Dilli Düdük | Özsavunma Örgütlenmektir – Tsira Heziran

Özsavunma özünü, varlığını kurma ve koruma, yitirilmişse kazanma mücadelesidir. Yaşamın olduğu her yerde “birlikte” yaşamı inşa etme, örgütlülüğünü semt semt mahalle mahalle geliştirip özyönetimini yaratma, buna engel olan her türlü saldırıya karşı “biz” olabilme halini kurma, bütünüyle bir özsavunma tanımlamasıdır. Yani özgürlükte ve örgütlülükte ısrarcı olmak; bunu yaparken de toplumdan bağımsız düşünmemektir. Tamamen insanların özgücüne dayanır, insanların yaşam alanlarında kendini var etmesi ile şekillenir.

Faşizmin kurumsallaşmasıyla beraber saldırılan her alanda -okulda, sokakta, meydanlarda, siyasette- örgütlülük ve birlik ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Özellikle Özgecan İsyanı’nda meydanlara taşan kadınların “olmazsa silahlanırız!” söylemleriyle yakaladığı sıçrama eşiği ve peşi sıra Rojava Kadın Devrimi’nde mutfakları ve beşik kenarlarını terk eden kadınların örgütlü gücüyle cepheleri tutup silahlanması, erkek egemen devlete başkaldırması, kadınların büyüttüğü bir özsavunma savaşıdır aslında. Erkek devlet, kadınların mutfakları terk etmesini ve yaşama dahil olmasını hazmedememiş; ilk olarak kadınları tutuklamış, ilk olarak kadınları öldürmüş, ilk olarak kadınları işten çıkarmış, ilk olarak kadınlara tahakküm kurmaya çalışmıştır. Buna karşın kadınlar her geçen gün dayanışma ağlarını kurmakta, özsavunma pratiklerini artırmakta, örgütlü gücünü kuvvetlendirmektedir. İzole bir yaşamı reddedip “yaşam alanlarının tam da ortasındayız!” demektedir. Uygulanan bütün tahakkümleri geri çevirebileceğini, başka seçeneklerinin de mümkün olduğunu göstermektedir. Kenya’nın Umoja Köyü’ndeki kadın ve çocukların amacı, onlara uygulanan şiddetten, baskıdan kaçıp kendilerine izole bir ortam yaratmak değildi. Amaç; dayatılan kadın sünnetini, şiddeti reddedip kadınların kendi özgücüne güvenip, başka seçenekleri de oluşturmak, kadın yaşamını kolektifleştirmek, düzenledikleri eğitim toplantıları ile farkındalık yaratmaktır. Yalnızca fiziksel koruma değil, yazının başında da yazdığımız gibi alternatif kadın yanlı yaşamı inşa etmenin bir özsavunma örneği olduğu aşikardır.

25 Kasım’da binlerce kadının Nevin’in baltasıyla, kadın düşmanı Arda Turan ve Ahmet Kural’ı teşhir eden dövizleriyle, kızıl sopalarıyla Taksim’de olması; Toma’nın kadınlara dönmesine, erkek devletin tecavüzcü polisinin saldırısına karşın geri adım atılmaması ve hatta “dağılmazsanız erkekler devreye girecek” anonsundan sonra inatla daha ileri çıkılması Özgecan İsyanı’nda çakılan işaret fişeğinin ne denli isabetli olduğunun göstergesidir.

