Bir Kadının Öyküsü: Devrim Nasıl Özgürleştirdi – Vida Gracias

Dona kaldı. Tüm bedeninin uyuştuğunu hissetti. Kızı Mina’nın öldürüldüğünü öğrendiğinde Selya, o an böyle tepki vermişti. ’90’ların sonuydu.

“Kubkob”, kızının hayatına mâl olan olay Selya’ı böyle anlatılmıştı. Ancak ona bu kötü haberi getirenler, Mina’nın arkadaşları, Mina’nın silahsız olduğunu, kızının Yeni Halk Ordusu’nun (NPA) bir üyesi olmadığını söyleyerek geçirdiği şoku hafifletmeye çalıştılar. Olay gerçekleştiğinde kızının sadece o hinterland bölgesinde kitle arasında bir “açık alan-entegrasyon” görevinde olan bir grupla birlikte olduğunu söylediler ona.

Ama silahlar neden Mina ve yoldaşları üzerine doğrultulmuştu, sonra da bazılarını öldürerek diğerlerini de yaralarak ateşlenmişti? Mina’nın yüzünü kaç kurşun parçalamıştı? Selya, “Ano’ng nangyari sa anak ko? (Benim çocuğuma ne oldu?)” diye sorarken kalbi en derinlerine kadar sızladı. Mina, daha 22 yaşındaydı, güzeldi, bir öğrenci lideriydi ve oldukça iyi bir yazardı.

BİR ANNE KIZINI KAYBETTİ

Selya’nın Mina yetişirken gerçekte doğrudan bir katkısı olmamıştı, Mina ondan uzakta Selya’nın ailesi tarafından büyütülmüştü. Mina dört çocuğundan en büyük olanıydı. Orta sınıfa mensup bir aileden geliyor olmasına rağmen kocasının iyi bir geliri yoktu. Çift, çocuklarına düzgün bir eğitim sağlamaya imkânlarının yetmemesi gibi ekonomik zorluklarla boğuşmak zorundaydı. Mina’nın teyzesi kurtarıcı olarak yetişti; onu korumasına aldı ve okula gönderdi.

Selya’nın kalbindeki acı sürüp gitti. Kızına ne olduğunu tam olarak bilmek istiyordu ve neden?

Mina’dan aldığı bir telefonu hatırladı, telefonda ona “Magpu-fulltime na ako! (Tam zamanlı olacağım!)” demişti. Bu da ne demekti? Selya “tam zamanlı” ne anlama geldiğini bile anlamamıştı. Sonradan öğrendi ki, Mina üvey ailesi tarafından baskı görüyormuş, birkaç kez tokat atılmış, ve “ev hapsine” alınmış. Ama Mina peşinden gitmeye kendini adadığı şeyde ısrar etmiş, ve evden ayrılmanın bir yolunu bulmuş. Mina, bir haftalığına Güney Cotbato’daki bir ananas ekim alanı Dolefil Filipinler’e bir vaka çalışması için gideceğini söylemiş.

Selya, Mina’yı son kez kısa bir ev ziyaretinde görmüş. Mina evinde kalmış ve kardeşleriyle ilgilenmiş. Selya, Mina’nın kilo verdiğini ve cildinde böcek ısırıkları olduğunu fark etmiş. Anlattığı hikayelerden kızının sırtında 5 kiloluk pirinç çuvalları taşıdığını ve silah kullanmayı öğrendiğini anlamış. “Nagduda na ako (Şüphelenmiştim)” diyor Selya nükteli bir şekilde.

Cenazesini teşhis etmek üzere Mina’nın arkadaşlarıyla birlikte gider Selya. “Sa paa pa lang alam ko na (Sadece ayağını gördüğümde, onun olduğunu anlamıştım)” dedi kızının olduğunu anlamak için bütün vücudunu görme ihtiyacı duymayan anne.

Sonra sırayla, insanlar taziye için gelmeye başladılar, bazen jipler veya kamyonlarla gruplar hâlinde. Hepsi de kızını onurlandırmak için geliyorlardı. Rahipler, rahibeler, öğrenciler, işçiler, çiftçiler, her kesimden insanlar. Geceler boyu, Mina’yla ilgili ufak hikayelerini paylaştılar. Ve sürekli umut ve mücadele şarkıları söylüyorlardı. Bu anlatımlar yoluyla Selya, kızının faaliyetleri, istekleri ve halkına hizmet için derinden bağlılığı hakkında daha fazla şey öğrenmiş oldu. O noktada artık Mina’nın bir NPA üyesi olarak damgalanması umurunda değildi.

POLİTİK UYANIŞ

Yıllar sonra, Selya’nın kendisi elinde bir silah tutuyordu. 50’li yaşlarındaki bu anne, çok az annenin kat ettiği yolları kat etti, sadece kızının anısına değil, onun savunduğu her şey için de.

Selya, Mina’yla ilişkisinin öldükten sonra yaşıyor olduğu zamandan daha yakın olduğunu hissetti. Onun Mina’ya sevgisi ve saygısı sıçramalı bir şekilde gelişti. Bu gelişmeyle birlikte Selya’nın politik uyanışı da gerçekleşti.

