Bu Proje Bizden Geçmez! – Tanya Kara

Faşist şef 2019 yılında, G20 liderler zirvesi için gittiği Japonya’da Mukogawa Kadın Üniversitesi’ni eşi ile birlikte ziyaret etti. Bu ziyaretin ardından Türkiye’de de kadın üniversitelerinin kurulması için adımlar atacağına dair demeçler verdi. Kısa bir süre sonra resmi gazetede yayımlanan bir kararla birlikte kadın üniversiteleri 2021 yılı Cumhurbaşkanlığı programına alındı.

Peki nedir bu kadın üniversiteleri?

19. yüzyıla dek Japonya’da kadınların toplumsal konumu evsel kölelikle sınırlıydı. Coğrafyanın tümünde hakim olan Samuray geleneğine göre kadınların düşünceleri, fikirleri dikkate alınmamalıydı. Ataerkil bu düzende kadınlar cinsel sömürüye maruz kalıyor, yaşamları gerçek anlamda yatak odası, mutfak ve çocuk bakımından oluşuyordu. Dolayısıyla bırakın yükseköğrenim görmeyi, ortaöğrenim hakları da büyük ölçüde kısıtlanmıştı. 1900’lü yılların başında “Japonya’yı yönetecek erkeklerin yetişmesine yardımcı olmak” maksadıyla bir grup genç kadın ABD’ye eğitim için gönderildi. Geri dönmeleriyle birlikte geleneksel cinsiyet rollerine uygun kadınlar yetiştirmeleri için görevlendirilmişler ve bu minvalde ilk kadın üniversitesi açılmıştı. Üniversitede “her istenileni yapan, kibar, zarif kadınlar yetiştirme” temel eğitim anlayışı olarak tanımlanmıştı. Öğretilmiş cinsiyet rollerini üretme ve egemen erkekliği sürdürme anlayışıyla da olsa açılmış bu üniversiteye kadınların katılımı sınırlı kaldı. Bulunan “çözüm”, kadınların eğitime katılımındaki eşitsizliği hemen ortadan kaldıramadı. Bu süreç; 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası kapitalizmin gelişimiyle birlikte kadınların iş gücüne katılımlarında artış, dünyasal ölçekte kadınların oy ve eğitim hakkı mücadelesinin kazanımları sonucu tanınan cinsel eşitlikçi haklar ve Japon kadınlarının da evin eşiğini aşmasıyla değişime uğradı. Daha çok kadın, üniversiteye gitmeye başladı. Japonya’da son derece geri toplumsal erkeklik koşullarında kadınlara dayatılan eğitimsizlik halini aşma anlayışıyla “çözüm” olarak açılmış ve yaygınlaştırılmış bu kadın üniversitelerinin oranı günümüzde yüzde 10’dur. Yavaş da olsa zamanla, eğitimde tek cinsiyet uygulamasından kopulmuştur. Kadın üniversiteleri açık kalmakla birlikte karma üniversiteler de hayata geçirilmiştir.

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2018 raporunda 149 ülke içerisinde 110. Sırada olan Japonya’nın son durumuna bakılacak olunursa, cins ayrıştırmacı, erkek egemen bu ülkenin kadın düşmanı politikaları, kadına yaklaşımı ile örnek alınması bir yana müdahale edilmesi gereken bir örnektir.

Neden uygulanmak isteniyor?

Politik islamcı restorasyonunu sürdüren faşist şeflik rejimi; sokaklardan, meydanlardan, hayatlarından ve haklarından vazgeçmeyen kadınları kendisine düşman biliyor. Özgürlüğü için mücadele eden kadınları bastırmak için de her türlü yolu deniyor. Kadın katillerini, tacizcileri koruyan-aklayan-yargılamayan, eğitim sistemini cinsiyetçilik üzerine kuran, kadına yönelik her türlü şiddet biçimini yasalarıyla destekleyen, kadınların haklarını ve hayatlarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmayı tartışan, ‘’Makbul kadın olmayacağız.’’ diyenlerin sesini kısmaya çalışan, tecavüzcü-katil askerini polisini koruyan ve meydanlara sokaklara çıkan kadınlara saldırmaya kadar her biçimde kadın düşmanı politikalara başvuran erkek egemen devlet; en cinsiyetçi, en gerici, en insanlık dışı yöntemlere girişiyor.