Dünyada Özsavunma

Kadının, erkek cins tarafından tahakküm altına alınması yalnızca bu coğrafyanın gerçeği değil. Erkek egemenlik kapitalizmin karakteridir. Tüm dünyada kadınlar erkek devletin- kapitalist sistemin vereceği bir adalet olmadığını ve özsavunma hakkının hayatiliğini biliyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde kadınlar, özsavunma birliklerini kurmuş/kuruyor. Birçok özsavunma birliğine ilham kaynağı olan Gulaab Gang (Pembe Çete), çocukken evlendirilen beş çocuk annesi Sampat Pal Devi tarafından 2006 yılında Hindistan’ın kuzeyindeki bir eyalette kuruldu. Oldukça yaygın olan aile içi şiddete ve kadınlara yönelik diğer şiddet türlerine karşı mücadele etmek için örgütlenen Gulabi’ler, eşlerine şiddet uygulayan erkekleri ziyaret etmekte ve bu şiddete son vermediklerinde onları bambu sopalarıyla cezalandırmakta. Gulabiler, yaygın yaşanan yolsuzluk, rüşvet, haksızlık ve kast sistemine karşı da mücadele ediyor. Hatta en bilinen eylemlerinden biri de şiddete karşı ses çıkarmayan ve erkekleri kayıran polis kurumlarını basmaları ve polisleri de cezalandırmalarıdır. Haksızlıklara ve ayrımcılığa karşı her yerde adalet eylemleri gerçekleştiren grup zamanla birçok kadının ve ezilenin de sempatisini kazanmaktadır. Okuma yazma kursları da düzenleyen Gulabiler, çocuk yaşta evliliğe karşı da aktif bir mücadele vermektedirler. 2008’de, Banda adlı bir bölgede bir elektrik kurumunu basıp ve görevlilerin rüşvet almak için kestikleri elektriği yeniden açmaya zorlamışlardır.

Red Birigade (Kızıl Tugay) ise Pembe Çete’den ayrılarak Hindistan’ın Lucknow bölgesinde 2011 yılında Usha Vishwakarma tarafından kurulmuştur. Siyah şalvar üzerine kırmızı gömlek giyen Kızıl Tugay üyeleri özellikle cinsel şiddet ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüzlere karşı mücadele ediyor. Kuzey Amerika’da da Warrior Sisters (Savaşçı Kızkardeşler), 2013 baharında Sam Krop tarafından kuruldu. Sam Krop’un da diğer özsavunma birlikleri gibi Hindistan’daki Gulabi Gang hakkında öğrendikleri bu programın başlamasına ilham kaynağı olmuştur. Krav Maga (İsrail savaş sanatı) ve iletişim teknikleri kombinasyonu gibi birçok konuda verdikleri eğitimler mevcut. Eğitim sürecin büyük bir bölümünde kadınlar, kendi sınırlarını çizmeyi ve rahatsız oldukları durumları tanımlamayı öğreniyorlar. Arming Sisters (Silahlı Kızkardeşler) da Amerika ve Kanada’da yaşayan Kızılderili yerli kadınların tecavüze ve cinsel saldırıya karşı fiziksel ve psikolojik olarak güçlendirecek ücretsiz eğitimler veren bir dernek. Dernek kurucusu Patricia Stein Mısır’da Tahrir Meydanı’nı koruyan kadın savunma gruplarından etkilenmiş. Kaplumbağa Adası’nda kalıcı bir organizasyon merkezi kurmak, kadınları cesaret ve bilgi ile donatarak saldırılara karşı özsavunmalarını güçlendirmek istiyor. MSA Sisters Self-Defanse (Müslüman Kızkardeşler Özsavunma) ise Müslüman Kadınlar için Fatima Garsi tarafından yeni başlatılmış bir çalışma. Ücretsiz olarak boks / Muay Thai, sopa ile mücadele, atletizm ve dövüş sanatları dersleri veriliyor. İspanya’da da Primer Comunicado de la Célula Armada de Putas Histéricas-CAPH (Silahlı Çılgın Kevaşeler Kolektifi), ellerinde silahlar ve türlü kesici aletlerle bir video çeken, Sevilla kentinde gerçekleşen çeşitli eylemleri üstlendiklerini duyuran bir örgüt. Erkek egemenliğine ‘‘Maçoları kendi silahlarıyla vuracağız!’’ diyerek meydan okuyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyadaki özsavunma örneklerine yazının başında değinmiştik fakat derinleştirmek de fayda var. Örneğin YDG-K Arin Mirxan Kadın Savunma Timleri, Özgecan’ın katledilmesi sonrası Türkiye ve Kürdistan genelinde yapılan protesto gösterileri sırasında Rojava devriminden etkilenen genç kadınlar tarafından Amed’de kurulmuştu. Kadın Savunma Timi “Erkeklerin kadına dönük her türlü şiddetine karşı bir cevap olacağız.” şiarıyla özsavunmanın en temel insan hakkı olduğunu göstererek bir süre eylemlerine devam etmişti. Bir diğer örnek de Yekîneyên Parastina Jinê/ YPJ (Kadın Savunma Birlikleri), kadın kazanımlarını korumak ve Rojava’da inşa edilen özyönetim deneyimine yönelik saldırılara karşı bir savunma gücü ihtiyacından doğdu. Kadın savaşçılar Kobane’de barbar IŞİD’e karşı ön saflarda mücadele verirken bir yandan da Rojava halklarının geleneksel kadınlıktan erkek egemenliğine de savaşıyor. Bir YPJ Komutanı görevini şöyle özetliyor: “Birincil sorumluluğum, kadınların kendi iradeleri olduğunu gösterebilmeleri. Tüm eğitimlerimizi başarıyla tamamlayan kadınlar ‘kadınlar savaşamaz’ söyleminin bir yalan olduğunu kanıtlıyorlar.” demişti.