5 yıl boyunca adalet için savaştı; diğer annelerle ve insan hakları ihlâli kurbanlarının akrabalarıyla birlikte devletin sorumluluğu talebiyle devlet kurumlarını arşınladı. Kızının öldürülmesi davasındaki sanıklar, birden çok cinayetten kefâletle serbest kaldılar, daha sonra da beraat edip aklandılar. Kızının davasını ve diğer insan hakları ihlâli kurbanlarının durumlarını anlatmak için neredeyse her eyleme, her hakikatleri açığa çıkarma görevine, her foruma katıldı.

Selya, aynı zamanda pek çok şey öğrendi. Mütevazı başlangıçlardan gelen biri olarak yoksulluğun nasıl olduğunu ilk elden deneyimlemişti. Ama yoksulluğun bir kader meselesi değil, bir avuç egemen sınıfın tahakküm altına aldığı çoğunluğu ezmesi, sömürmesi ile toplumsal ve ekonomik eşitsizliğin bir sonucu olduğunu öğrendi. Katıldığı forumlar ve tartışmalar ona Filipin toplumunun sınıf yapısıyla ilgili bilgiler sağladı. Kızı Mina ve sayısız diğer insanın uğruna savaştığı köklü değişiklikler getirecek ulusal demokratik bir devrime ihtiyaç olduğuna ikna olmuştu.

Devrimci eğitim derinden çarpmıştı. Selya, çoğunun yabancı olduğu üzere yıpranmış bir ev kadınıydı. Yıllarca, farklı açılardan kocasının suistimaline maruz kalmıştı. Sessiz bir sebat içinde kaderine razı olmuştu. Ne de olsa, kocasının otoritesine tabi olmak zorunda olduğunu anlamak durumunda olan bir eş olmasını gerektiren dindar bir Hristiyan’dı.

Politik bilinci derinleşip genişledikçe, özgürleşme kararlılığı da giderek gelişti. Sonunda, bir gün yeter artık dedi ve kocasından ayrıldı.

ÖZGÜRLÜK

Ergenliğin sonunda ve 20’li yaşlarının başındaki kalan çocuklarının anladığı ve onay verdiği bir özgürleşme eylemiydi bu. Ama çocukları, gerilla bölgesinde 6 ay geçirmek üzere Mindanao’ya gitmek üzere ayrıldığını duyduklarında ağlamışlardı. Belki de, geri dönmeyip “tam zamanlı” gitmeye karar verdiğinde daha da fazla ağlamışlardır. Gerilla bölgesindeki görevinin 7. ayında resmi olarak Yeni Halk Ordusu’na katıldı.

“Tama siya, Walang mali sa ginawa niya (O haklıydı. Yaptığı şeyde yanlış hiçbir şey yoktu)” diyor Selya, Mina hakkında konuşurken. Kırsaldaki kendi deneyimi Mina’nın kendisinden önce yaptığı tercihi tamamen anlamasını sağladı. Bu kadar genç yaşta şehit olmasına yol açan tercihleri nedeniyle Mina hakkında kafasında olan tüm sorular geride kalmıştı.

Bu sırada, Selya genç yoldaşları için bir ilhâm kaynağı oldu. 50’li yaşlarında olmasına rağmen herhangi bir özel muamele talebi olmadı. Görevlerini diğer herkes gibi yerine getirdi, uzun yürüyüşlerde kendi yükünü kendi taşıdı ve askeri eğitimlere katıldı.

Olgunluğuna güvenilerek, NPA savaş tutsakları sorumluluğunu üstlenmesi istendi, özellikle de halk mahkemesinde yargılanmayı bekleyen bir kasabanın valisine koruyucu nezaretlik yaparken. Tutsakların günlük sağlık kontrollerini yapıyor ve onunla Ulusal Demokratik Cephe’nin 12 maddelik programını tartışıyordu. Sonra, vali günahlarını kabul edip affedilmeyi talep edince, serbest bırakıldı ve hareketin bir destekçisi oldu.

“Pag ando’n ka, wala ka nang hahanapin pa (Bir kez oraya gidince, başka hiçbir şey dilemezsin)” diye açıklıyor Selya, Filipinler Ulusal Demokratik Cephe (NDFP) yönetimi altındaki kırsaldaki yaşamını anlatırken. Elbette, gerilla alanlarında maddi konforlar yok; sürekli pusuya yatmış askeri saldırılar var, ama ancak burada, devrim saflarında, sıradan insanlar bir bütün olup yeni kurdukları özgürlüklerinin keyfini sürebilirler.

Ve bu özgürlük Selya’yla. Gözleri parıldarken, siper yoldaşlarıyla hayatında yeni bir sevgiyi keşfettiğini anlatıyor. Ve çocukları onun bu yeni sevgisine saygı duyuyorlar. “Pinalaya ko na ang aking sarili (Kendimi özgürleştirdim)” diye açıklıyor Selya. Ve yoldaşları onun bu kadar tatlı gülümsediğini görmekten sadece mutluluk duyuyorlar.

*Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi yayını Liberation dergisinin internet sitesinden Ivana Benario ETHA için çevirdi. (http://liberation.ndfp.org/category/main-stream/)

**ETHA’dan alınmıştır.