilinci güçlendirilmeli, devrimci tutsaklara yönelik saldırılar teşhir edilmelidir. Hapishaneler aracılığıyla devrimci iradeyi kırma hamlesinin devlet bakımından kesintisiz sürdürüldüğü, bugün de karşımıza sürgün, sevk, görüş yasağı, yaka kartı dayatması ötesinde daha ileri gidilerek işkence ya da hastalığa mahkum ederek devam ettirildiği gösterilmelidir. 19 Aralık’tan bugüne devam eden hapishaneler zulmü güçlü biçimde geniş kesimlere gösterilebilmelidir. Aynı pratik Maraş ve Roboski katliamları için de ele alınmalıdır. Maraş’ta yitirdiklerimizi anmanın yanında, bunun Alevileri kalıba dökme, devletin Alevisi’ni yaratma saldırısı olduğu ve günümüzde de devletin bunu istikrarlı biçimde sürdürdüğüne işaret etmek; Roboski’ye ağıtlarımızı dizerken bugün aynı Kürt düşmanı katliamcı saldırıların Zaxo’dan Êfrin’e sürdüğünü gösterebilmeliyiz. Kürt ulusuna düşmanlığın faşist şeflik tarafından her koldan örgütlendiği bu dönemde, Roboski Katliamı’nın birinci yılında, Türk ve Kürt halk gençliğini buluşturma amacıyla “Roboski için adalet!” şiarıyla örgütlediğimiz kampanya, gençliğin hafızasında tazelenmelidir. Büyük mücadelelerin aydınlatıcı bir deneyimi olarak ele alınmalı ve bugüne ışık tutmalıdır.

Gençlik mücadelesinin gelişimi bakımından göz ardı edilmemesi gereken başlıca görevlerden biri liseli gençlik mücadelesinin örgütlenmesidir. Demokratik lise hareketinin örgütsüzlüğü yakıcı bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Siyasal, örgütsel ve ideolojik bakımından gençlik hareketi için bu görevin ne anlam ifade ettiğini defalarca yazdık, çizdik ve tartıştık. Bundan sonrası lafın değil, eylemin konusudur. Liseli gençliğin örgütlenmesi için liselerin çevresini kuşatmak, bu çalışmada ısrarlı bir pratik içinde olmak ve hedefli-planlı-somut çalışmak kesin olarak sonuç üretecektir. Ajitasyon-propaganda faaliyetlerini lise çevrelerinde yoğunlaştırmak, yaygın dergi dağıtımlarını buralarda örgütlemek, liseli gençliğin sorunlarını değişik biçimlerde gündemleştirmek ve kuvvetleri bu alanda etkin biçimde kullanmaya göz dikmek zorundayız.

Liseli gençliğin örgütlenmesi, emekçi semtlerde bu çalışmanın derinleştirilmesi anti faşist gençlik mücadelesinin gelişiminin de sıçrama tahtası olacaktır. Bu iki çalışma birbirinin tamamlayıcı unsurları olarak ele alınmalı ve somut çalışma planları bu zeminde örgütlenmelidir. Gençlik hareketinin geleceği, büyük oranda liseli gençliğin gelişimi ve birikiminde saklıdır. Bu görüş açısıyla hareket ederek demokratik lise mücadelesinin görev ve ihtiyaçlarının sosyalist gençliğin başlıca ödevi olacağının altını kalın kalın çizmek gerekir.

Siyasal, İdeolojik ve Tarihsel Görev
Ve nihayet 2023! Faşist şeflik rejimi ve burjuva restorasyoncu muhalefetin gençlik üzerindeki ablukadan nemalanarak sürekli yaptığı “sandığı bekleme çağrısı” ve kurtuluşa dair yarattığı tutarsız beklenti gençlik içinde burjuva muhalefetin çeşitli figürlerinin sahiplenilmesi olarak karşılık buluyor. Hızla politikleşen ve bir eğilim oluşturan gençlik kitleleri içinde mücadeleyi sadece ve sadece seçime endeksleyen akıntıya karşı durmak, düzen partilerinin teşhirini yapmak ve devrimin güncelliğini durmaksızın anlatmak bu sürecin en önemli ihtiyaçlarından biridir. Gençlik kitleleri içinde faşist AKP-MHP bloğu ve burjuva restorasyoncu Millet İttifakı’na karşı üçüncü cepheyi anlatmak, onun görevleriyle ilişkilenmek, birleşik gençlik mücadelesini büyütmek için sorumluluk üstlenmek, tek umudu sandıkta gören reformcu ve liberal hareketlere ve tabi ki düzen partilerine karşı özgürlüğümüz için devrim ve sosyalizm mücadelesinin aciliyetini kesintisiz biçimde işaret etmek gerekir.

Devrimci görev ve sorumluluklarla kurduğumuz ilişkinin güçlendirilmesi, devrimin ve kolektifin ihtiyaçlarına yanıt olma pratiğimiz ve başta gençlik olmak üzere işçi sınıfı ve ezilenlere verdiğimiz sözlere bağlılığımızın somutlaştırıldığı her koşulda 2023’ün gençliğin yılı olacağını göreceğiz. Devrim güncel ve dünden daha yakın. Sosyalist gençlik; devrimci görevleriyle sıkı sıkıya ilişki kuracak, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde gençliğin tarihsel rolünü oynaması için bir adım öne çıkacaktır. Bu onun siyasal, ideolojik ve tarihsel görevidir ve mutlaka başaracaktır.