Yaşadığımız  coğrafyadaki genç kadınların örgütlü özsavunma örneklerinden en güncel olanı Kızıl Sopalılar ise kadın özsavunmasını sağlamak üzere özgür genç kadınlar tarafından kuruldu. İstanbul’da 14 yaşında bir genç kadını dolmuşta taciz eden ve bu şekilde daha birçok kadını taciz ettiğini alenen itiraf eden tacizciyi liseli ve üniversiteli kadınlar olarak kızıl sopalarıyla cezalandırdı. Ardından ilkokul öğrencilerini istismar eden, sosyal medya üzerinden çocukları istismara kalkışan yine bir erkeğe daha kızıl sopa ne demekmiş, bunu öğretti. Eskişehir’de, Ankara’da çeşitli pratikleri olan Kızıl Sopalılar 25 Kasım günü Wan’da bir kafede cinsiyetçi küfür eden bir erkeği uyarıp, uyarıdan anlamayıp küfürlerine devam edince yaşam alanlarından pata küte kovaladı. Kızıl Sopalılar, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da futbol maçı sonrasında metrobüste cinsiyetçi küfürlerle tezahüratlar eden holiganlara “Kadınları aşağılayan cinsiyetçi küfürlerinizi dinlemek istemiyoruz!” haykırışıyla özsavunma hakkını kullanmıştı.

Özsavunma Her Yerde!

Kadın özsavunma güçlerinin büyümesi ve yaygınlaşması kadın özgürlüğünün ve örgütlülüğünün bir parçası. Kadınlar kendilerine biçilen geleneksel rolleri kabul etmiyor, dünyanın her yerinde isyan ediyor, özsavunmalarını kullanıyor. Özsavunmanın tekil biçimde uygulanması zaman içinde yerini, kadınların bilinçlenmesi ile örgütlü pratiklere bırakıyor.

Özsavunma yönteminin sadece bireysel olarak kazanılması ya da örgütsüz bir biçimde uygulanması, toplumda bütünlüklü bir sonuç yaratamaz. Kadınların özsavunmada ki en önemli silahı örgütlenmektir. Kapitalizmin erkek devletinin karşısında bilinçli bir şekilde geliştirilmiş özsavunma pratiği “hayat kurtaracak” boyutlara ulaşabilir, toplumsal özgürleşmenin önünü açabilir. Bu da örgütlü bir kadın özgürlük mücadelesinin gelişmesiyle mümkündür.