Faşist şeflik rejiminin politik islamcı karakterinin hedefine aldığı en önemli halka hiç kuşkusuz kadınlardır. Kadınların ‘’makbul kadın’’ olarak yetiştirilmesini ve toplumsal yaşamdaki konumlanışlarının da buna uygun bir paralellikte seyir etmesini bekler ve ister. Bunun içindir ki yaşam tarzına müdahaleden tutalım da eğitim müfredatının değiştirilmesine kadar köklü adımlar atmak istiyorlar. Kadın üniversiteleri projesi, faşist şef bakımından öylesine atılmış bir adım değil köklü bir değişim için atılmış kritik bir adımdır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek bu saldırı başta genç kadınlar olmak üzere bütün kadınların yaşamlarını doğrudan etkileyecektir.

Kadınlar toplu taşıma araçlarında tacize uğruyor, o zaman pembe otobüs ile kadınları toplumsal yaşamdan çıkararak bunu çözelim diyen de; kadınlar alışveriş yaparken tacize uğruyor, o zaman kadınlara özel AVM’ler açalım diyen de ve bugün üniversitelilerin evleri fuhuş evleridir bunun önüne geçilmeli diyenler de faşist AKP-MHP iktidarıdır. Kadın üniversitelerinin açılması fikri; bir taraftan makbul kadınlar yaratmak, diğer taraftan genç kadınları bir bütün toplumsal yaşamın her anında tecrit içerisinde tutmaktır. Evde baba, abi; okulda iyi eş olmak için eğitim veren akademisyen… Kadın üniversiteleri projesi, kadınların bugün toplumsal yaşam içerisindeki konumlanışını yaşam tarzını değiştirmek için atılmış bir adımdır.

Kadın düşmanı AKP-MHP iktidarına karşı, toplumsal mücadelenin önemli dinamiklerinden biri olan gençlik hareketinin yarısı; genç kadınlar ve LGBTİ+’lardır. Ve bu saldırının doğrudan odağında ise yine genç kadınlar ve LGBTİ+’lar vardır. Bu gerçeklik, erkek egemen cinsiyetçi saldırganlığa karşı genç kadınların ve LGBTİ+’ların siyasal saflaşmasında, toplumsal cinsiyet çelişkisine dair farkındalığı da aşan, daha ileri bir bilincin varlığına işaret ediyor.

Size Kadın Üniversitesi Açtırmayacağız!

Biz genç kadınlar özerk-demokratik, bilimsel, cins özgürlükçü temelde kendini inşa eden bir üniversitenin mücadelesini veriyoruz. Kayyum rektörlerle üniversitelerimizi tek adam yönetimine uygun hale getirmeye çalışanlara karşı üniversitenin özneleri olarak söz, yetki, karar haklarımıza sahip olmak ve mekanizmalarda da eşit temsiliyetle yer almak istiyoruz.

Hiç kuşkusuz bu taleplerimizin her biri mücadele ederek kazanabileceğimiz taleplerdir. Biz üniversitenin bileşeni olan genç kadınlar olarak bu projeye karşı birlikte mücadele edecek ve bu projeyi geri çektireceğiz. Üniversiteli ve liseli kadınların en güncel sorunu haline gelen kadın üniversiteleri projesi tek başına genç kadınların gündemi de değildir. Toplumsal cinsiyet çelişkisinin derinleştiği, kadınların toplumsal yaşamın dışarısına atılmaya çalışıldığı bu dönemde bir bütün kadınların toplumsal yaşama katılımına dönük bir saldırıdır bu. Bunu böyle kavramak ve karşısında kadınların birlikte mücadelesini örgütlemek gerekir. Hiç kuşkusuz gençlik hareketinin içerisindeki öznelerin de kadın üniversiteleri projesini; üniversitenin yapısı bozan bir proje olarak görüp buna uygun pozisyon almaları gerekir. Kadın üniversiteleri projesinin sessiz sedasız onaylanması için üniversitelerin kapalı olduğu zamanda hayata geçirilmek üzere adım atılması özel bir tercihtir. Gerçekleşmesi muhtemel bir itirazın yükselmesinin önünü kapatmak istenildiği çok açıktır. Toplumsal mücadelenin tüm kesimlerine bu proje ile amaçlananın ne olduğunu anlatmak, gündeme getirmek genç kadınların en temel görevidir. Yapmaya çalıştıklarının ne olduğunu biliyoruz. Kadınları toplumsal yaşamın dışarısına itecek olan bu proje karşısında bir saflaşma yaratmak zorundayız. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı sistemle çelişkileri de giderek artan genç kadınların kendi özgürlükleri için amasız fakatsız sınırsız bir mücadele arayışı içerisinde olduğunu görmeli, kadın hareketinin gücüne yaslanmalı, yeni bir odak yaratmalıyız. Kadınları tecrit etmek isteyenlere karşı özgürlüğümüz için mücadele etmekten başka bir yol ya da çıkış yok!

 

*Bu yazı, Özgür Gençlik Dergisi’nin 12 Şubat 2021 tarihinde çıkan 39. sayısında yayımlanmıştır.